 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
S A Y I
Esas Karar İtirazname
1996/8-74 1996/116 38395
Y A R G I T A Y K A R A R I
Bozma kararı veren
Yargıtay Dairesi : 8.Ceza Dairesi
Mahkemesi : ZİLE Ağır Ceza
Günü : 16.2.1995
Sayısı : 77-11
Davacı : K.H.
Davaya katılan : --
Sanıklar : 1- Orhan Utkun vekilleri Av.Mithat Çamsoy
Av.Nuri Tosun
2- Cemal Alpay vekili Av. Oğuz Şener
Yalan tanıklık yapmak suçundan sanık Cemal Alpay'ın T.C.Y.nın 286/2,
55/3. maddesi uyarınca 2 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin,
Zile Ağır Ceza Mahkemesince 16.2.1995 gün ve 77-11 sayı ile verilen kararın
sanık tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza
Dairesince 28.2.1996 gün ve 435-2492 sayı ile;
(20.2.1977 doğumlu olup, karar tarihinde dahi reşit olmayan sanığa
kendiliğinden atanan müdafiin, C.Savcısının esas hakkındaki görüşünü
açıkladığı oturumda hazır bulundurulup, savunma olanağı verilmeyerek
yokluğunda hüküm kurulmak suretiyle 3842 sayılı Yasa ile değişik C.Y.U.Y.nın
138. maddesine aykırı davranılması) isabetsizliğinden bozulmasına karar
verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 4.4.1996 gün ve 38395 sayı ile;
(Sanığın sorgusu 20.10.1992 tarihli oturumda müdafi tayin edilmeden
yapılmış, mahkeme durumu farkedince, baro başkanlığınca müdafii atanması
sağlanmış ve müdafii 30.3.1993 tarihli oturuma katılmıştır.
Dosyayı incelemek için süre istemiş, 11.5.1993 tarihli oturumda
müvekkili ile bağlantı kuramadığını, bağlantı kurup savunma yapmak üzere
yeniden süre istediğini bildirmiş, mahkeme sanığın ihzarına karar vermiş
22.6.1993 tarihli oturuma sanık katılmıştır. Ancak, bu kez müdafii gelmemiş,
22.6.1993 tarihli savunma dilekçesini, "duruşmadan sonra verildi" şerhiyle
vermiş, sanığın beraatini istemiş 21.9.1993 tarihli oturum dışında, başkaca
oturuma da katılmamıştır. Sanık ve müdafiinin yokluklarında verilen karar
20.3.1995'de sanık müdafiine tebliğ edilmiş, ancak karar tebliğden önce
24.2.1995'de sanık müdafii tarafından temyiz edilmiştir.
Bu durumda Yerel Mahkeme 3842 Sayılı Yasa ile değişik 138. maddenin
emredici kuralına uyarak sanığa müdafi tayin ettirmiş, müdafi yukarıda
açıklanan oturumlara katılmış, katılmadığı oturumlarda ise esasa ilişkin bir
işlem yapılmamıştır. Duruşmalara kısmen katılmamasına rağmen tebliğden önce
kararı temyiz etmiştir. Bu durumda, müdafiin görevini yapmadığından bahisle
C.Y.U.Y.nın 141. maddesi uyarınca yeni bir müdafii tayinini istemek olanaklı
değildir.
Yargılama Yasasında, sanık müdafiinin esas hakkında görüş bildirilen
oturuma katılmasını zorunlu kılan bir hüküm yoktur. Amaç, sanığın hukuki
yardımdan yararlandırılmasıdır. Olayda müdafi, açıklanan faaliyetleri ile
yasa yoluna da başvurarak hukuki yardımı gerçekleştirmiştir. Müdafiin her
oturuma katılmasını istemek şekilciliktir. Ayrıca, karar kesinleşinceye dek
savunma her aşamada yapılabilir.) Açıklaması ile itiraz etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca
okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; Onsekiz
yaşını bitirmemiş olan sanık Cemal Alpay'a 3842 sayılı yasa ile değişik
C.Y.U.Y.nın 138. maddesi uyarınca atanan müdafiin, yargılama aşamasında
görevini yerine getirip, getirmediği hususundadır.
