 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1990/4196
K: 1990/4672
T: 15.05.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı, 1967 - 1969 yılları arasında davalı işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR : Davada, 1967 - 1969 yılları arasında, davalı işverene ait işyerinde hizmet akdi ile çalışıldığının tesbiti istenilmiştir. Mahkemece, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinde yer alan bilgi ve belgelerden, davacının anılan işyerine 1.6.1967 tarihinde girmiş olduğunu gösterir 12.8.1968 tarihli işe giriş bildirgesi'nin yasal süresi içinde, diğer bir ifadeyle 10 yıllık hak düşürücü süre geçmeden 20.8.1968 tarihinde işverence Kurum'a verildiği ve Kurum kayıtlarına geçtiği açık - seçik anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3395 sayılı Yasayla değişik 79/8. maddesi hükmüne göre, yönetmelikle tesbit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tesbit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak on yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır. Böyle oluncada işe giriş bildirgesi'nin, maddede öngörülen yönetmelikle tesbit edilen belgeler'den olduğu sözgötürmez. Bu nedenle de, Yönetmelikle tesbit edilen belgeler'in işveren tarafından Kuruma verilmediğinden bahsedilemez. Diğer taraftan Kurumca da bu işyerinde davacının sigortalı olarak çalıştırıldığının bilinemediği ve tesbit edilemediği de iddia olunamaz. Öte yandan, bu maddi ve hukuki olgular gözardı edilmek suretiyle Kurumun hak düşürücü süre def'ini ileri sürmesi, Medeni Kanunun 2. maddesinde ifadesini bulan afaki iyiniyet kurallarına uygun düşmeyeceği gibi mahkemece bu def'in kabulüyle aynı gerekçeye dayanılarak davanın reddedilmiş olması da isabetli sayılamaz.
Bu durumda, olayda olduğu gibi, şayet işe giriş bildirgesi verilmiş ise giriş bildirgesinden sonra kesintisiz devam eden çalışmalar hakkında artık hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahsedilemiyeceğinden ve sözü edilen 79/8. maddedeki unsurların gerçekleştiği kabul edilemiyeceğinden davanın yazılı şekilde hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş bulunması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece yapılacak iş, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü de duruşma gününden yöntemince haberdar edilmek suretiyle davasının esasına girilerek, davacının göstereceği tanıklar dinlenilmek, taraflardan diğer delilleri de sorulup varsa yöntemince toplanılmak suretiyle isteğin gerçek olup olmadığı yolunda yeterli ve gerekli araştırma ve inceleme yapılarak, dosyadaki delillerin tümü birlikte değerlendirilip takdir edilerek, uyuşmazlık hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde çözümlenerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar vermekten ibarettir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 15.5.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.