Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



     T.C.
Y A R G I T A Y
2.Hukuk Dairesi
     Sayı

	 	  Y A R G I T A Y   İ L A M I 

Esas        Karar  
96/5600	    96/6702      	 
     17.6.1996

	Özet:Murisin sağlığında, mirascı olabilecek kişinin payını temliki
 yazılı şekilde yapılması yeterlidir.

	Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli
 mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp
 düşünüldü.
	1-Medeni Kanunun 613. maddesi miras bırakan hayatta iken mirasçı
 olması beklenilen şahsın miras hissesini başkasına temlik etmesinin, bu
 temlik sözleşmesine miras bırakanın iştirak ve muvafakat etmesi kaydıyla
 imkan dahilinde olacağını hükme bağlamıştır. Muris henüz hayatta iken,
 mirasçı olması muhtemel bulunan kimselerin iktisap etmeleri beklenen miras
 üzerinde, hisselerine ilişkin olarak sözleşme yapmaları nisbi bir işlemdir.
 Çünkü temlik olunan hakkın kapsamı belirsizdir. Murisin ne zaman öleceği
 belli değildir. Sözleşme yapanların ondan önce ölmeleri de mümkündür. Hatta
 sözleşme yapıldığı anda zengin olan murisin durumunun bozulması imkan
 dahilindedir. Medeni Kanun bütün bu olumsuz şartlara rağmen murisin iştiraki
 şartı ile sözleşmenin yapılabileceğini kabul etmiştir.
	Medeni Kanunun 613. maddesinde ifadesini bulan miras payının temliki
 sözleşmesinin tabi tutulacağı şeklin ne olacağı konusunda yasada açıklık
 yoktur. Ancak Medeni Kanunun 611. maddesindeki miras taksim mukavelesi ile
 612. maddesindeki miras payının temliki sözleşmesinin yazılı olarak
 yapılacağı açıkça belirtilmiştir. Bu iki maddedeki adi yazılı şekil şartının
 kıyas yolu ile gayrimenkullere taalluk etse bile 613. maddesindeki miras
 payının temliki sözleşmelerinde de uygulanması gerekir. Miras bırakan,
 muhtemel mirasçı ve devralan; diğer bir anlatımla aktin bütün tarafları bu
 kurala uymak zorundadırlar. Yazılı şekil aktin sıhhat şartıdır. Şekil şartına
 uyulmadan yapılan işlemler geçersizdir.
	14.11.1994 tarihli feragatnamede murisin iştiraki bulunmadığından ve
 25.7.1995 tarihli beyanda yazılı muvafakat sayılamayacağından bu belgelerin
 davanın çözümüne etkili olmayacağına üyelerden Nedim Turhan muhalefeti ile
 karar verildikten sonra işin esasının incelenmesine geçildi.
	2- Bağış murisin vefatından 1 yıl önce olup Medeni Kanunun 507/4.
 maddesi gereğince saklı payı ihlal kastı isbatlanamadığından sonucu
 itibariyle doğru olan hükmün Onanması gerekmiştir.
	S O N U Ç : Yukarıda 1. bentte gösterilen nedenle temyiz edilen hükmün
 ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın temyiz edene yükletilmesine peşin harcın
 mahsubuna oyçokluğuyla karar verildi. 17.6.1996

Başkan         Üye            Üye             Üye         Üye
Tahir Alp  Nedim Turhan  Ş.D.Kabukçuoğlu  Özcan Aksoy  A.İ.Özuğur
(Muhalif)   (Muhalif)	 	        (Muhalif) 

	 	MUHALEFET ŞERHİ

	Medeni Kanunun 613. maddesi terekenin miras bırakanın sağlığında
 bölüşülemeyeceğini kural olarak belirtmiş ancak miras bırakanın paylaşma
 sözleşmesine katılması veya yapılan paylaşım sözleşmesine onay vermesi halini
 genel kuralın ayrıcası olarak geçerli saymıştır. 2.H.D. 30.12.1993 gün
 8279-12887 sayılı kararıyla onayın yazılı olması konusunda görüş
 açıklamıştır.
	Somut olayda miras bırakan 3.7.1991 tarihinde 20 parseli davalıya
 görüp gözetme amacıyla bağışlamıştır. (Miras bırakanın bağıştan dönme
 davasındaki açıklamalarından bu dava koşulları oluşmadığından red edildi.)
	Miras bırakan bağıştan dönme davasında kendisine ait bir tarlanın
 satıldığını, bağışlanan yer karşılığı diğer mirasçıları davacılara
 300.000.000 Tl. verdiğini açıklamıştır. Ayrıca miras bırakan ile davacılar
 arasında yapılan 25.7.1995 günlü resen düzenlenmiş noter belgesinden de miras
 bırakanın davacıların davalıya verilen (bağışlanan) taşınmaza muvafakatinin
 bulunduğu, davacıların 14.11.1994 günlü noter senediyle bağışa muvafakat
 verdikleri anlaşılmaktadır.
	Miras bırakanın 2 adet taşınmazı vardır. Sağlığında birisini satmış
 bedelini davacılara vermiş, diğer taşınmazını ise davalıya bağışlamıştır. Bu
 itibarla miras bırakan Medeni Kanunun 502/2 maddesi gereğince taksim kuralı
 koymuştur. Taksim kuralı Medeni Kanunun 507. maddesine aykırı düşmüyorsa
 mirasçıları bağlar.
	Diğer yönden mirasçılar arasında yapılan taksimde miras bırakanın
 onayı gerçekleşmiştir. Miras bırakanın tapu iptali davasındaki dilekçesi
 hakim önünde yapılan beyandır. Bu beyan yazılı onay yerine geçerlidir. Bu
 itibarla Medeni Kanunun 613. maddesi koşulları da oluşmuştur. Hükmün
 açıklanan nedenlerle sonucu itibariyle doğrudur. Hükmün açıklanan gerekçe ile
 Onanması gerekir. Sayın çoğunluğun Onama gerekçesine katılmıyorum.

	      Üye
	   Nedim Turhan

	 	MUHALEFET ŞERHİ

	Murisin, mirascılarının mahfuz hisselerini ihlal eden ölüme bağlı veya
 sağlar arası teberrularının kanuni halde indirilmesi için açılan davalara
 tenkis davası denmektedir. Bu düzenlemenin amacı mahfuz hisse sahibi
 mirascıları murise karşı korumaktır. Kanunu yorumlarken bu amaç hiç bir zaman
 gözden uzak tutulmamalıdır.
	Kanun vazıı bu düzenleme içinde bir yandan murisin son arzularına
 olabildiğince hürmet ve riayeti sağlarken bir yandan da mirascılarla
 teberrudan yararlananlar arasında hassas bir denge kurulmasına özen
 göztermiştir. Bu cümleden olarak murisin en son sonuç doğuran tasarrufları
 ile mahfus hissesi ihlal ettiği, son kazanmaların haklar dengesini bozduğu
 kabul edilmiş; önce bu ihlalden başlamak üzere mahfuz onarılması yoluna
 gidilmiştir.
	 Bu hal Medeni Kanunun 512. madesi ile açıkca kurala bağlanmış, ölüm
 anında sonuç doğurma teberrular ilk önce tenkise tabi tutulurken sağlar arası
 tasarruflarda da ilk önce son tarihli tasarrufun tenkis edileceği
 belirlenmiştir. Bu amaç Medeni Kanunun 507. maddesinde yapılan düzenleme ile
 de teyit edilmiştir. Bağışlayanın kayıtsız şartsız rucua hakkı olan
 bağışlamalar ile ölümden en çok bir yıl önce yapılan bağışların, iadeye tabi
 olmamak üzere miras hissesine mahsuben verilenlerin, mal varlığından en son
 çıkan veya murisin mal varlığına dönme ihtimalini en son yitiren değerler
 olduğu gözetilip, mutlak tenkisi öngörülürken; diğer bağışlamaların mahfus
 hisse kurallarını ihlal amacı taşıdığı isbatlandığı takdirde tenkis
 olunabileceğine işaret edilmiştir.
	Görülüyor ki haklar dengesi, terekeden son çıkan varlığın mahfuz
 hisseyi ihlal ettiği kuramına göre kurulmaktadır.
	Murisin intifa hakkını üzerinde bırakarak yaptığı çıplak mülkiyet
 bağışlamaları bu açıklamalar ışığı altında değerlendirilmelidir.
	Mülkiyet hakkının niteliği ve kapsamı Medeni Kanunun 6l8. ve müteakip
 maddelerinde açıklanmıştır. Mülkiyet mal varlığı olabilecek şeyler üzerinde
 tam bir egemenlik hakkıdır. Malike tanınan bu dilediğince tasarruf hakkı,
 hakka konu şeyi zilyetliğinde bulundurma, onu kullanma, tüketme, yoketme;
 ondan yararlanma, onun semerelerini alma haklarını bahsettiği gibi; o
 nesnenin mülkiyetini başkasına geçirme hukuki yetkisini de verir.
	Görüldüğü gibi malikin şey üzerinde çıplak mülkiyet ve intifa hakkı
 şeklinde iki guruba ayrılabilecek hakları ve yetkileri vardır. Çıplak
 mülkiyet, hukuki hakkın başkasına geçirilmesi yetkisine münhasır olmasına
 karşılık; ilyetlik, kullanma, yararlanma ve yönetme yetkileri intifaya
 ilişkindir. Bu haklardan bazılarının ayrılıp başka başka kişilere ait olması
 halinde o şey; malikin çıplak mülkiyet hakkı sahibinin veya intifa hakkı
 sahibinin mal varlığında farklı etkiler yaratır. Daha başka bir ifade ile tam
 mülkiyet hakkının değeri, çıplak mülkiyetin değeri ile intifa hakkının
 değerinin toplanmalarından oluşur. O halde bir malın çıplak mülkiyetini hibe
 eden kişinin mal varlığında meydana gelen azalma ile o malın tam mülkiyetinin
 devri halinde vaki azalma bir değildir. Muris çıplak mülkiyet hibe ettiği
 zaman, o şeyin intifasına ait değerleri mal varlığında muhafaza etmekte olup,
 bu ikinci bölüm değerler en son ve ölümle hibeden yararlanana geçmektedir. Bu
 açıklamalar gösteriyor ki murisin intifa hakkını üzerinde bırakarak vaki
 çıplak mülkiyet hibesi ölüm anında tamamlanan tam mülkiyet hibesi niteliğinde
 olup Medeni Kanunun 507/3. maddesi çerçevesinde mutlak tenkise tabi
 tutulmalıdır.
	Aksi düşünce Medeni Kanunun 512. maddesinin konmuş amacına ters
 düştüğü gibi tenkis hükümlerinin amacına da ters düşer. Sayın çoğunlukca
 benimsenen görüş bu yolla, ölüme bağlı sonuç doğuran ve fakat onlar gibi
 tenkis edilmeyen bir teberru yapılmasına ve kanunun dolanılmasına yol açar.

Başkan    	 	 Üye
Tahir Alp	 	 	A.İ.Özuğur
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini