 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Onbirinci Hukuk Dairesi
E. 1996/3239
K. 1996/4799
T. 28.6.1996
* BİRLEŞİK HAYAT SİGORTASI
* TERÖR SONUCU ÖLÜM
ÖZET : Sigorta ettirenin, teröristlerle girişmek zorunda kaldığı silahlı
çatışma sırasında öldüğü anlaşılmasına göre, bu tür ölümün, doğal bir ölüm
kavramının eş anlamlısı olarak kullanılan ecel ile ölmediği, kaza sebebiyle
öldüğü açıktır.
Ferdi kaza sigortası poliçesi genel şartları; terör olarak tanımlanan
eylemleri, sigorta teminatı kapsamı dışında bırakmadığına göre, olaydaki ölüm
biçiminin, sigorta teminatının içinde olduğunun kabulü gerekir. Çünkü,
sigorta poliçelerinde sigorta ettiren aleyhine getirilen koşulların, yorum
yolu ile genişletilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla mahkemece, terör sonucu
oluşan ölüm rizikosunun, ferdi kaza sigortası kapsamında kabul edilmesinde
yasaya aykırı bir yön olmadığı gibi, sigortaca düzenlenen ibraname, ecel ile
ölümün tazminatı olarak düzenlenmiş olup, kaza ile oluşan ölüm tazminatı
bedelini kapsamadığından makbuz niteliğindedir.
(6762 s. TTK. m. 1321, 1322, 1334)
Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Kadıköy Asliye Birinci Ticaret
Mahkemesi)'nce verilen 12.3.1996 tarih ve 673-91 sayılı hükmün duruşmalı
olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki
kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili; davalıya Birleşik Hayat Sigortası Poliçesiyle sigortalı
müvekkilesinin oğlu Ali İhsan'ın, 13.1.1995 tarihinde PKK teröristleriyle
girişmek zorunda kaldığı çatışmada şehit olduğunu, davalının poliçe lehdarı
müvekkilesine ecelen vefat esaslarına dayanarak (150.000.000) lira ödeme
yaptığını, oysa, olayın şekline göre kazaen vefat esaslarına göre
(450.000.000) lira ödenmesi gerektiği için bakiye (300.000.000) lira için
icra takibine giriştiklerini, davalının itirazıyla takibin durduğunu ileri
sürerek, davalının itirazının iptaliyle 40 inkar tazminatının tahsilini
talep ve dava etmiştir.
Davalı sigortalı vekili cevabında; iradi olarak girilen şiddetli çatışmada
ölüm haline kazaen vefat hükümlerinin uygulanmasına poliçenin olanak
vermediğini, ayrıca ölüm şeklinin poliçe genel şartlarına göre teminat dışı
olduğunu ve davacının ibraname verdiğini de savunarak davanın reddini
istemiştir.
Mahkemece; dosyadaki belgeler ile bilirkişiler raporuna dayanılarak,
ibranamenin ödenen kısımla ilgili bağlayıcılığının olacağı, poliçe genel
şartlarına göre sigortalının üstlerinden aldığı emre göre girmek zorunda
olduğu silahlı çatışmaya girmesi sonucu şehit edilmesinin kendi özgür
iradesiyle olmadığı, verilen emrin ifası sırasında meydana gelen ölüm halinin
kazaen vefat olarak değerlendirilmesi gerektiği, davacı iddiasının yerinde
olduğu gerekçeleriyle davalının itirazının iptaliyle, 40 icra inkar
tazminatının tahsiline hükmedilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Davanın dayanağını teşkil eden Birleşik Hayat Sigortası poliçesinde, ölüm
rizikosunun kaza nedeniyle meydana gelmesi halinde 450.000.000 lira sigorta
bedeli öngörülmüş, ölümün ecel ile oluşması halinde ise 150.000.000 liralık
daha az bir sigorta bedeli ödeneceği belirlenmiştir. Bu bakımdan öncelikle
kaza ve ecel sebebiyle meydana gelen ölüm kavramları üzerinde durulmalıdır.
Zira, T. Ticaret Kanununda bu kavramlar tanımlanmış değildir.
