Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



      T.C.
 Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu

Esas No  :      Karar No   :    İtirazname :
1997/1-358      1998/60         65250

                     Y A R G I T A Y  K A R A R I

Kararı veren
Yargıtay Dairesi      : 1.Ceza Dairesi
Mahkemesi             : Sivas 2.Ağır Ceza
Günü                  : 13.05.1997
Sayısı                : 98-35
Davacı                : K.H.
Davaya Katılanlar     : 1-Kazım Emlik 2-Makbule Emlik 3-Murat Emlik
Sanık                 : Ergin Arslan
Temyiz Eden           : Katılanlar

	Kasten adam öldürmek suçundan sanık Ergin Arslan'a TCK.nun 461/2.
 maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına ve beraatine ilişkin Sivas
 2. Ağır Ceza Mahkemesince 13.05.1997 gün ve 98/35 sayı ile verilen karar,
 katılan tarafın temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince
 usul ve  yasaya uygun görülerek, oyçokluğu ile onanmıştır.
	Yargıtay C.Başsavcılığı 09.12.1997 gün ve 1/65250 sayı ile;
	"Olay gece saat 01.00 sırasında şehir içinde 4 katlı bir apartmanda
 meydana gelmiştir.
	Olay anını gören tanık bulunmadığından hüküm sanığın beyanına göre
 kurulmuştur.
	Sanık kapı zili çalınca kimseyi görmediğini, ancak seslerden zili
 çalanın kaçtığını anladığını, daha sonra da kapı kolu ile oynandığını fark
 edip kapı dürbününden bakınca, merdiven ışığı yanmadığından, karanlıkta
 kimseyi göremediğini, mutfaktan bıçak alıp geldiğini, kapıyı açınca bir
 şahsın kendisine hamle yapması üzerine bıçakla vurduğunu ve daha sonra da bu
 şahsın kaçıp gittiğini beyan etmektedir.
	Maktülün ölüm nedeninin göğüs boşluğuna nafiz akciğeri önyüzünden arka
 yüze kat eden delici ve kesici aletle meydana getirilmiş derin yara olduğu
 saptanmıştır.
	Maktülün olaydan az önce gönül ilişkisi içinde olduğu sanığın kızıyla
 kapıda konuştuğunun anlaşılması, giysilerinden, kolundan da ayrıca ikinci bir
 darbeye maruz kaldığının saptanması, kan damlalarının apartmanın dış
 kapısından başlaması, evin giriş kapısında kapının zorlandığına dair
 işaretlerin sonradan meydana getirildiğinin görevlilerce beyan edilmesi gibi
 maddi bulgu ve beyanlar sanığın beyanını doğrulamamaktadır.
	Kaldı ki sanık, önce olayın gizli kalması yolunu seçmiş, maktül ile
 gönül ilişkisi bulunan kızının karakolda ifade verdiğini öğrenince, ertesi
 gün avukatıyla giderek beyanda bulunmuştur.
	Maktülün üzerinde, olay yeri ve civarında müktülün silahla
 saldırdığını gösteren herhangi bir saldırı vasıtası ele geçirilemediği gibi,
 sanıkta da herhangi bir yara ve bere mevcut değildir. Bu durumda, mahkemenin
 meşru müdafa bulunmadığı yolundaki kabülü yerinde görülmüş ve TCK.nun 461.
 maddesinin ikinci fıkrasındaki koşulların da bulunmadığı anlaşılmıştır.
	Sabit olan husus maktülün, gece yarısından sonra sanığın evinin
 kapısının zilini çalıp kızıyla konuşması suretiyle yaptığı ağır haksız tahrik
 karşısında sanık tarafından öldürülmesidir. Bu nedenle de hakkında TCK.nun
 448, 51/2. maddeleri uygulanmalıdır." biçimindeki gerekçe ile itiraz ederek
 Özel Dairenin onama kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına
 karar verilmesi istenmiştir.

