Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1990/2872
K: 1990/5825
T: 11.06.1990

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  DAVA : Davacı, meslek hastalığı sonucu malül kalan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
  Mahkeme isteği hüküm altına almıştır.
  Hükmün, taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi :
 
  KARAR : 1 - 506 sayılı kanunun 26. maddesine dayanan rücu davalarının haleflik ilkesine dayandığı ve bu ilke gereğince rücu tazminatı miktarının haksahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği miktarı geçemiyeceği tartışmasızdır. Pasif dönemde yaşlılık ve ölüm aylığı alınmıyorsa örneğin, sigorta olayı nedeniyle, işten erken ayrılma veya ölme yüzünden sigortalılık süresi ve pirim ödeme gün sayısı tamamlanmadığından koşulların oluşmaması sebebiyle, o sigorta kollarından sigorta olayına maruz kalan sigortalıya veya haksahibi kişilere yaşlılık ve ölüm aylığı bağlanması olasılığı kalmamışsa, sigorta olayı meydana gelmeseydi bu aylıkların bağlanacağından dolayı, gelecekte pasif dönemde, bu aylık mahrumiyetinin bir varsayım olarak kazanç kaybı şeklinde düşünülmesi doğrudur. Fakat sigortalı pasif dönem içinde kazanılmış ve kendisine işkazası ve meslek hastalığı gelirlerinden başka, koşullarının esasen oluşması nedeniyle zamanında yaşlılık aylığı bağlanmış veya bağlanılmasına hak kazanılmış ise, işkazası veya meslek hastalığı nedeniyle, pasif dönemde yaşlılık aylığından, yoksun kalma gibi bir durum sözkonusu olamaz. Ve dolayısıyla bu kalemlerden bir kazanç kaybına uğranıldığı ileri sürülemez. Çünkü sigorta olayı, bu gibi durumlarda sigortalıyı veya haksahibini böyle bir kazanç kaybına düçar etmemiştir. Yaşlılık veya ölüm aylığı ödemesine devam edilmektedir. Burada yaşlılık aylığı tazminattan mahsup edilmiş olmamaktadır. Bu işlem yaşlılık aylığının tazminattan mahsubu işlemi değildir. Nitekim, bu aylıklar 60 yaştan öncede hakedilmiş olsa, o dönem için hesaplanan tazminattan da indirilmemektedir. Yararların zararlardan indirilerek, tazminatın hesabı gibi bir işlem burada yapılmış olmuyor. Sadece, gerçek ortada iken, varsayıma gidilemeyeceği ve gerçeğin kabulü kuralı gereğince ve yaşlılık ve ölüm aylığından yoksun kalma gibi bir durum ortaya çıkmadığı, sözkonusu olmadığı, bu aylıklar alınmaya devam ettiği için, bu yönden bir kazanç kaybı sözkonusu olmadığından ötürü bir kazanç kaybı unsuru olarak hesaba katılmamış oluyor. Ve mükerrer kazanç kaybı hesabı önlenmiş oluyor.
  Dava konusu olayda, sigortalı 13.3.1979 tarihinde meslek hastalığına yakalanmış ve 29.9.1979 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazanmış ise de, çalışmaya devam ettiği, ancak 16.1.1980 tarihinde emeklilik nedeniyle işinden ayrıldığı şahsi dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Hal böyle iken, hükme esas tutulan bilirkişi raporunda, sigortalının 16.62 yıl tutan yaşlılık gelir döneminde, sanki yaşlılık aylığından dolayı bir kazanç kaybı varmış gibi hesap yapılmış ve maddi tazminat tutarı buna göre hesaplanmıştır. Bu hesap biçimi yukarıda açıklanan ilkelere aykırı olduğundan, belirtilen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
  Bu nedenlerle, sigortalının, halen almakta oldukları yaşlılık aylığının, işbu fiili gerçek gözardı edilerek bir kerede pasif dönemdeki kazanç kaybı varsayılarak, tavan hesabına dahil edilmesi suretiyle, rücu tazminatı tahsiline karar verilemez.
  2 -3239 sayılı Kanunun 96. maddesinin (A) bendinin 2. fıkrası hükmü gereğince 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli 1 sayılı Tarifede yazılı harç nisbetlerinin Bakanlar Kurulu Kararıyla % 10'a kadar indirilebileceği hükme bağlanmış olup, anılan yasaya göre verilen 20.12.1985 tarih ve 1985/10177 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla her türlü tazminat davalarından alınacak harç nisbeti % 10'a indirilmiş bulunmasına rağmen bu nisbeti aşar biçimde harçla sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
  O halde tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
 
  SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.6.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini