 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
l9. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI
Esas Karar
96/6 96/2976
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ :İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ :12.6.1995
NOSU :1582-765
DAVACI :Etiket Kompüter Sistem San. ve Tic. Ltd. Şti. vs.
vekilleri Av.Güner Demirci
DAVALI :Türk Ticaret Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü vek.
Av.Fulya Görür
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması
sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak
verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine
ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vek. Av.Tayfun Eğik
gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya
başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz
dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği
konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Davalı vekili, müvekkillerinden Etiket Kompüter Ltd. Şti. ile davalı
banka arasında akdedilen kredi sözleşmesini diğer davacıların kefil sıfatıyla
imzaladıklarını ve sözleşmenin teminatı olmak üzere 29.9.1994 vadeli
3.750.000.000.- TL.'lık ve 30.10.1994 vadeli 2.500.000.000.- TL.'lık iki adet
senet verdiklerini, kredi borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmediğini ve ana
para borcu ödendiği halde bankanın cari hesap dönemini beklemeden aynı cari
hesap dönemi içinde dört kez faiz oranlarını artırması sonucu 1.343.451.813.-
TL.'nın ödenmesini istediğini, uygulanan 250 faiz oranının fahiş olduğunu,
makul bir faiz oranına göre hesaplanacak faiz borcunu ödeyeceklerini ve
575.000.000.- TL. faiz borcu ödemeyi kabul ettiklerini ve ödediklerini, ana
para ve faiz borcu kalmadığından teminat senetlerinin hükümsüz olduğunu ileri
sürerek 768.451.813.- TL. borçlu olmadıklarının tesbitine, iki adet teminat
senedinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, kredi borçlusu ve kefilleri hakkında
1.343.451.813.- TL.'nın 247 temerrüt faiziyle birlikte tahsili için ilamsız
takip yaptıklarını, faiz oranı ve faiz artışının sözleşme ve yasaya uygun
olduğunu, faiz artışlarının borçlu şirkete iade taahhütlü mektupla
bildirildiğini, iptali istenen senetlerin rehin cirosuyla alındığını ve tüm
borcun teminatı olduğunu bu nedenle iptalinin istenemeyeceğini belirterek
davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre, davalı bankanın
cari hesap dönemi başlamadan faiz oranındaki artışları bildirmediğinden bu
artışları uygulayamayacağı, davacıların kabul ettikleri miktarın dışında
davalı bankaya borçları bulunmadığı, bu nedenle teminat olarak verilen
senetlerin iadesi gerektiğinden sözedilerek davacıların İstanbul 6. İcra
Müdürlüğü'nün 1994/30578 sayılı dosyadan takip konusu yapılan alacağın
768.451.813.- TL.'sından borçlu olmadıklarının tesbitine, iki adet teminat
senedinin taraflar arasında hüküm ifade etmek şartıyla iptaline karar
verilmiş, hüküm davalı banka vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı banka tarafından taraflar arasındaki kredi
sözleşmesinden doğan alacakla ilgili faize faiz yürütüldüğünü, bankanın senet
mukabili kredi borcuyla ilgili olarak faiz oranlarını tek taraflı olarak
değiştirdiğini ileri sürerek teminat senetlerinin iptalini istemiştir.
Taraflar arasındaki ticari ilişki kredi sözleşmesinden kaynaklandığından
uyuşmazlığın bu sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Kredi
sözleşmesinde üçer aylık devre faizlerinin ana paraya ilave edilerek tekrar
faiz yürütülebileceği kabul edilmiştir. T.T.K.'nun 94. maddesinin 1.
