 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
E. 1997/11-278
K. 1997/529
T. 11/06/1997
ÖZET : Miktar belli edilmeksizin "ticari temerrüt faizi" şeklinde bir
istem yasal faiz istenmesi anlamına gelir. Yargılama sırasında verilen
dilekçe ile re'eskont faizi istemi, istem tarihi itibariyle re'eskont faizi
temerrüt faizinin üstünde olduğundan müddeabihin artırılması ve talep
sonucunu genişletmek olarak kabul edilmelidir.
Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; İstanbul Asliye 2. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair
verilen 19.10.1995 gün ve 1990/444 E- 1995/1318 K. sayılı kararın incelenmesi
davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin
1.4.1996 gün ve 1996/1944-2209 sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili, müvekkili
idareye Yüksek Planlama Kurulu kararıyla dava dışı TEK'in davalı şirketteki
hisselerinin devredildiğini, Kurumlar Vergisi Kanununun (KVK) 7/B-20 ve
8/B-16. maddeleri uyarınca müvekkilinin davalıdaki hissesine düşen kar
payının yarısı üzerinden hesaplanacak kurumlar vergisinden muaf tutulduğu
halde, davalının 1987-1988 yılı karından bu şekilde hesaplama yapmak
suretiyle bulunan toplam 347.000.000 TL.nı müvekkiline ödemediğini ileri
sürerek, fazlaya ait haklar saklı tutulmak suretiyle, mezkur meblağın
beyanname süresinin bitim tarihleri olan (1998 yılı 30 Nisan-30 Nisan 1989)
tarihinden itibaren ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini
talep etmiştir.
Davalı vekili, cevabında, KVK.nun yükümlüsünün ortaklar değil, kazancı
yapan davalı şirket olduğunu, bu imtiyazın ancak şirket ana sözleşmesiyle
tanınabileceğini, bu görüşün kabulü halinde, anılan kanunun 8. maddesi
hükmünün Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olacağından, mahkemenin bu
iddiayı Anayasa Mahkemesine götürmesi gerektiğini, bilahare 17.1.1994 ve
22.3.1994 tarihli dilekçelerinde faizin başlangıç tarihi ve oranlarına itiraz
ettiğini beyanla, davanın reddini istemiştir.
Davalı vekili bilahare açtığı 1992/341 E. sayılı davasında da aynı
gerekçelerle 1989-1990 yılı karından toplam (2.279.913.122) lirasının,
beyanname tarihlerinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan
tahsilini taleb etmiş, davalar bağlantı nedeniyle birleştirilmiştir.
Mahkemece; birkaç kez anılan bilirkişi raporu, ek rapor, Maliye
Bakanlığının 5.12.1988 tarihli yazıları, toplanan delillere göre; KVK.nun
8/B-16 maddesindeki istisnadan doğacak vergi avantajının davacı idareye ait
olduğu, aykırılık iddiası Anayasa Mahkemesine gönderilmesine gerek
görülmediği, davacının asıl davasında 1987 ve 1988 yılları için talep edilen
ve raporla belirlenen (347.000.000) lira ana para ve K.V. taksitleri ödenmesi
gereken tarihten, dava tarihine kadar cari reeskont oranlarına göre birikmiş
faizi ile birlikte toplam (623.269.935) lira, 1989-1990 yılları için ana para
(1.400.608.234) lira, birikmiş faizi (835.150.416) ki toplam (2.235.758.650)
lira olduğu sabit addedilerek, asıl davanın kısmen kabulüne, (623.269.935)
liranın davalıdan tahsiline, asıl alacağa dava tarihinden itibaren kısa
vadeli krediler için öngörülen reeskont oranında faiz yürütülmesine, fazla
istemin reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne, (2.235.758.650) liranın
davalıdan tahsiline, alacak aslına dava tarihinden itibaren reeskont oranında
faiz yürütülmesine, faiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici
sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre,
davalı vekilinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının
reddi gerekmiştir.
2- Ancak; dava dilekçesinde faiz, (ticari faiz) olarak istenmiş olup,
Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre bu kavram yasal 30 faizi ifade
etmektedir. Yargılama sırasında davacı tarafından bu istemin (reeskont faiz)
olduğu açıklanmış, karşı taraf ise iddiasının genişletilmesine karşı
çıkmıştır. Bir davanın açılmasından sonra, davacı o davadaki iddiasıyla bağlı
olduğundan diğer tarafın rızası olmadan, iddiasını genişletemez (HUMK. 185/2.
maddesi). Bu nedenle, 30 yasal faiz yerine, reeskont faizine hükmedilmesi
doğru görülmemiştir.
