 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Altıncı Hukuk Dairesi
E. 1996/826
K. 1996/1034
T. 5.2.1996
* ŞUFALI PAYIN İPTALİ İSTEMİ
* HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
ÖZET : Davalı, hak düşürücü süre geçirildiği savunmasında bulunmadığına göre,
davacının bildirdiği tarihe nazaran davanın bir aylık hak düşürücü süre
içerisinde açıldığının kabulü gerekir.
Sözleşmenin tarafı olan kişi, bedelde muvazza iddiasında bulunamaz. Tapu
kaydında satıcı görünen kimselerin akraba olmaları, işlemin mutlaka hibe
olduğunu göstermez.
(743 s. MK. m. 658/3) (YİBK., 27.3.1957 gün ve E: 1956/12, K: 1957/2 s.)
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şufa davasına dair karar, davacı
tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kağıtlar
okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, şufalı payın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkeme, davayı reddetmiş ve hüküm, davacı vekili tarafından temyiz
olunmuştur.
Davacı; şufalı payın ilişkin bulunduğu taşınmazda paydaş olduğunu,
paydaşlardan Zehra'nın, payını 30.1.1995; Meliha'nın, 13.3.1995 ve
Nurhayat'ın ise, 16.3.1995 tarihinde davalıya sattığını, bu satışı 31.3.1995
tarihinde öğrendiğini ileri sürerek, 4.4.1995 tarihinde açmış olduğu işbu
dava ile şufalı payların iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı; 1989 doğumlu olduğundan dava açıldığı tarihte rüştünü ikmal
etmemiştir. Ancak davacı, davalının velisi olan babasına gerekli tebligatı
yaptırmıştır. Davalının velisi ise savunmasında, dava konusu paylardan Meliha
ve Nurhayat'ın paylarını davalı oğlu Harun adına, Zehra'nın payını diğer oğlu
Hüseyin adına aldığını, daha sonra ihtilaf çıkınca Nurhayat'ın payını geri
verip sonra kendi adına 26.4.1995'de satın aldığını, her hisseye 15'er milyon
lira ödediğini ancak tapuda düşük gösterildiğini savunarak davanın reddini
istemiştir.
Mahkeme, taraflar yakın akraba olduklarından şufa davası cereyan etmeyeceği
gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Davalı hak düşürücü süre geçirildiği savunmasında bulunmadığına göre davacının
bildirdiği tarihe nazaran davanın bir aylık hak düşürücü süre içerisinde
açıldığının kabulü gerekir. Akdin tarafı olan kişi bedelde muvazaa iddiasında
bulunamaz. Bu durumda davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı
şekilde red kararı verilmesi doğru değildir.
Kaldı ki, tapuda satıcı görünen şahısların akraba olması da mutlaka o işlemin
hibe olduğunu göstermez. Tapudaki işlemin hibe olduğunun savunulması
durumunda da 27.3.1957 gün, 12/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca
tanık dahil önce davalı tarafın delillerinin toplanması, buna karşılık varsa,
davacı delillerinin incelenmesi, gerekirse mahallinde keşif yapılarak şufalı
payların kıymetlerinin saptanması, toplanacak bu deliller birlikte
değerlendirilerek işlemin hibe olup olmadığı sonucunda karar verilmesi
gerekir.
S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenle hükmün (BOZULMASINA), istek halinde
peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 5.2.1996 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
|