fıkrasında tarafların üç aydan aşağı olmamak üzere diledikleri zaman
faizlerin ana paraya eklenmesini kararlaştırabilecekleri gibi, hesap
devrelerini, faiz ve komisyon miktarlarını dahi mukavele ile tayin
edebilecekleri hükme bağlanmış, 2. fıkrasında T.T.K.'nun 8. maddesi saklı
tutulmuştur. Saklı tutulan bu hükme göre, üç aydan aşağı olmamak üzere faizin
ana paraya eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi şartı, yalnız cari
hesaplarla, borçlu bakımından ticari iş niteliğini haiz bulunan karz
sözleşmelerinde geçerlidir. Görüldüğü gibi cari hesaplarda ve borçlu
bakımından ticari iş niteliğinde olan karz akidlerinde devre sonları faizinin
ana paraya eklenerek tekrar faiz (mürekkep faiz) yürütülmesi anılan Yasa
hükümleri uyarınca mümkündür. Davacı bankaya sözleşmenin 6/a maddesinde faiz
oranını artırma yetkisi verilmiş, banka da bu yetkiye dayanarak kredi faiz
oranını 25.1.1994 tarihinde 96'ya, 27.1.1994-2.2.1994 arası dönemde 110'a,
2.2.1994 tarihinde 140'a, 10.2.1994 tarihinde 150'ye, 1.4.1994 tarihinde
250'ye yükseltmiş ve yaptığı bu artışları davacıya bildirmiştir. Davacının
bu işleminde T.T.K.'nun 94 ve 8. maddelerine aykırılık yoktur. Zira, anılan
maddelerde bileşik faiz (mürekkep faiz) yürütmek için cari hesap devrelerinin
üç aydan aşağı olamayacağı hüküm altına alınmıştır. Burada cari hesap
devrelerinin üç aydan aşağı olamayacağı ile ilgili düzenlemenin amacı daha
kısa sürelerle bileşik faiz yürütülerek borçlunun durumunun ağırlaşması
sonucunu doğuracak şekilde hükmün uygulanmasına engel olmaktır. Burada
öngörülen sürenin anlamı, cari hesap faizlerinin üç aydan aşağı olmamak üzere
ana paraya eklenmesidir. Olayda ise sadece faiz oranlarının artırılması ve bu
artırımın davacı müşteriye tebliği, cari hesap devrelerinin üç aydan aşağı
sürelere tabi kılmak olmadığından bilirkişinin bu yöne ilişkin gerekçesi ve
mahkemenin kabulünde isabet yoktur.
Davacı, kısa sürelerle faiz oranının artırılarak 250'ye çıkarıldığını
bu oranın fahiş olduğunu bu nedenle uygulanamayacağını da ileri sürmüştür.
Davacı ile davalı banka arasında imzalanan kredi sözleşmesinin 6. maddesine
göre, artan faiz oranlarının uygulanacağı davacının kabulünde olduğundan bu
durum B.K.'nun 19. ve 20. maddelerine aykırılık teşkil etmez. Ancak
Sözleşmenin bu maddesi ile davalı bankanın iradesine bırakılan faiz oranını
artırma ile ilgili yetkinin kullanılmasında doğruluk ve dürüstlük kuralları
içinde davranılması, M.K.'nun 2. maddesinin uyulması gereken emredici bir
hükmüdür. Bu kuralın sonucu olarak bankanın fahiş kazanç amacı ile faiz
oranını tek yanlı artırma yetkisine dayanarak haklı görülmeyecek bir orana
yükseltmesi, hakkın suistimalini oluşturacağından, sözleşmedeki anılan bu
hükmün uygulanmasında kredi müşterisinin M.K.'nun 2. maddesinin korumasında
bulunduğunun kabulü gerekir. Bir başka deyişle, bankanın kendisine duyulan
güvene aykırı davranışı bulunup bulunmadığının saptanması gerekir. Bu durumda
M.K.'nun 2. maddesini doğrudan gözetmekle yükümlü olan mahkemece yapılacak
iş, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yapılıp, kredi süreci
gözetilerek, bu süreçteki yükselen faiz oranlarına göre bankanın haksız bir
davranışta bulunup bulunmadığını saptamak, bu yönde ve hesabın katedildiği
tarihte banka alacağının ulaştığı miktar yönünden uzman bilirkişi kurulundan
rapor alınarak hasıl olacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten
ibarettir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına
BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, vekili Yargıtay
duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 6.000.000.- TL.
duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak, davalıya ödenmesine,
26.3.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Y.Mete Günel N.Sucu G.Nazlıoğlu K.Acar İ.Erdemir
|