 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1989/7677
K: 1989/9266
T: 19.12.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı, 1.4.1981-9.7.1987 tarihleri arasındaki devreye ait sigortalılık durumunun 506 sayılı Kanuna uygun bulunduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Neslihan Sever tarafından düzenlenen raporla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi :
KARAR : Davacı, Kurucu ortağı olduğu Ülker Gıda Sanayii A.Ş.de 1.6.1979 tarihinden itibaren çalışmaya başladığını, çalışmalarının SSK.'na bildirildiğini, bundan başka bihare ikinci olarak kurucu ortağı bulunduğu Farmak A.Ş. işyerinde 1.4.1981 tarihinden 9.7.1987 tarihine kadar sigortalı olarak çalıştığını, primlerini kuruma ödediğini, yaşlılık aylığı bağlanması için başvurduğunda kendisinin Bağ-Kurlu olma gerektiği nedenine dayanılarak isteğinin reddedildiğini ileri sürmüş ve az önce belirtilen iki tarih arasındaki hizmetlerinin sigortalı niteliğinde olduğunun tebitine karar verilmesini istemiştir. Ayrıca çalışmalarının 21.4.1983 tarihinden itibaren genel müdür sıfatıyla sürdüğünü iddia etmiştir. Davada çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, davacının çalışmalarının hizmet aktine mi yoksa özellikle vekalet veya başka bir akte dayanıp dayanmadığı meselesidir. Başka bir anlatımla sigortalı olma koşulları oluşmuş mudur?
Bir kimsenin SSK. anlamında sigortalı niteliğini edinmesi için şu üç koşulun birlikte gerçekleşmiş olması gerekir. 1-İş ilişkisi olarak hizmet aktine dayanmalıdır. 2 - Hizmet aktinin çalıştırılana yüklediği edim işverene ait işyerinde görülmelidir. 3-Çalıştırılan, Sosyal Sigortalar Kanunu madde 3'de sigortalı sayılmayanlar olarak belirtilen kişilerden olmamalıdır.
Çalışan kimse, Borçlar Kanununun 313. maddesinin öngördüğü çerçeve içinde ve "zaman" ile "bağımlılık" unsurlarını gerçekleştirebilecek biçimde çalıştırılmaktaysa aradaki çalışma ilişkisi hizmet aktine dayanıyor demektir. Bilindiği üzere zaman unsuru çalışanın iş güçünü belirli veya belirli olmayan bir süre içinde işverenin buyruğunda bulundurmasını kapsar. Hç kuşkusuz, çalışan bu süre içinde işveren veya vekilinin buyruğu ve denetimi altında (bağımlı olarak) edimini yerine getirecektir. Burada sözkonusu olan bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamıyacağı nitelikte bir bağımlılıktır. Bilindiği gibi 506sayılı SSK.'nun 4/2 maddesi hükümlerine göre "işveren hesabına işin yönetimi görevini yapan kimseler işveren vekilidir." Bununla beraber her türlü sözleşmeyi belirleyen ve birbirinden ayrı nitelik gösteren ölçütlere (ölçeklere=kıstaslara) rağmen hizmet aktini öbür sözleşmelerden özellike "istisna akti" ile "vekalet akti"nden hatta "taşıma sözleşmesi"nden ayırt etmek kolay olmamaktadır. Bu gibi durumlarda, sözleşmede yazılı sözcüklerle bağlı kalınarak, olayın tüm özellikleri gözönünde tutularak tarafların gerçekleştirilmek istendiğini saptamak gerekir. Her halde bu konuda görülen işin aynı niteliği taşımasına rağmen başka başka sözleşme türlerine dayanması olasılığı gözden ırak tutulmamalıdır. (Bkz. Çenberci SSK. şerhi Sh. 97,98,1977).
Hemen söylemek gerekirse, anonim şirket genel müdürlürenin kural olarak sigortalı sayılacakları, bundan sonra anonim şirketin kurucu ortakları ile murahhas azalarının çalışmaları hizmet aktine dayanıyorsa sigortalı kabul edilecekleri Dairemizin yerleşmiş görüşlerindedir. Esasen öğretideki baskın görüş de aynı doğrultudadır. Davada, davacının 1.4.1981-21.4.1983 tarihleri arasında çalıştığını iddia ettiği A.Ş.de kurucu ortak 21.4.1983-9.7.1987 tarihleri arasında genel müdür olarak çalıştığı ve 21.4.1979-1985 tarihleri arasında da yurarıda adı geçen diğer A.Ş.ten sigortalı sıfatıyla kuruma bildirimde bulunulduğu konularında uyuşmazlık yoktur. Bu durumda diğer şirketten bildirilen sürelerle bu şirkette kurucu ortak olarak çalıştığı sürelerin tamamı ile genel müdür niteliğiyle çalıştığı sürenin bir kısmının çakıştığı anlaşılmaktadır. Mahkemece hizmetlerin hangi şirkette geçtiğine dair ortaya çıkan bu çelişki giderilmediği gibi, baştan beri açıklanan ilkeler doğrultusunda çalışmanın hizmet aktinin unsurlarını içerir biçimde yapılıp yapılmadığı araştırılıp karar yerinde tartışılmadığı görülmektedir. Açıklanan bu maddi ve huhuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik araştırma ve incelemeyle karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.12.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.