 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Onuncu Hukuk Dairesi
E. 1996/7490
K. 1996/7515
T. 24.9.1996
* RÜCU ALACAĞI DAVALARI
* BİLİRKİŞİLERİN NİTELİKLERİ
* MAHKUMİYET KARARININ BAĞLAYICILIĞI
ÖZET : Sosyal Sigortalar Kurumu'nun açtığı rücu alacağı davalarında, Kurum'un
taraf olmadığı alacak davasında alınan rapor bağlayıcı değildir.
Kusur incelemesi yapacak bilirkişilerin, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında
uzman olmaları gerekir.
Hukuk hakimi, ceza mahkemesinde hükme esas alınan ve kesinleşen maddi
olgularla bağlıdır.
(506 s. SSK. m. 26) (818 s. BK. m. 53) (1086 s. HUMK. m. 275)
Davacı, işkazasında ölen sigortalı işçinin haksahiplerine yapılan harcamalar
üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin
süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar
tesbit edildi:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici
sebeplere göre, davacı Kurum'un aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair
temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun
26. maddesi uyarınca zararlandırıcı sigorta olayının meydana gelmesinde,
işveren ve üçüncü kişilerin sorumlulukları, anılan maddede öngörülen ilkeler
doğrultusunda saptanacak kusurlar oranında söz konusudur. Bu yönün ise konuda
uzman kişilere yöntemince yaptırılacak inceleme sonucunda saptanacağı
açıktır.
Diğer taraftan, kazalı sigortalının hak sahiplerinin davalıları aleyhine daha
önce açmış bulunduğu maddi, manevi tazminat istemini içeren davada alınan ve
eldeki bu davada da hükme dayanak kılınarak hüküm kurulmuş bulunan kusur
bilirkişisi raporunda, davalı Hakan'a herhangi bir kusur izafe edilmemiş ve
davalı Hakan'ı 1/8 oranında kusurlu bulan ve hak sahibi dosyasından önce
açılıp sonuçlanmış bulunan ceza dosyasında alınan kusur raporu
irdelenmemiştir. Böyle olunca da, sigortalının halefi durumunda bulunan
davacı Kurum'un taraf olmadığı bir davada alınan kusur raporunun, bu davada
onun bakımından bağlayıcı bir nitelik taşımadığı ve hükme esas alınamayacağı
da tartışmasızdır.
Öbür yandan, davalı Hakan aynı olay nedeniyle Ceza Mahkemesince 1/8 oranında
kusurlu görülerek hüküm giymiş ve hüküm de kesinleşmiştir. Bu durumda,
Borçlar Kanununun 53 üncü maddesi hükümleri gereğince Hukuk Hakimi, Ceza
Mahkemesince hükme esas alınan ve kesinleşen maddi olgularla-sadece kusur
oranı hariç- bağlıdır. Dairemizin ve Yargıtay'ın yerleşmiş görüş ve
uygulamaları da bu doğrultudadır.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular nazara alınarak, işçi sağlığı ve
işgüvenliği mevzuatının öngördüğü konularda uzman kişilerden oluşturulacak
yeni bir bilirkişi kurulu aracılığı ile yukarıda açıklanan ilkeler
doğrultusunda yaptırılacak kusur incelemesi sonucu davalı Hakan'ın bir miktar
kusurlu kabul edilerek, kusuru oranında rücu alacağından sorumlu tutulması
gerekirken, eksin inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hakkındaki davanın
reddine karar verilmiş bulunması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum'un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli
ve hüküm bozulmalıdır.
S o n u ç : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA),
24.9.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|