Ceza Yargılama Yasasında kural olarak zorunlu müdafiilik sistemi
benimsenmemiştir. Buna rağmen yakalanan kişi veya sanık soruşturmasının her
hal ve derecesinde isterse bir veya birden fazla müdafiin yardımından
yararlanabilir. 3842 Sayılı Yasa ile değişik C.Y.U.Y.nın 138. maddesinin
birinci cümlesine göre; yakalanan kişi veya sanık müdafi seçebilecek durumda
olmadığını beyan ederse istem halinde, kendisine baro tarafından bir müdafi
atanır.
138. maddenin ikinci cümlesine göre de, yakalanan kişi veya sanık
onsekiz yaşını bitirmemiş yahut sağır veya dilsiz veya kendisini
savunamayacak derecede malul olur ve bir müdafii de bulunmazsa istemi
aranmaksızın kendisine müdafi atanır.
Ferdi müdafaada kural olarak ihtiyari müdafiilik sistemini benimsemiş
olan yargılama yasası, 138. maddenin ikinci cümlesinde açıklandığı üzere
Onsekiz yaşını bitirmemiş küçükler veya sağır veya dilsizler ya da kendisini
savunamayacak derecede malul olanların yakalanması veya sanık sıfatıyla
yargılanması söz konusu olduğunda, bu kimselerin kendilerini yeterince
savunamayacakları ve kamusal bir kurum olan müdafaanın zaafa uğrayacağı
kabulünden hareketle zorunlu müdafilik esasını benimsemiştir.
Hal böyle olunca, zorunlu müdafi atanması gereken yakalanan kişi veya
sanık bakımından gözetilmesi gereken; ferdi müdafaanın GEREKLİ ve YETERLİ bir
biçimde yapılıp yapılmadığının belirlenmesidir. Yoksa, şeklen müdafi atanması
ve ferdi savunmanın gereğince, yeterli biçimde yerine getirilmemesi halinde,
buyurucu bu usul kuralına uygun davranıldığı kabul edilemez.
Esasen, Onsekiz yaşından küçük olan kimseler veya sağır ya da
dilsizler veya kendisini savunamayacak derecede malul olanlar sadece
yargılama yasası bakımından müdafaalarını yeterince ve gerekli biçimde
yapamayacakları için zorunlu müdafi atanması yoluyla özel bir düzenlemeye
tabi tutulmamışlardır. Bu gibi kimselerin T.C. Yasası bakımından ceza
ehliyetleri sınırlıdır. 11-15 yaş grubunda bulunan sanıklara 2253 Sayılı
Yasanın 12. maddesi, 15-18 yaş grubundaki sanıklara T.C.Y.nın 55/3. maddesi,
kısmen akli maluliyete müptela olan kimselere TCY.nın 47. maddesi, sağır veya
dilsizlere de T.C.Y.nın 57. ve 58. maddeleri uyarınca indirim yapılmak
suretiyle ceza tayin olunurken, Özel hukuk alanında da bu gibi kimselerin
vesayet altına alınmaları, hak ve çıkarlarının bir vasi tarafından
gözetilmesi gibi düzenlemelere yer verildiğini görmekteyiz. Bu düzenlemeler
onların hukuk düzenince özel olarak korunmaları gerektiğini göstermektedir.
O halde, Onsekiz yaşını bitirmemiş, sağır veya dilsizler ya da
kendisini savunamayacak derecede malul olan sanıkların veya yakalanan
kişilerin müdafaalarının (savunmalarının) sağlıklı ve tam olarak gerçekleşip
gerçekleşmediği; itham karşısında hukuksal yardımdan gerekli ve yeterli
ölçüde yararlanıp yararlanmadıklarının gözetilmesi gerekir.
Bu genel açıklamalardan sonra inceleme konusu dosyaya bakıldığında;
sanık Cemal Alpay yalan tanıklık suçunu işlediği iddia edilen tarihte ve son
soruşturma aşamasında onsekiz yaşını bitirmemiştir. Bu nedenle de hakkında
T.C.Y.nın 55/3. maddesi uygulanmıştır. Sanığın sorgusunun yapıldığı
20.10.1992 tarihli oturumda müdafii bulunmamaktadır. Yerel Mahkeme bu
eksikliği farkederek, C.Y.U.Y.nın 138. maddesi uyarınca barodan sanığa müdafi
atanmasını istemiş, baro tarafından 13.3.1993 tarihinde sanık müdafii olarak
atanan Avukat Oğuz Şener 30.3.1993 tarihli oturumda hazır bulunarak, dosyayı
incelemek için önel istemiş, 11.5.1993 tarihli oturumda da sanık ile temas
kurmak üzere davanın talikini talep etmiş, 22.6.1993 tarihli oturumdan sonra
duruşma dışı savunma dilekçesi vermiş, başkaca ve özellikle C.Savcısı
tarafından esas hakkında görüşün açıklandığı ve hükmün verildiği 16.2.1995
tarihli, oturumda hazır bulunmamış, 20.2.1995 tarihinde tebliğ edilen hükmü
süresinde temyiz etmiştir.
Davanın bu seyri karşısında sanık, iddianame okunup, üzerine yüklenen
suç anlatıldıktan sonra sorguya çekilirken müdafii bulunmamakdır. Sonraki
aşamada şekle uygun olarak C.Y.U.Y.nın 138. maddesinin ikinci cümlesi
uyarınca kendisine bir müdafi atanmışsa da; bu müdafiin sanığın savunmasını
gerekli ve yeterli bir biçimde yaptığı söylenemez. Kaldı ki, C.Savcısının
esas hakkındaki görüşünü açıkladığı ve hükmün verildiği 16.2.1995 tarihli son
oturumda da hazır bulunmamış, iddiaya karşı ferdi savunmayı gerekli ve
yeterli ölçüde sağlamamıştır.
Yasa koyucu; kendilerini yeterince, hukuken gerekli ve güvenli biçimde
savunamayacakları görüşüyle, onsekiz yaşından küçüklere, sağır veya
dilsizlere ya da kendilerini savunamayacak derecede malul olanlara zorunlu
müdafi atanması gerektiğini benimserken; onların savunmalarının sağlıklı bir
biçimde gerçekleşmesi ve korunmaları gerektiği anlayışından hareket etmiştir.
Artık, evrensel hukuk ilkeleri ve ülkemizin imzalayarak kabul ettiği İnsan
Hakları Avrupa Sözleşmesinin de benimsediği üzere; yargılamada sanığın en
önemli hakkı savunma hakkıdır. Bu hak hiçbir kısıtlamaya tabi tutulmadan
ferdi savunmayı sağlayacak biçimde korunmalıdır. Müdafi atanması ile sorun
çözümlenmiş sayılmaz. Atanan müdafi görevini yapmazsa, yapmağa zorlanmalı
veya C.Y.U.Y.nın 141. maddesi uyarınca yerine yenisi atanmalı ve böylece
savunma gerekli ve yeterli ölçüde yapılarak; küçük, sağır veya dilsiz ya da
kendisini savunamayacak derecede malul olan; usul hukukunun öngördüğü tüm
güvenirlik sağlanarak korunmalıdır.
Halbuki; sanığa atanan müdafi Avukat Oğuz Şener, onsekiz yaşını
bitirmemiş olan sanığın, sağlıklı bir biçimde savunmasını gerçekleştirmeyerek
gerekli hukuksal korunmasını tanı olarak sağlayamadığından Özel Dairenin
bozma kararı isabetlidir, itirazın reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının
REDDİNE 28.5.1996 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Birinci
Başkanvekili 1. C.D.Bşk. 4.C.D.Bşk. 2.C.D.Bşk.
Mehmet UYGUN T.GÜVEN S.SELÇUK M.ONAN
8.C.D.Bşk. 5.C.D.Bşk. 6.C.D.Bşk. M.B.TÜZİNAL
M.N.ÜNVER N.BENLİ N.MUTİŞ
Y.KOCABAY N.TANKUT C.ÖZDİKİŞ G.DEMİRBİLEK
N.APAYDIN T.METEOĞLU C.ÖZER S.Ö.ÇETİNKOL
M.MIHÇAK T.DEMİRTAŞ E.I.KOÇHİSARLIOĞLU S.ERKAN
İ.KÜRÜMOĞLU S.YETKİN N.BARAN A.İSAOĞLU
Z.ASLAN H.GERÇEKER
|