Ecel kavramı; terminoloji yönünden bir tıp bilimi kavramı olmayıp, daha ziyade
dini bir kavramdır. İslam Dini'ne göre ecel, Tanrı tarafından her canlı için
önceden takdir edilen hayat süresi ve bu sürenin sonu olan ölüm anını
belirleyen bir kavram ifade etmektedir. Ayrıca, dini açıdan ecel ile ölüm,
tabii ölümleri kapsadığı gibi, kaza ile oluşan ölüm olaylarını da içine
almaktadır (Bkz. Meydan-Larousse, Büyük Lügat ve Ansiklopedisi, İst. 1971,
Cilt 4, sh. 47; TDV. İslam Ansiklopedisi, İst. 1994, sh. 380 vd.). Tıp
biliminde ise, yukarıda da değinildiği gibi ecel ile ölüm kavramına yer
verilmeyip, ölüm olayı doğal ölümler ve zorlamalı ölümler olarak iki ana
gruba ayrılarak değerlendirilmektedir. Buna göre doğal ölümler; vadesi
gelmiş, belli bir ömrü yaşamış kişilerde herhangi bir hastalık veya hasta
olmadan meydana gelen ölüm hali olarak kabul edilmektedir. Yine tıp biliminde
zorlamalı ölümler; normal ölüm zamanı gelmeden, herhangi bir sebep etkisi ile
bir kişinin ölmesi hali olarak tanımlanmaktadır. Bu tür ölüm, kaza sebebiyle
oluşan ölümleri kapsadığı gibi cinayet ve intihar nedeniyle oluşan ölümleri
de kapsamı içine almaktadır (Bkz. Dr. Ş. Gök, Adli Tıp, İst. 1962, sh. 5
vd.).
Bu açıklamalar karşısında, sigorta poliçesinde yer alan ecel ile ölüm
kavramından, tıp biliminde yer alan doğal ölüm kavramı ile eşanlamlı olarak
kullanılmak amacıyla sigortacılık uygulamasında kullanıldığı sonucu ortaya
çıkmaktadır. Zira, sigorta poliçesinde kaza ile oluşacak ölüm, ecel ile
oluşacak ölümden farklı bir riziko şekli olarak kabul edilmiştir. Kaza ile
ölüm hali ise, sigorta poliçesi genel şartlarının 2. maddelerinde değinildiği
üzere, ani ve harici bir dış etkenin sebep olduğunu ölüm hali olduğu
tartışmasızdır. Dava konusu olayda da, sigorta ettiren teröristlerle girişmek
zorunda kaldığı silahlı çatışma sırasında kafasına aldığı bir kurşun yarası
ile öldüğü anlaşıldığına göre, bu tür ölümün doğal bir ölüm kavramının
eşanlamlısı olarak kullanılan ecel ile ölmediği duruksamaya meydan vermeyecek
şeklinde açıktır. Davalı, Sigorta vekilinin ölüm olayının ecel şeklinde
oluştuğu yönündeki savunmasına katılmak bu açılardan mümkün bulunmamaktadır.
Ölüm olayının ecel sebebiyle oluşmadığı ve dolayısı ile kaza sebebiyle
oluştuğu bu şekilde saptandıktan sonra, uyuşmazlıktaki çözümlenmesi gereken
ikinci husus, sigorta ettirenin teröristlerle görevi sebebiyle giriştiği
çatışmada ölmesi halinin, ferdi kaza sigortası genel şartlarına göre teminat
dışı bırakılıp, bırakılmadığı hususu olmaktadır.
Yukarıda da açıklandığı gibi sigorta ettiren, C. Savcılığınca düzenlenen
otopsi zaptında da değinildiği üzere, ülkenin güney doğusunda PKK terör
örgütünün silahlı saldırısı sırasında öldüğü çekişmesizdir. Devletin
bütünlüğüne göz dikmiş bulunan bu örgüt elemanlarının işlediği eylemler, 3713
sayılı Yasada terör suçları kapsamı içerisine alınmış ve tanımlanmış
bulunmaktadır. Bu durumda, ferdi kaza sigortası poliçesi genel şartlarının 5.
maddesinde terör olarak tanımlanan eylemler sigorta teminatı kapsamı dışında
bırakılmadığına göre, olaydaki ölüm biçiminin sigorta teminatının içinde
olduğunun kabulü gerekir. Zira, sigorta poliçelerinde sigorta ettiren
aleyhine getirilen koşulların yorum yolu ile genişletilmesi mümkün değildir.
Kaldı ki, dava dosyasına ibraz edilen değişik sigortalara ilişkin poliçe
genel şartlarında terör sebebiyle oluşan rizikolar açık bir şekilde genel
şartlarda yer almış ve bunların ek sözleşme ile teminat altına alınabileceği
belirtilmiştir. O halde, dava konusu poliçe genel şartları bakımından bu
konuda ayrık bir hüküm getirilmediğine göre, mahkemece terör sonucu oluşan
ölüm rizikosunun ferdi kaza sigortası kapsamında kabul edilmesinde yasaya bir
aykırı bir yön görülmediğinden ve sigortaca düzenlenen ibranamenin ecelin
ölüm tazminatı olarak düzenlenmiş olup kaza ile oluşan ölüm tazminatı
bedelini kapsamadığından makbuz niteliğinde bulunmasına göre, davalı sigorta
vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle kararın onanmasına karar verilmesi
gerekmiştir.
S o n u ç : Yukarda açıklanan nedenlerle davalı sigorta vekilinin temyiz
itirazlarının reddiyle hükmün (ONANMASINA), davacı vekili duruşmaya
gelmediğinden lehine duruşma avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
15.120.000 lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubuyla temyiz edenden
alınmasına, 28.6.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|