 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1990/4575
K: 1990/5223
T: 31.05.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı, davalı Belediye Başkanlığı nezdinde 1.1.1959-1.1.1964 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tesbitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, bozmaya uyarak davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
Dava, dilekçesine ve Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kesinleşen kararına göre, maddi olgu; davacının Silvan Belediyesi'nden çalışmadığı halde çalışmış gibi kendisine verilen belgeyi Kuruma ibraz ederek, kendisine yaşlılık aylığı bağlatmasından sonra Kurum'un bu çalışmaları kabul etmeyerek bağlanan aylığın kesilmesinden ibarettir. Dava dilekçesinin netice-i talep bölümünde hizmetlerin mahkeme kararıyla tesbiti istenilmiş ise de, dilekçenin üst bölümündeki açıklamalara göre, dava nitelikçe, 506 sayılı Kanunun 79/8. maddesi kapsamına giren bir tesbid davası değildir. Gerçekten anılan madde hükmü, Kurum kayıtlarına geçmemiş hizmetlerin tesbitiyle ilgilidir. Oysa, dava konusu yapılan hizmetler Kurum kayıtlarına geçmiş ve giderek bu hizmetlere dayanılarak davacıya yaşlılık aylığı dahi bağlanmıştır. Bu durumda, dava ile güdülen amaç, Kurum kayıtlarına giren hizmetlerin geçerliliğinin kabul edilmesini sağlamaktır. Bu haliyle davada, mahkemenin hükme dayanak kıldığı 70/8. madde hükmünün uygulama alanı olmadığı yönü belirgin biçimde ortaya çıkmaktadır. Nitekim, Dairemizin 7.10.1985 günlü bozma kararında anılan madde hükmüne değinilmemiştir. Gerçekten, söz konusu maddenin davada uygulama alanı bulunsaydı, kanıtlanamayan davanın reddine ilişkin mahkeme kararı, bozulmayıp, 10 yıllık hakdüşürüçü sürenin geçmiş olması nedeniyle sonucu itibariyle doğru olacak kararın onanması gerekecekti. Mahkemece bozma kararına uyulmuş ve dinlenen tanık ifadeleri ve özellikle belediyenin bir işçisi olarak aynı dönemde çalışmış olan tanıklar İsmail ve Recep'in anlatımlarıyla davacının çalışmaları doğrulanmıştır. Bundan başka davacının sahte belge kullanmak suçundan, dinlenen savunma tanıklarının ifadelerine dayanılarak beraatine karar verilmiş olduğu yukarıda adı geçen mahkemenin kesinleşmiş kararından anlaşılmaktadır. Borçlar Kanununun 53. maddesi hükmünde hukuk mahkemeleri, ceza mahkemelerince verilen beraat kararlarıyla bağlı değilse de, beraat kararıyla saptanıp kesinleşen maddi olguların hukuk mahkemelerini de bağlayacağı uygulamada ve öğretide kabul edilmektedir. Beraat kararı çalışmanın varlığı kabul edilerek kurulduğuna göre bu olgunun bu davada mahkemeyi bağlayacağı yönü de düşünülmelidir.
O halde, açıklanan maddi ve hukuksal olgular karşısında davanın kabulüyle, sigortalı hizmet olarak kurum kayıtlarına geçmiş hizmetlerin geçerli sayılması gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 31.5.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.