 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Onüçüncü Hukuk Dairesi
E. 1996/3616
K. 1996/4375
T. 9.5.1996
* YABANCI PARA BORCU
* MUNZAM ZARAR
ÖZET : 3678 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce yapılan sözleşmeden
doğan ve vadesinde ödenmeyen yabancı para borcunun, kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten sonra dava edilmesi halinde, Türk Parası olarak istenebilmesi
mümkündür.
Munzam zarar ise, yasanın yürürlük tarhinden önce açılmış davalarda uygulanır.
(818 s. BK. m. 83, 105)
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda
yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün
süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi,
gereği konuşuldu:
Davacı, davalıdan satın aldığı yer için davalıya ödediği 900 Amerikan
Doları'nın ferağ verilmemesi halinde aynen iadesinin kararlaştırıldığını,
ferağ verilmediğinden paranın tahsili için icra takibi yaptığını, ancak
takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, 317.349.000 liralık
takibe vaki itirazın iptali ile davalının tazminata mahkum edilmesini istemiş
kur farkından doğan alacağını saklı tutmuştur. Dava devam ederken
birleştirilen dava ile kur farkından zararı 156.915.000 TL.'nın da tahsilini
talep etmiştir.
Davalı, davanın yetki ve esas yönünden reddini savunmuş; mahkemece, yetki
itirazı reddedilerek davanın aynen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici
nedenlere ve özellikle delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına
göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının
reddi gerekir.
2- Borçlar Kanununun 83. maddesine, 3678 sayılı Yasa ile eklenen fıkra ile;
"yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklı bu borcu vade
veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk Parası ile ödenmesini
isteyebilir". Aynı Yasanın geçici 1. maddesine göre de; bu ek fıkra hükmü
Yasanın yürürlüğe girdiği 23.11.1990 tarihinden önceki ilişkilerden doğan ve
halen devam etmekte olan davalara uygulanmayacaktır. Bu durumlarda davacı
alacaklının sadece Borçlar Yasasının 105. maddesine dayanarak, munzam zarar
talep etme hakkı mevcuttur. Sözü edilen Yasa hükmünün özü ve sözünden açıkça
anlaşıldığı üzere, taraflar arasındaki ilişki Yasanın yürürlüğünden önce
doğmuş olsa dahi dava, Yasa yürürlüğünden sonra açılmışsa ek fıkra hükmü
olaya uygulanacaktır. Diğer bir anlatımla; anılan Yasanın yürürlüğe girdiği
23.11.1990 tarihinden evvel hukuki ilişkinin varlığı ek fıkranın
uygulanmasına engel teşkil etmemektedir. Ancak, Yasanın yürürlüğe girdiği
tarihten önce (23.11.1990) alacaklı dava ikame etmişse 3678 sayılı Yasanın ek
fıkra hükmünden yararlanması mümkün değildir. Yasa metninde açıkça
belirtildiği şekilde, bu durumda bulunan alacaklıların BK.nun 105. maddesince
munzam zararlarının giderilmesini isteme hakları saklı tutulmuştur (Ayrıca
bkz. TBMM. 3678 sayılı Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Gerekçeleri, TBMM.
18. Dönem, 31.11.1989 T., Sayfa: 398).
Uyuşmazlık, taraflarca 10.5.1990 tarihinde düzenlenen sözleşmeden
kaynaklanmaktadır. İcra takibine 11.4.1994 tarihinde girişilmiş ve dava
27.7.1994 gününde açılmıştır. O nedenle davada, BK.nun 83. maddesine eklenen
ek fıkra hükmünün uygulanacağı kaçınılmazdır. Şu durum karşısında,
alacaklının yabancı para alacağının ödenmesinde temerrüdü oluşan borçludan
yabancı paranın vade veya fiili ödeme günündeki kuru üzerinden Türk Parası
olarak isteme yetkisine sahip olduğunun kabulü zorunludur. Somut olayda;
davacı, yasanın kendisine tanıdığı tercih hakkını icra takip tarihindeki kur
karşılığı Türk Parası olarak kullanmış, dahası takip talepnamesine ihtirazi
bir kayıt da koymamıştır. Bu durumda davacı, hasrettiği talebinden dönerek
fiili ödeme günündeki kur esasından hareketle talepte bulunamayacağı gibi,
BK.nun 105. maddesine dayanarak munzam zarar isteme olanağını da hukuken
kaybetmiş sayılır. Bu bağlamda, munzam zarar talebi az yukarıda açıklandığı
şekilde 3678 sayılı Yasanın yürürlüğünden önce açılmış ve özellikle ek fıkra
hükmünün uygulanması imkanı olmayan durumlarda dinlenebilecektir. Gerçekte
de; yasa koyucu bu tarz kabulü ile tarafların hak ve borçlarını bir anlamda
dengelemek amacını düşündüğünün kabulü gerekir. Tüm açıklananların ışığı
altında ve davada sözü edilen ek fıkra hükmü uygulanmak suretiyle takip
tarihindeki kur'un esas alınması gözetildiğinde munzam zarara yönelik davanın
reddine sadece itirazın iptaline karar verilmesi gerekir. Mahkemece, yasanın
yorumunda ve olaya uygulanmasında hataya düşülerek davanın tümden kabulüne
karar verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.
S o n u ç : Yukarıda 1. bentde açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz
itirazlarının reddi ile temyiz olunan kararın 2. bentde açıklanan nedenle
(BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 9.5.1996 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
|