 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
19. HUKUK DAİRESİ
B A Ş K A N L I Ğ I
Esas Karar
97/4815 97/7979
Y A R G I T A Y İ L A M I
Mahkemesi :Beyoğlu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :16.5.1997
Nosu :414-238
Davacı :Neba Deri Giyim San. Tic. A.Ş. vek. Av. Berrin Ergin vs.
Davalı :ABN Amro Bank N.V. vek. Av. Cüneyt Gürcan vs.
Taraflar arasındaki itirazın iptali- İflas davasının yapılan
yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik
olarak verilen hüküm süresi içinde davalı vekilince her ne kadar duruşmalı
olarak temyiz edilmişse de, HUMK.nun 438. maddesi gereğince davanın niteliği
itibarıyla duruşma isteğinin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına
karar verildikten sonra temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği
konuşulup düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka aracılığı ile Hollanda'ya
67.616. Hollanda Florini bedelli vesaik mukabili ihracat yaptığını, davalı
bankanın ödeme garantisini havi vesaik bedellerinden 52.616- Hollanda
Florini'ni alıcıdan tahsil etmediğini ve müvekkiline ödemediğini, iflas
yoluyla yapılan takibe itiraz üzerine açılan davada 58.405.192. TL. depo
edilerek iflas davasının sonuçsuz kaldığını, davalının 52.616- Hollanda
Florini'nin temerrüt tarihindeki (6.3.1985) kurdan Türk Lirası karşılığı olan
21.465.749- TL.nı faiziyle birlikte 5.2.1990 tarihinde depo etmişse de,
müvekkilinin kur farkından dolayı faizi aşan bir zarara uğradığını, bu
zararın tahsili amacıyla iflas yoluyla yapılan takibe itiraz edildiğini,
faize ve zamanaşımına yönelik itirazların haksız olduğunu ileri sürerek
davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında davacı şirketin Hollanda'ya yaptığı ihracat
nedeniyle tahsil edemediği bedelden bankayı sorumlu tutarak 1983 yılında
BK.nun 105. maddesi uyarınca munzam zararının tazminini istediğini, zarar
ispat edilmediğinden müvekkili bankanın bu talebi kabul etmediğini, bunun
üzerine açılan iflas davasının, depo emri yerine getirildiğinden konusuz
kaldığını, ihracat muameleleri 31.10.1983 tarihini taşıdığından ve ilk davada
fazlaya ilişkin hak saklı tutulmadığından talebin zamanaşımına uğradığını,
alacak ilk davada karara bağlandığından aynı konuda tekrar dava
açılamayacağını ve müvekkilinin kusuru bulunmadığını belirterek davanın
reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre davacının munzam
zarardan doğan alacağının davalı tarafca ödendiği gerekçesiyle davanın
reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının borcunu süresinde ödememesi nedeniyle faizi aşan bir
zarara uğradığını ileri sürerek iflas yoluyla takip yapmış, itiraz üzerine
işbu itirazın kaldırılması ve iflas davasını açmıştır.
Temerrüde düşen borçlunun para borcunu vadesinde ödememesi halinde
alacaklının uğradığı kabul edilen ve kanıtlanması gerekmeyen zararının
temerrüt faizi ile karşılanması öngörülmüştür. Ancak bazı durumlarda
alacaklının uğradığı zararın, temerrüt faizi ile karşılanması mümkün
olmayabilir. Bu nedenle kanun koyucu BK'nun 105. maddesinin birinci
fıkrasında "alacaklının düçar olduğu zararın geçmiş günler faizinden fazla
olması halinde borçlunun kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini isbat
etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile yükümlü olduğunu" hükme bağlamıştır.
Hükümde zararın türü, niteliği ve özellikleri konusunda bir açıklık
yoksa da, bu zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı,
alacaklının malvarlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya
çıkan ve oluşan durum arasındaki farktan, temerrüt faizi ile karşılanmayan ve
onu aşan bölüme tekabül eden zarar olarak tanımlanabilir. Munzam zarar talep
eden alacaklının, temerrüde uğrayan alacağının varlığını, bu alacağın
ödenmemesinden dolayı temerrüt faizini aşan zararı bulunduğunu usulen
kanıtlamalıdır. Somut olayda davacının alacağın geç ödenmesi nedeniyle bu
parayı ihracatta kullanacağını, kullanamadığı için zarara uğradığını iddia
ettiğine göre öncelikle geç tahsil ettiği parayı ihracatta kullanacağını
kanıtlaması gerekir. Bu nedenle zamanında tahsil edilemeyen alacağın iştigal
konusu ticarette kullanılmasının tabii olduğu varsayımı yeterli kabul edilip
hüküm kurulamaz. Bununla beraber, kanıt yükümlülüğünü çok sıkı kurallara
bağlamadan, her olayın kendi yapısı ve özelliği içinde değerlendirmeye tabi
tutularak bir sonuca varılmalıdır.
Bu yönler gözetilerek davacıdan zamanında tahsil edemediği parayı
ihracat işinde kullanacağına yönelik iddiası ile ilgili delilleri toplanıp
değerlendirilmeli ve şayet munzam zarar talep etmekte haklı olduğu sonucuna
varılır ise zararın miktarı saptanarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir
karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ile
yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görülen temyiz
itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde
iadesine, 2.10.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Y.Mete Günel G.Nazlıoğlu İ.Erdemir K.O.Şengün Y.Özdilek
|