3- Davacı vekili, temerrüt faizine beyanname tarihinden itibaren
hükmedilmesini istemiş, mahkemece ise taksitlerin ödenmesi gereken
tarihlerden itibaren temerrüt faizine hükmedilmiştir. Bunun için BK.nun 104.
maddesi gereğince, davalının, ayrıca davacıya temerrüde düşürmesi gerektiği
halde, bu konuda temerrüde düşürme söz konusu olmadığından, faize, dava
tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi
doğru görülmemiş ve kararın bu yönden bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda;
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Davacı isteminin, temerrüt faizine ilişkin olduğu tartışmasızdır.
Temerrüt (gecikme) faizi, alacaklının alacağını zamanında alamaması nedeniyle
uğradığı zararı karşılamak üzere borçlunun ödediği asgari bir maktu tazminat
niteliğindedir. Sağlıklı sonuca kavuşabilmek için Türk Hukukunda temerrüt
faizini düzenleyen temel norm 4.12.1984 tarih ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve
Temerrüt Faizine ilişkin Kanundan öncesi ve sonrasına bakmak gerekir. 3095
sayılı Yasa'dan önce adi işlerde temerrüt faizi B.K. 103. maddesinde
düzenlenmiştir. Yürürlükteki metniyle, bu maddenin 1. fıkrası, adi işlerde
yasal temerrüt faizi yıllık 5 olarak belirlemiştir. Ticari işlerde temerrüt
faizi ise, Türk Ticaret Kanununun 9. maddesinin II. fıkrası ile 1461.
maddesinin II ve III fıkralarında düzenlenmiştir. TTK. 9/II. fıkrasına göre;
ticari işlerde yasal temerrüt faizi yıllık 10 olarak belirlenmiştir. Ancak
ödeme yerinde banka iskonto haddi yüzde ondan fazla ise alacaklı bu konuda
sözleşme bulunmasa dahi (TTK. 1461/f II) temerrüt faizinin iskonto haddi
üzerinden hesaplanmasını talep edebilmekteydi. Daha sonra 3095 sayılı "Faiz
Kanunu"nun 2. maddesi genel olarak temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüne ilişkin
düzenleme getirmiş en önemlisi ticari iş, ticari olmayan iş ayırımı
yapmayarak sadece 2 md/3. fıkra ile ticari işlerden doğan para borçlarında
alacaklıya ek bir imkan tanınmıştır. 3095 sayılı Kanunun 2/I fıkra hükmünce
kaynağı ticari bir iş olsun olmasın tüm para borçları için yüzde otuz oranı
öngörülmüş 2/III. fıkrası ile yalnız ticari işlerde uygulanacak hüküm
getirilerek "ödeme yerinde ve ödeme zamanındaki banka iskontosu 30 veya
Bakanlar Kurulunca belirlenecek temerrüt faizi oranından fazla ise "arada
sözleşme olmasa bile" ticari işlerde temerrüt faizi, T.C. Merkez Bankasının
kısa vadeli krediler için öngördüğü re'eskont faiz oranına göre istenebilir"
denilmiştir. Hemen belirtelimki alacaklının anılan yasanın 2/III maddesinden
yararlanabilmesi için; bir para borcunun mevcut olması ve para borcunun bir
ticari işten doğmuş olması gerekir. İşin ticari nitelik taşıyıp taşımadığının
belirlenmesinde TTK. 3 ve 21. maddelerinden yararlanılacaktır. Yine bir koşul
olarak ödeme yer ve zamanında geçerli banka iskonto haddi kanuni temerrüt
faizi oranından yüksek olmaması gerekir, diğer bir önemli koşul ise
alacaklının bu konuda talepte bulunmasıdır. Alacaklı kendisine tanınan bu
yasal imkandan yararlanmak istiyorsa, re'eskont faiz oranında temerrüt faizi
talep ettiğini kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıkça belirtmek
