 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
S A Y I
Esas Karar İtirazname
1996/4-102 1996/128 68533
Y A R G I T A Y K A R A R I
Bozma kararı veren
Yargıtay Dairesi : 4.Ceza Dairesi
Mahkemesi : Ulukışla Asliye Ceza
Günü : 17.5.1995
Sayısı : 5-79
Davacı : K.H.
Davaya katılan : --
Sanık : Hüseyin Vural
Görevli memura hakaret ve saldırgan sarhoşluk suçlarından sanık
Hüseyin Vural'ın T.C.Y.nın 266/1, 59, 647 Sayılı Yasanın 4. maddeleri
uyarınca üç kez, T.C.Y.nın 572, 59, 647 Sayılı Yasanın 4. maddeleri gereğince
ve sonuç olarak 1.449.999 lira ağır, 150.000 lira hafif para cezası ile
cezalandırılmasına ilişkin Ulukışla Asliye Ceza Mahkemesince verilen
17.5.1995 gün 5/79 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı
inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi 20.3.1996 gün 1825/2466 sayı ile;
"Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına
geçildi.
Vicdanı kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler
ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde
görülmemiştir.
Ancak; T.C.Yasası, suçların edilgin özneleri (mağdurları) başka başka
oldukları takdirde, kesintili (müteselsil) suç hükmünün değil, gerçek (maddi)
içtima hükümlerinin uygulanacağına ilişkin bir kural getirmemiş; birçok
yabancı yasa gibi, yalnızca öznel (subjektif) bir ölçüt öngörmüştür. Bu
ölçüte göre, insana ilişkin varlık, değer ya da yararların çiğnenmesinde ve
dolayısıyla edilgin özne çokluğunda bile, "bir (aynı) suç işleme kararıyla"
davranılmışsa, "kesintili suç" hükmü uygulanabilecektir. Bunun tersini
önceden bir yargısal kural (içtihat) boyutunda algılamak, yasanın öngörmediği
bir ögeyi T.C. Yasasının 80. maddesine eklemek ve maddenin uygulama alanını
darlaştırmak demektir. Bu nedenlerle eylem ve suç (ihlal) çokluğunun
varlığını saptadıktan sonra, kasıt kavramına oranla daha genel, geniş ve
kapsayıcı bir kavram olan bir (aynı) suç işleme kararı" olgusunun her olayda
var olup olmadığını, bu olgu kişinin iç dünyasını ilgilendiren bir fiili
sorun olduğundan doğrudanlık, yüzyüzelik ve sözlülük kurallarına göre duruşma
yapan ilk mahkemenin kararında irdelemesi ve Yargıtay denetimini sağlayacak
biçimde gerekçelendirilmesi zorunludur. "Bir suç işleme kararının" varlığını
saptarken, mahkeme her suç çokluğunda, kuşkusuz, eylemlerin işleniş
biçimlerindeki benzerlik ya da tekdüzelik, benzer fırsatları değerlendirme,
yasa sistematiğine göre suçla korunan hukuki varlık, değer ya da yarar, cürmü
davranışın yöneldiği maddi konu olan kişi ya da şeyin özellik ve başlıkları,
suçlar arasındaki zaman aralığı ve bunlara benzer daha bir çok dışa yansıyan
verilerden yararlanabilir ve bunlara dayanabilir.
Öte yandan çoğul anlatımla birden çok kişiye söylenen tehdit ve
sövgülerle aynı başvuruyla yine birden çok kişiye yapılan iftira
eylemlerinde, "kesintili suç" olgusunun daha çok var olabileceği
gözetilmelidir. Çünkü yasada kullanılan "muhtelif zamanlarda vaki olsa bile"
deyişinin karşıt kavramından anlaşılacağı üzere, dış dünyaya yansıyan
eşzamanlı tek davranış ve fakat mağdur çokluğu nedeniyle birden çok ihlal
(suç) bulunduğunda, kesintili suçun öncelikle (haydi haydi) söz konusu
olabileceği 80. maddede özellikle vurgulanmıştır. Esasen, fail böyle
durumlarda, edilgin özne, eylem ve kasıt açılarından özgür istenciyle
(iradesiyle) işlediği suç (ihlal) çokluğunun bilincindedir.
Eylem ve suç çokluğu benimsenmesine karşın, yukarıda açıklanan
nedenlerle bu suçların kesintili suç (md. 80) yada gerçek içtima (md. 71-77)
hükümlerinden hangisine göre birleşip kaynaştıklarının kararda tartışılması,
tartışma sonucunda kesintili suç kabul edildiği takdirde, sanık hakkında T.C.
Yasasının 80. maddesinin uygulanması gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz
gerekçeyle hükümler kurulması" isabetsizliğinden bozmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı 3.5.1996 gün 68533 sayı ile,
"1- Özel Dairenin, kararı esastan bozmakla birlikte uygulanması
gereken hukuki kuralları ve bozulan noktaların sebeplerini kararında
açıklayarak yol göstermesi gerekirken, mahkemeyi doğruluğuna inanarak kurduğu
hükmün dışında farklı bir kabul ve uygulamaya, tartışmaya zorlayacak şekilde
hükmün bozulması,
2- Sövme suçlarının, topluluk oluşturmayacak sayıda ve birden fazla
kişiler hedef alınarak işlenmesi halinde, mağdur sayısınca sonuç ve eylem
olduğu Ceza Genel Kurulunca kabul edilmiştir. Sanığın, kendisine müdahale
eden şikayetçi polis memurlarına yönelik sövme suçu, üç ayrı hakaret suçunu
oluşturmakta olup suç işleme kararındaki birlikten ve aynı yasa hükmünün kısa
zaman aralıkları ile ihlalinden sözetmek mümkün değildir. Mahkeme kararında
bir isabetsizlik bulunmamaktadır." gerekçesiyle itiraz ederek bozma kararının
kaldırılarak hükmün onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu,
gereği konuşulup düşünüldü:
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın görevli memurlara hakaret suçundan T.C.Y.nın 266/1, 59.
maddeleri gereğince üç kez ve ayrıca saldırgan sarhoşluk suçundan T.C.Y.nın
572, 59. maddeleri gereğince cezalandırılmasına, bu cezalarının para cezasına
çevrilerek ertelenmesine ilişkin Yerel Mahkeme kararı sanığın temyizi üzerine
Özel Dairece;
"Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına
geçildi.
Vicdanı kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler
ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde
görülmemiştir.
Ancak; T.C.Yasası, suçların edilgin özneleri (mağdurları) başka başka
oldukları takdirde, kesintili (müteselsil) suç hükmünün değil, gerçek (maddi)
içtima hükümlerinin uygulanacağına ilişkin bir kural getirmemiş; birçok
yabancı yasa gibi, yalnızca öznel (subjektif) bir ölçüt öngörmüştür. Bu
ölçüte göre, insana ilişkin varlık, değer ya da yararların çiğnenmesinde ve
dolayısıyla edilgin özne çokluğunda bile, bir (aynı) suç işleme kararıyla"
davranılmışsa, "kesintili suç" hükmü uygulanabilecektir. Bunun tersini
önceden bir yargısal kural (içtihat) boyutunda algılamak, yasanın öngörmediği
bir ögeyi T.C. Yasasının 80. maddesine eklemek ve maddenin uygulama alanını
darlaştırmak demektir. Bu nedenlerle eylem ve suç (ihlal) çokluğunun
varlığını saptadıktan sonra, kasıt kavramına oranla daha genel, geniş ve
kapsayıcı bir kavram olan bir (aynı) suç işleme kararı" olgusunun her olayda
var olup olmadığını, bu olgu kişinin iç dünyasını ilgilendiren bir fiili
sorun olduğundan doğrudanlık, yüzyüzelik ve sözlülük kurallarına göre duruşma
yapan ilk mahkemenin kararında irdelenmesi ve Yargıtay denetimini sağlayacak
biçimde gerekçelendirilmesi zorunludur. "Bir suç işleme kararının" varlığını
saptarken, mahkeme her suç çokluğunda, kuşkusuz, eylemlerin işleniş
biçimlerindeki benzerlik ya da tekdüzelik, benzer fırsatları değerlendirme,
yasa sistematiğine göre suçla korunan hukuki varlık, değer ya da yarar, cürmü
davranışın yöneldiği maddi konu olan kişi ya da şeyin özellik ve başlıkları,
suçlar arasındaki zaman aralığı ve bunlara benzer daha bir çok dışa yansıyan
verilerden yararlanabilir ve bunlara dayanabilir.
