 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1988/6546
K: 1988/6529
T: 21.11.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı, davalılardan Bakanlığa bağlı işyerinde 8.5.1963 - 31.5.1963 ve 1.6.1963- 8.6.1963 tarihleri arasında toplam 27 gün süreyle geçen çalışmalarının tesbitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3395 sayılı Yasayla değişik 79. maddesidir. Anılan madde hükmüne göre, "yönetmelikle tesbit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 10 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır". Ancak, 506 sayılı Kanunun tümüyle birlikte, anılan 79. madde hükmünün de yürürlüğe girdiği 1.3.1965 tarihinden önce yürürlükte bulunan Kanunlarda, bu tür davaların açılması süre ile sınırlandırılmamış olmakla beraber, önceki dönemlere ilişkin hizmet tesbiti davalılarının, yukarıda anılan ana ilke doğrultusunda sigortalıların lehine yorumlanmak suretiyle 506 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden itibaren on yıl içerisinde açılabileceği, diğer bir anlatımla, hak düşürücü sürenin, çalışmanın geçtiği yılın sonundan değil de, sözü edilen Yasanın yürürlüğe girdiği 1965 yılının sonundan itibaren başlayacağı Dairemizin ve Yargıtayın yerleşmiş görüşlerindendir.
Ne var ki, tesbiti istenilen süreyle ilgili olmak üzere, anılan maddede öngörülen ve yönetmelikle tesbit edilen belgelerin hiç birisinin işverence Kurum'a verilmemiş bulunduğu da dosya içeriğinden açıkca anlaşılmaktadır.
Bu durumda, olayda 506 sayılı Kanununun yürürlüğe girdiği 1965 yılının sonundan başlayarak dava açıldığı tarihe kadar, arada, maddede öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçmiş olduğu yönü açık-seçiktir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, davanın hak düşürücü süre yönünden reddi yerine, yazılı düşüncelerle kabulüne karar verilmiş bulunması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.11.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.