 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1990/10159
K: 1990/8948
T: 30.10.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı, davalılardan Orman Genel Müdürlüğü'ne bağlı işyerinde 1964 yılı Mayıs ve Haziran aylarında toplam 33 gün işçi olarak geçen çalışmalarının tesbitiyle, sigortalı hizmetlerden sayılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar Avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıdıktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Davacı, 1964 yılında davalı işveren İdare'ye ait işyerinde geçen ve davalı Kuruma bildirilmemiş bulunan 33 günlük çalışmasının sigortalı hizmet olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme isteği aynen hüküm altına almıştır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 3395 sayılı Yasa'yla değişik 79/8. maddesi hükmüne göre, evvelce Kuruma bildirilmeyen ve Kurumca da saptanamayan çalışmaların sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin bu tür davaların tesbit konusu hizmetin geçtiği, diğer bir ifadeyle sigortalının bu işinden en son ayrıldığı yılın sonundan başlayarak, on yıl içerisinde açılması gerekmektedir.
Ne var ki, hakdüşürücü süreyle ilgili 79. madde hükmüyle birlikte 506 sayılı Kanun'un tümünün yürürlüğe girdiği 1.3.1965 tarihinden önce yürürlükte bulunan yasalarda bu tür davaların açılmasının böyle bir suretle sınırlandırılmamış olması nedeniyle önceki dönemlere ait davaların,yukarıda anılan ana ilke doğrultusunda sigortalının lehine yorumlanmak suretiyle 506 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihin sonundan itibaren on yıl içerisinde açılabileceğine ilişkin Dairemizin ve Yargıtay'ın yerleşmiş görüş ve uygulamaları da gözönünde bulundurulmak suretiyle olayda 506 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği ve işyerinde uygulandığı yılın sonundan başlayarak, davanın açıdığı tarihe kadar, arada maddede öngörülen on yıllık hakdüşürücü sürenin fazlasıyla geçmiş bulunduğu yönü açıktır. Diğer taraftan, işveren idarenin bu çalışmalarla ilgili olarak maddede sözü edilen ve yönetmelikle tesbit edilmiş bulunan hiçbir belge kuruma vermemiş bulunduğu gibi kurumun da davacının çalıştırıldığı olgusunu saptayamadığı ve bilemediği, giderek işverenin, ödediği ücretlerden, Kuruma yatırmamış olsa bile prim dahi kesmediği, öbür yandan davacının da tesbitini istediği bu süre dışında yani işverene bağlı işyerlerinde süregelen herhangi bir çalışmasının mevcut bulunmadığı yönleri de tartışmasızdır.
Bu durumda, mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmak suretiyle davanın hakdüşürücü süre yönünden reddine karar verilmek gerekirken, yazılı düşüncelerle kabulü yolunda hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 30.10.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.