 |
T.C.
YARGITAY
10. Ceza Dairesi
E: 1992/13164
K: 1992/11225
T: 09.11.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Sahte çek tanzimi, cürüm işlemek için teşekkül oluşturma, dolandırıcılık suçundan sanıklar Abdullah ve iki arkadaşının yargılanmaları sonunda; Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'yle Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi arasındaki olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi, yeni yerinin belirlenmesi istemiyle gönderilen dosya C.Başsavcılığı'nın 2.11.1992 gün ve T.M.84547 sayılı tebliğnamesiyle Daireye verilmekle incelendi: Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR VE SONUÇ : İncelenen dosya içeriğine, sanıkların üzerine atılan suçun niteliğine, iddianamede olayın anlatılış biçimine, TCK.nun 313. maddesinin uygulanması istemi ile kamu davası açılmış olmasına, 2845 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelirinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 9. maddesi hükmüne göre, kanıtların ve suç niteliğinin tartışılması görevinin Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ne ait bulunmasına, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi kararındaki gerekçeye göre yerinde görülmeyen Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin 15.10.1992 gün ve 1992/123-82 sayılı GÖREVSİZLİK kararının isteme aykırı olarak kaldırılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığı'na tevdiine, 9.11.1992 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI DÜŞÜNCE
C.M.U.K.nun 257. maddesinde, "Hükmün mevzuu duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibarettir" denilmiş olmasına, mahkemelerin iddianamede nitelemesi yapılan fiile bağlı olup gösterilen yasa maddelerinin görev belirlemede ve uygulamada etkili sayılamayacağına, süreklilik gösteren yargısal görüşe nazaran TCK.nun 313. maddesinde gösterilen suçtan söz edebilmek için iki veya daha çok kişinin birçok cürmü işlemek için önceden örgütlenip bağımlılık ve süreklilik gösteren biçimde teşkilatlanma, eylem planlaması ve paylaşılmasının gerçekleştirilmesinin gerekmesine, belirli bir cürüm için birkaç kişinin salt biraraya gelmesi halinin genelde ayrı bir cürüm oluşturmayacağı gibi şiddet sebebi de teşkil etmeyeceğine, sanıkların kamu davası açılırken anlatılan eylemlerinde TCK.nun 313. maddesiyle ilgili bir husus bulunmamasına sahte çek tanzimi ve dolandırıcılık suçlarının 2845 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Kanununun 9. maddesinde gösterilen ana ilkelerle uzaktan yakından bir ilgisinin de söz konusu olmamasına, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi kararındaki gerekçeye nazaran Yargıtay C.Başsavcılığı'nın tebliğnamesindeki düşünceye uygun olarak Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun kararına katılmıyoruz.