zorunluğundadır. Örneğin talepte re'eskont sözleri kullanılmamakla beraber
doğrudan doğruya geçerli bulunan re'eskont faiz oranına yer vermiş veya 3095
sayılı Yasanın md 2/fıkra III açıkça atıfta bulunmuş veya re'eskont yerine
iskonto ibaresini belirtmiş veya buna mümessil re'eskont oranında faiz
isteğini içeren bir oran açıklayarak istemini belirtmiş ise az yukarıda
açıklanan talep koşullarını yerine getirmiş sayılır. Buna karşılık alacaklı
"kanuni faiz" "kanuni temerrüt faizi", "ticari temerrüt faizi" veya "kanunda
öngörülen faiz" gibi soyut ibareler kullanarak talepte bulunmuşsa, bu
istekler 3095 sayılı Yasanın 2/III fıkrayı içermediğinden, re'eskont faize
hükmedilmeyecektir (Bak. X. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu 9
Nisan 1993; Temerrüt Faizi, Birleşik Faiz Prof. Dr. Hikmet Sami Türk
Bildirisi sh: 8 vd, Dr. Nami Barlas Para Borçlarının İfasında Borçlunun
Temerrüdü ve Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar İst. 1992 sh. 154
vd, Y.H.G.K. 13.11.1991 gün E. 1991/11-30 K. 1991/567). Şu durum karşısında
olayımızda her ne kadar, taraflar arasındaki temerrüt faiz alacağının, ticari
işten doğduğu açık ise de, davacı, dava dilekçesinde, alacağına ticari
temerrüt faizi uygulanmasını istediği görülmektedir. Nitekim davacı vekili de
bu istemin TTK.nun 2 md/III fıkra hükmünü içermediğini benimseyerek 20.6.1995
tarihli dilekçe ile isteğinin re'eskont faizi olduğunu vurgulama ihtiyacını
duymuştur. Buna karşı davalı vekili 27.6.1995 tarihli dilekçe ile bu isteme
karşı koymuştur. Hakim, davacının talebi (talep sonucu) ile bağlı olup,
talepten fazlasına karar veremez (H.U.M.K. Md. 74). Öte yandan yerleşik
Yargıtay içtihatları altında miktar belli edilmeksizin ticari temerrüt faizi
şeklinde bir işlem yasal 30 faiz istenmiş olduğu anlamındadır. Hal böyle
olunca re'eskont faiz oranı istem tarihi itibariyle 30 faiz oranının çok
üstünde olduğundan davacı vekilinin 20.6.1995 tarihli dilekçe ile re'eskont
faiz istemi müddeabihin artırılması ve talep sonucunu genişletmek olarak
kabul edilmesi gerekir. O nedenle davacı ıslah yolu ile dahi müddeabihi
artıramayacağından (H.U.M.K. 87. son) dahası davalı vekili buna karşı da
koyduğundan, davacı yararına re'eskont oranı üzerinden faize hükmedilmesi
mümkün bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire
bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya
aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ :Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun
429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri
verilmesine 11/6/1997 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
Birinci
Başkanvekili 4.H.D.Bşk. 21.H.D.Bşk. 7.H.D.Bşk.
A.İsmet ARSLAN M.C.Keskin O.Yalçınkaya H.Örmeci
2.H.D.Bşk. 5.H.D.Bşk. 9.H.D.Bşk. 1.H.D.Bşk.
T.Alp A.C.Göğüş E.A.Özkul E.Özkaya
3.H.D.Bşk. 8.H.D.Bşk. 10.H.D.Bşk.V. E.Aktekin
N.Yavuz H.H.Özdemir R.Aslanköylü
N.Dur
ak Ö.Bilen Ş.D.Kabukçuoğlu 6.H.D.Bşk.V.
Ş.K.Erol
B.Kartal K.Öge Y.Koru M.Tunaboylu
Onama
M.Yıldız Ş.E.Serim A.M.Yüksel H.Demirhan
İ.Demirkıran S.G.Erçoklu N.Sucu N.Ertuğrul
A.E.Baçcıoğlu M.S.Özer A.Güneren İ.Yanıklar
İ.Özmen H.Erdoğan İ.N.Erdal A.U.Turan
E.Güvener Y.Büken U.Öztürk E.Özcan
R.Yalçın C.Şengüler A.Başkır A.Özdemir
A.Alkan
|