                    CEZA GENEL KURULU KARARI

	Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki
 uyuşmazlık; sanığın, maktülü, maruz kaldığı ağır tahrikin etkisiyle mi, yoksa
 TCK.nun 461. maddesinde özel olarak düzenlenen yasal savunma koşulları
 altında mı öldürdüğü hususuna ilişkindir.
	Dosyaya, tanık Ahmet Turhan Karabulut'un aşamalarda değişmeyen
 şahadetine ve sanığın savunmasına göre; 
	Maktül Erdal, olay günü 18.00-24.00 saatleri arasında bir birahanede
 arkadaşları ile birlikte fazla miktarda alkol aldıktan sonra dışarı
 çıkmışlar, yolda bir çeşme başında tekrar bir miktar daha alkol alarak tanık
 Ahmet'le birlikte oradan ayrılmışlardır. Yolda yürümekte oldukları sırada
 maktül, yanındaki tanığa bir evi göstererek "beni burada bekle, bir kız ile
 konuşacağım" diyerek gösterdiği eve girmiş 5 dakika kadar gecikmesi üzerine
 tanık Ahmet de meraklanarak arkasından 4 katlı apartmana girmiş yukarı
 katlardan kapı zilinin sesini duymuş bu sırada maktül de yukarı katlardan
 tanığın yanına gelerek apartmandan biraz uzaklaştıktan sonra tanığa "Ahmet
 Turan, sen eve git ben kız ile buluşacağım, kız çıkacak" demesi üzerine,
 tanık kendisinden ayrılmıştır. Apartmanın 4. katındaki dairede eşi ve iki
 kızı ile kalmakta olan sanık ve ailesi misafirliğe gelen komşularını
 gönderdikten sonra, saat 23.30 sıralarında, yatmışlardır. Saat 01.00
 sularında, sanığa ait dairenin kapısının zili bir defa çalmış, yataktan
 kalkıp kapı dürbününden bakan sanık Ergin Aslan, merdiven otomatiğinin
 yandığını, kapıyı aralayıp baktığında kapı önünde kimsenin bulunmadığını
 görmüştür. Kim o diye bir kaç defa bağırdığı halde sesine cevap veren olmamış
 ancak merdivendeki ayak seslerini ve arkasından apartmanın giriş kapısının
 çarpıldığını duymuştur. Kapıyı kapattıktan sonra balkondaki camekandan dışarı
 doğru bakmasına rağmen aşağıda kimseyi görmemiştir. Eşinin yatmakta olduğu
 odaya giden sanık ona olanları anlatmış ve sen yat ben bir sigara içeceğim
 demiştir. Sigarayı içerken, 5-10 dakika sonra sanık, dairesinin kapısının ve
 kilidinin kurcalandığını, ileri geri itildiğini farketmiş, kapının arkasına
 yaklaştığında bu seslerin devam ettiğini ve gecenin bu saatinde aklı başında
 olan bir insan başkasının evinin kapısını kurcalamaz düşüncesiyle korkuya
 kapılarak, her ihtimale karşı eline bir ekmek bıçağı alıp kapı ile mutfak
 arasında bir müddet beklemiştir. Kapı dürbününden bakıp kimseyi görememiş,
 merdiven lambalarının da yanmadığını farketmiştir. Bir eli lamba düğmesinde
 bir eli de kapı kolunda iken antrenin ışığını yakarak kapıyı açtığında, daha
 önce tanımadığı ve elinde bıçak olduğu halde diz çöker vaziyetteki maktülün
 içeriye girmek üzere hamle yaptığını görünce sol eli ile ona engel olmaya
 çalışırken, sağ elinde bulunan bıçağı bir kez sallamış, maktülün oradan hemen
 uzaklaşması üzerine korkuya kapılan sanık da, kapıyı kapatıp içeri girmiş,
 yine aynı balkondan etrafı kontrol edip kimseyi göremeyince, tekrar kapıyı
 açıp, merdivenlerden apartman kapısına kadar inmiş, burada da kimseyi ve kan
 izleri görmeyince, eve dönerek, olayı eşine anlatmış, ancak, telefonu arızalı
 olduğu ve komşularını da gecenin geç saatlerinde rahatsız etmemek için olayı
 polise bildirememiştir. Ertesi günü 07.00 sularında maktülün cesedi, sanığın
 evinden 131 metre uzaklıktaki Recep Handan İlkokulunun karşısındaki Topraksu
 Sitesinin duvarı dibinde bulunmuş, 26.11.1996 günlü ölü muayene ve otopsi
 tutanağına göre; göğüs bölgesinde sağ meme altından akciğere giren 2 cm.
 derinliğindeki kesici delici alet yarasına bağlı hemorolojik iç kanamayla
 oluşan şok sonucu öldüğü anlaşılmıştır.
	Olaya el konulduktan sonra yapılan incelemelere ilişkin tutanaklardan
 sanığın dairesinin bulunduğu apartmanın merdivenlerinde kan izlerine
