 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
14.HUKUK DAİRESİ
Esas 1996 Karar
3150 3557
Y A R G I T A Y İ L A M I
Mahkemesi :Fatih l.Asliye Hukuk
Tarihi :29.12.1995
Nosu :1994/83-1995/978
Davacı :Mahmut Karakoç
Davalı :Adem Kurtiş
Üçüncü Şahıs :
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.1.1994 gününde verilen
dilekçe ile tapuya dayalı elatmanın önlenmesi, ve ecrimisil karşı davada ise
tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde bedelin iadesi istenmesi üzerine
yapılan duruşma sonunda; takip edilmediğinden elatmanın önlenmesi davası
hakkında karar verilmesine yer olmadığına, karşı tapu iptali ve tescil
davasının reddine dair verilen 29.12.1995 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi
davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz
dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün
kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı Adem, karşı davasında Yugoslavya'da otururken yengesi bulunan
ve Türk vatandaşı olan Hürrem'e onun adına fakat kendi hesabına bir daire
almak üzere para gönderdiğini, sözleşmeye göre gönderilen para ile Hürrem
daireyi önce adına alacak sonrada özde malik bulunan Adem'e tapudan onun Türk
vatandaşı olmasını müteakip ferağ verecektir. Hürrem taşınmazı almış, davacı
Adem de Türk vatandaşı olmuş buna rağmen tapuyu Adem'e intikal ettirmeden
Mahmut Karakoç'a muvazaalı olarak satmış olduğundan davacı inanç sözleşmesi
ve muvazaaya dayanarak tapu iptali ve tescil istemiştir. Mahmut Karakoç dava
devam ederken bu taşınmazı Tufan Kaya'ya tapudan devrettiğinden H.U.M.K.nun
186. maddesine dayanarak Tufan davaya dahil edilmiştir. Mahkeme resmi senetle
satış işlemi yapılmadığından dolayı davayı reddetmiş, hükmü Adem temyize
getirmiştir.
Dava inanç sözleşmesi ve muvazaa iddiası ile açılmıştır. İnanç
sözleşmesinin kanıtlanması için 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İnançları
Birleştirme Kararı uyarınca Adem ile Hürrem arasında yapılmış yazılı bir
sözleşme bulunması kafidir. Hürrem'in Mahmut Karakoç'a davacının şahsi
hakkını boşa çıkartmak amacıyla ve muvazaalı olarak tapudan taşınmaz
satışının muvazaalı olduğuna dair davacının iddiasını her türlü delille
kanıtlaması mümkündür. Ayrıca bu dava devam ederken Mahmut Karakoç'un da
tapudan vaki deviri aynı usullerle muvazaayı ispatı ile gerçek bir satış
olmadığı kanıtlanabilir. 31.8.1987 tarihli Adem ile Hürrem arasında geçen bir
adi yazılı belge bulunmaktadır. Bu yazılı belgede Hürrem'in de, Adem'in de
imzası vardır. O halde davacı Hürrem ile Adem arasında inanç sözleşmesini
ispata yarar bir yazılı belge mevcuttur. Bunun bir şahsi hak belgesi olarak
değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca Mahmut Karakoç'un Hürrem aleyhine adi takip
yaparak icrada kovuşturduğu ve de Hürrem'e gelerek Mahmut'un yapmış olduğu
takibi kabul ettiği ve tapudan ferağ verme yolunu yeğleyerek Hürrem'in Mahmut
Karakoç'a taşınmazın intikalini sağladığı anlaşılmıştır. Bütün bunların yani
Mahmut Karakoç ve Tufan Kaya'ya tapudan olan geçişlerin muvazaalı olduğunu
davacı bu işlemlerde üçüncü şahıs durumunda olduğu için her türlü delille
kanıtlayabilir. Bu imkanın ona tanınması gerekir. Bunlar üzerinde durulmadan
Hürrem ile Adem arasında resmi şekilde düzenlenmiş sözleşme bulunmadığından
bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün
bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz
itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde
yatırana iadesine, 20.5.1996 gününde oybirliği ile karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
E.Özdenerol S.Uysal N.Akman M.S.Özer O.Oğuz
|