Öte yandan çoğul anlatımla birden çok kişiye söylenen tehdit ve
sövgülerle aynı başvuruyla yine birden çok kişiye yapılan iftira
eylemlerinde, "kesintili suç" olgusunun daha çok var olabileceği
gözetilmelidir. Çünkü yasada kullanılan "muhtelif zamanlarda vaki olsa bile"
deyişinin karşıt kavramından anlaşılacağı üzere, dış dünyaya yansıyan
eşzamanlı tek davranış ve fakat mağdur çokluğu nedeniyle birden çok ihlal
(suç) bulunduğunda, kesintili suçun öncelikle (haydi haydi) söz konusu
olabileceği 80. maddede özellikle vurgulanmıştır. Esasen, fail böyle
durumlarda, edilgin özne, eylem ve kasıt açılarından özgür istenciyle
(iradesiyle) işlediği suç (ihlal) çokluğunun bilincindedir.
Eylem ve suç çokluğu benimsenmesine karşın, yukarıda açıklanan
nedenlerle bu suçların kesintili suç (md. 80) ya da gerçek içtima (md. 71-77)
hükümlerinden hangisine göre birleşip kaynaştıklarının kararda tartışılması,
tartışma sonucunda kesintili suç kabul edildiği takdirde, sanık hakkında T.C.
Yasasının 80. maddesinin uygulanması gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz
gerekçeyle hükümler kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.
C.M.U.Y.nın 321. maddesinde, "Yargıtay, aleyhine itiraz olunan hükmü
HANGİ CİHETTEN KANUNA MUHALİF GÖRMÜŞSE O CİHETTEN BOZAR.
Hükmün bozulmasına sebep olan kanuna muhalefet keyfiyeti, bu hükme
esas olarak tespit edilen vakıalarda olmuş ise bu muameleler dahi aynı
zamanda bozulur." hükmü yer almaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 7.10.1991 gün 227/255 sayılı kararında
ayrıntıları ile açıklandığı üzere; Yargıtayca yapılacak denetimde mevcut
kanıtların Yerel Mahkemece yanlış değerlendirildiği ve bu nedenle maddi
olaya ilişkin hukuki tavsifin yanlış olduğu sonucuna varılırsa, karar esastan
bozulmakla birlikte uygulanması gereken hukuki kurallar da gösterilmelidir.
C.M.U.Y.nın 321. maddesi uyarınca bozulan noktalar sebepleri ile birlikte
teker teker açıklanmalıdır. Yerel Mahkeme, gerekçe göstererek kurduğu hükmün
aksi veya yakın müesseseleri tartışmaya zorlanamaz. Böyle bir bozma, usul
ekonomisine de aykırıdır.
İtiraza konu olan dosyada, Özel Dairece hukuki kavramlar açıklandıktan
sonra, mahkemenin kabulünün neden yanlış olduğu, hükümde hangi yönden yasaya
aykırılık bulunduğu belirtilmemiştir. Mahkemece sanığın eylemi üç suç kabul
edilip gerçek içtima kuralları uygulandığı böylece müteselsil suçun
oluşmadığı kabul edildiği halde, müteselsil suçun da kararda tartışılmasının
istenmesi ve kanuna muhalefet halinin ne olduğunun diğer bir anlatımla HANGİ
CİHETTEN bozma yapıldığının kesin olarak gösterilmemesi C.M.U.Y.nın 321.
maddesine aykırıdır. Bu nedenle itirazın kabulü ile dosyanının incelenmek
üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki üye, haklı nedenlere dayanmayan
itirazın reddi doğrultusunda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının öncelikle açıklanan bu
nedenle kabulü ile dosyanın incelenmek üzere 4. Ceza Dairesine gönderilmek
üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE 11.6.1996 günü oyçokluğuyla karar
verildi.
Birinci
Başkanvekili 1.C.D.Bşk. 10.C.D.Bşk. 7.C.D.Bşk.
Mehmet UYGUN T.GÜVEN H.DOĞAN S.GENÇAY
8.C.D.Bşk. 11.C.D.Bşk. 9.C.D.Bşk. M.M.DİNÇ
M.N.ÜNVER S.KANADOĞLU D.TAVİL Red
C.ÖZDİKİŞ C.YILMAZ M.ERTUĞRUL A.ÖNCÜL
T.ÜNERİ A.R.COŞKUNTÜRK N.APAYDIN B.KIZILTAN
Red
C.ÖZER M.MIHÇAK Y.TURAN M.AYDIN
N.BARAN M.ÜNSOY K.Y.BAL Ü.BENLİ
|