 rastlanmadığı, kan izlerinin yolda ve cesedin bulunduğu yerde görüldükleri
 anlaşılmaktadır. Keşif sırasında dinlenen doktor bilirkişi 24.01.1997 günlü
 raporunda;  "Kişinin, göğsünden aldığı bu yaradan dolayı yaklaşık 30 dakika
 içinde ölümün olacağını, kan izlerinin bulunduğu belirtilen ve krokide
 gösterilen güzergah boyunca ölü olarak bulunduğu yere kadar maktülün, tek
 başına ve yardımsız gidebileceğini, yaralandığı yer olan daire kapısından 4.
 sokağa kadar olan güzergahta kan lekesinin görülmemesinin; kan çoklukla
 içeriye göğüs boşluğuna dolduğundan ve vücut dışına sızan kanın üzerinde
 bulunan atlet, tişort ve kazakla emilip dolgunluk yaptıktan sonra yere
 damlamasından kaynaklandığını, cesedin taşındığını, yer değiştirdiğini
 gösteren bir bulguya rastlanılmadığını" bildirmiştir. Raporda belirtilen
 hususlar, merdivenlerde kan izleri bulunmamasının nedenini açıkladığı gibi,
 bu süre içinde ölmediği anlaşılan maktülün elindeki bıçağı herhangi bir yere
 atması da mümkündür.
	Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Kimyasal Tahliller İhtisas Dairesinin
 23.12.1996 günlü raporundan maktülün kanında 384 mg/dl. etil alkol bulunduğu,
 getirtilen kayıtlara göre TCK.nun 456/4, 456/4, 457/1, 572/1. maddelerine
 muhalefet etmek suçlarından hükümlü olduğu anlaşılmıştır.
	Sanığın kızı Mehtap Aslan, aşamalarda değişmeyen anlatımlarında,
 maktülün askerden izinli geldiğinde arkadaşlık teklif ettiğini, kendisinin de
 bunu kabul ettiğini, bu arada iyi bir kişiliği olmadığını öğrendiğinde,
 askerliğini bitiren maktül ile arkadaşlık ilişkisini kestiğini, ancak
 maktülün, ısrarlı bir biçimde kendisini bu ilişkiyi sürdürmek isteğiyle
 rahatsız ettiğini, olay gecesi de saat 01.00 sularında diğer aile
 bireylerinin uyuduğu ve kendisinin ders çalıştığı sırada evin zilinin
 çalındığını, kapıyı açtığında karşısında ayakta duramayacak kadar alkollü
 olan maktülü gördüğünü kendisine "ne yapmaya geldin babam duyarsa kızar"
 diyerek hemen kapıyı kapatıp odasına geçerek yattığını, bu ara da yandaki
 odadan babasının, annesine "kapı zili çalındı, duymadın mı" dediğini ve
 onların odasından tül perdenin kornişinin çekildiğini işittiğini, yaklaşık 10
 dakika sonra kapının zilinin tekrar daha kuvvetli şekilde çalındığını
 tahminine göre kapıyı bu defa babasının açtığını ve bu arada merdivenlerden
 hızlı adımlarla inen bir kişinin ayak seslerini duyduğunu, zilin ilk
 çalınmasında kendisinin kapıyı açtığında, merdiven otomatiğinin söndüğünü,
 akabinde hemen yanmasından merdivenlerde bir kişinin daha olduğunu
 anladığını, ancak kim olduğunu görmediğini söylemiştir. Bu tanığın anlatımı,
 maktülün arkadaşı olan tarafsız kamu tanığı Ahmet Turhan'ın olay öncesine
 ilişkin anlatımlarını ve savunmayı doğrulamaktadır. Olaydan yaklaşık 6 ay
 kadar sonra duruşmaya gelerek ifade veren tanık İsmail Kartal'ın "Olay
 saatlerinde sağlık ocağının bulunduğu yoldan geçerken tanımadığı kısa boylu
 bir kişinin üzerinde mont bulunan birisini okul istikametine doğru
 kovaladığını gördüğü" şeklindeki şahadetine bu nedenle itibar edilmemiştir.
 Kaldı ki, bu tanığın olay sırasında gördüğünü bildirdiği kişilerin maktul ile
 sanık oldukları da belirlenememiştir.
	Yine maktule ait daire kapısına maktul ile sanığın kızının adlarının
 ilk harflerinin kazıldığı, kapı kilidinde oynama olduğu tanıklar tarafından
 beyan edilmiştir. Her ne kadar aynı tanıklar olay mahallinde ilk defa
 gittiklerinde bu hususlara rastlamadıklarını bildirmişlerse de dikkatlerinden
 kaçmış olması da mümkün bulunmaktadır.
	Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.09.1980 gün ve 204/203 sayılı
 kararında ve aynı doğrultudaki benzer kararlarında belirtildiği üzere;
 TCK.nun 461/2. maddesi yasal savunmanın özel olarak düzenlenmiş bir şekli
 olup amacı, ev veya benzeri yerlerde oturanların uğrayacakları tehlikelere
 karşı kişisel güvenliklerini korumaktır. Yasa koyucu, saldırının, bina içinde
 oturanların kişisel güvenliklerinde haklı bir endişe ve ciddi bir korku
 yaratması durumunda failin ceza bağışıklığından yararlanmasını amaçlamıştır.
 Saldırının belirtilen nitelikte olup olmadığı niteliğine, koşullarına,
 oluşuna, failin ruhi durumuna göre hakim tarafından takdir edilecektir.
 TCK.nun 461/2. maddesinde yasa koyucu tarafından korunulmak istenen husus ev
 veya eklentilerinde oturanların ciddi bir endişe ve korku duymalarının
 engellenmesi olduğundan saldırının mutlaka maddede belirtilen biçimlerle
 gerçekleştirilmiş olması aranmamalıdır. Nitekim öğretideki görüşler de bu
 doğrultuda bulunmaktadır. Kullanılan araç bu tür bir korkuyu sonuçlayabildiği
 halde, şartı gerçekleşmiş saymak yerinde olur (Ord.  Prof.  S. Dönmezer,
 Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, İstanbul 1981, sh. 139).  "Muafiyet için en
 mühim nokta şahsi emniyet hakkında esaslı surette korku ve endişe
 bulunmasıdır. Bizce bu şartı, metin itibari ile değil, mefhum itibariyle
 tefsir etmek icap eder. Mazeretin tetkiki sırasında failin bulunduğu durumun
 gözönüne alınması en mühim noktadır (Majno-Ceza Kanunu Şerhi, Ankara, 1980,
 Cilt III, sh.281). Ve ilave edilmelidir ki, madde metninde belirlenen
 noktalar ve saldırı biçimleri sayılı ve sınırlı değildir. Başka suretlerle de
 saldırı mümkündür.
	Öte yandan, burada önemli olan ve gözden uzak tutulmaması gereken
 husus, savunmada bulunan kişinin yani sanığın ruh halidir. "Savunan kişi,
 içinde bulunduğu şartlar itibariyle müdafaanın ancak belirli bir şekilde
 etkin olabileceğine inanarak bu biçimde karşılıkta bulunmuş ise, hatası onun
 aleyhine sonuç vermez. "Dönmezer, age. s. 138."
	Olayın, aksi sabit olmayan savunmaya göre oluşuna ve bu açıklamalara
 göre; gecenin çok geç bir saatinde apartmanın 4. katında ve ailesiyle
 birlikte kendisinin ve komşularının uykuya yattığı bir sırada, aşırı derecede
 alkollü olan bir kişi tarafından kapı zilinin 10-15 dakika gibi aralıklarla 2
 defa çalınması ve kapı açıldığında bıçağı ile içeriye hamle eden kişiye
 karşı, o sırada zaman ve yer itibariyle her türlü yardımdan yoksun bulunan
 sanığın, içinde bulunduğu ruh haleti de gözönünde tutularak, gerek kendisinin
 ve gerekse diğer aile bireylerinin kişisel güvenliklerine yönelen ve ciddi
 bir korku doğuran saldırıyı savmak için maktülü öldürdüğünün kabulüyle
 hakkında TCK.nun 461/2. maddesinin uygulanması zorunlu bulunmaktadır. Bu
 itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
	Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri itirazın haklı nedenlere
 dayandığı görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
	S O N U Ç : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının
 REDDİNE, 03.03.1998 günü oyçokluğu ile karar verildi.

Mater KABAN              Türkan GÜVEN            Sami SELÇUK
Birinci Başkanvekili     1.C.D.Bşk.              4.C.D.Bşk.
                                                 İ.Kabul

S.Necip DEDA             Namık BENLİ             Necdet MUTİŞ
3.C.D.Bşk.               5.C.D.Bşk.              6.C.D.Bşk.

Erdem GÜYER              Rüştü SÖNMEZ            Nevzat TANKUT
2.C.D.Bşk.

Metin ERTUĞRUL           Akın ÖNCÜL              A.İsmail HEKİMOĞLU
                                                 İ.Kabul

Teoman METEOĞLU          Yalçın KALAY            Hüseyin DEMİRÖRS
                         İ.Kabul                 İ.Kabul

Şerif EROL               E.Memduh GÜRYEL         Osman KÖSEBALABAN
İ.Kabul

M.Fadıl İNAN             Özden GÖĞÜŞ             Kadri AZİZOĞLU

Hasan GERÇEKER           Muammer ÜNSOY           Ünal BENLİ
                         İ.Kabul                 İ.Kabul
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini