 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
S A Y I
Esas Karar İtirazname
1996/3-144 1996/171 110203
Y A R G I T A Y K A R A R I
Bozma kararı veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi : GEDİZ Sulh Ceza
GÜnü : 12.9.1995
Sayısı : 137/274
Davacı : K.H.
Davaya katılan : Gediz Orman İşletme Müdürlüğü
vekili Av. Hasan GÜzelbilen
Sanık : Mustafa Keskin
Orman Yasasına aykırı davranmak suçundan sanık Mustafa Keskin'in 6831
Sayılı Yasanın 108/1. maddesi uyarınca 1 ay hapis ve 280.000 lira ağır para
cezası ile cezalandırılmasına, orman emvalinin zoralımına ilişkin Gediz Sulh
Ceza Mahkemesince verilen 12.9.1995 gün 137/274 sayılı kararın, sanık
tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi
9.5.1996 gün 3116/4507 sayı ile; hükmün onanmasına karar vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı 11.6.1996 gün 110203 sayı ile;
"Sanık hakkında ırza tasaddi suçundan hükmolunan 1 yıl 8 ay hapis
cezası, 23.2.1985 tarihinde infaz edilmiş, Adli Sicil Kanununun 8/b
maddesinde yazılı beş yıllık süre geçtikten sonra, dava konusu olan suç
işlenmiştir. Sabıka kaydından silinemeyecek suçlar, Adli Sicil Yasasının 8.
maddesinde sınırlı olarak sayılmış olup bu suçların kapsamı yorum yoluyla
genişletilemez. Sanığın sabıkasını teşkil eden suç, bu maddede yazılı
suçlardan olmadığı ve maddede belirtilen beş yıllık süre geçtiği için
sabıkanın silinmesine ilişkin koşullar oluşmuştur. Bu nedenle, sanığa
hükmolunan bir ay hapis cezasının, 647 Sayılı Yasanın 4/2. maddesi gereğince
para cezasına çevrilmesi zorunludur." gerekçesiyle itiraz ederek Özel Daire
onama kararının kaldırılıp hükmün bozulmasına karar verilmesini talep
etmiştir.
Dosya; Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Ceza Genel
Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın, Orman Yasasının 108/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına
karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluş ve
sübutta bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Çözümlenecek sorun, sanığın ırza
tasaddi suçundan 1 sene 8 ay hapis cezasına ilişkin sabıkasının yüz kızartıcı
suçlardan olup olmadığı ve yasal koşullar gerçekleştiği takdirde adli
sicilden silinip silinemeyeceği, dolayısıyle sanığa son suçundan dolayı
hükmolunan hapis cezasının para cezasına çevrilmesine engel teşkil edip
etmeyeceğine ilişkindir.
1- 3682 Sayılı Adli Sicil Yasasının 8. maddesinde, "Cezanın çekildiği
veya ortadan kalktığı veya düştüğü tarihten itibaren:
a- ......
b- Zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanmak, dolanlı iflas GİBİ YÜZ KIZARTICI suçlar
ile beş yıldan fazla ağır hapis veya hapis cezasına mahkümiyet hariç olmak
üzere, beş yıl veya daha az ağır hapis veya ağır para cezasına mahkumiyet
halinde diğer bir cürümden dolayı beş yıl içinde,
c- ....
d- ....
Evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya veya daha ağır bir cezaya
mahkum olunmadığı takdirde ilgilinin, C.Savcısının veya Adalet Bakanlığı Adli
Sicil İstatistik Genel Müdürlüğünün talebi üzerine hükmü veren mahkemece veya
talep edenin bulunduğu yer Asliye Ceza Mahkemesince duruşma yapılmaksızın
Adli Sicildeki kaydın çıkartılmasına karar verilir. Ertelenmiş olan hükmün
esasen vaki olmamış sayıldığı hallerde ise, bu tarih esas alınır...." hükmü
yer almaktadır.
Maddenin (b) bendinde yer alan GİBİ sözcüğü, benzetme edatı olup
maddede örnek olarak sayılan suçların dışındaki yüz kızartıcı suçların da,
sayılan suçlara ilavesi gerektiğini belirtmek amacıyla kullanılmıştır.
Mevzuatımızda yürürlükte olan veya yürürlükten kalkan birçok yasa ve yasa
hükmünde kararnamede; "ve benzerleri" anlamında "gibi" sözcüğü
kullanılmıştır. Örneğin 1961 Anayasasının 68/2, 1982 Anayasasının 76/1, 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununun 48, 306 Sayılı Milletvekili Seçimi
Kanununun 9/7, 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 11, 647 Sayılı
Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 7/B, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel
Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair 399 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 7/c, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin düzenlenmesi
ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 1, (657 Sayılı Yasa hükümlerinin uygulanacağı kabul
edilmiştir), 1803 Sayılı Cumhuriyetin 50. Yılı Nedeniyle Bazı Suç ve
Cezaların Affı Hakkında Kanunun 20, (647 Sayılı Yasanın 7/b maddesinde yazılı
suçlara ilişkin sabıka kayıtlarının Adli Sicilden çıkartılmayacağı hükme
bağlanmıştır), 442 Sayılı Köy Kanununun 33/5, Medeni Kanunun 131, (Terzil
edici cürüm denmiştir.) 2820 Sayılı Siyası Partiler Kanununun 11/b-2, 2802
Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 8/h, 2821 Sayılı Sendikalar Kanununun
5, 2908 Sayılı Dernekler Kanununun 4/2-a maddelerinde bu ibareye yer
verilmiştir. Bu hükümler de, Yasakoyucunun iradesinin sınırlı sayma olmayıp
"gibi" denilmek suretiyle diğer yüz kızartıcı suçların da madde kapsamına
dahil edilmesi gerektiğini göstermektedir.
Ayrıca TBMM'nin 12 Mayıs 1937 gün 991 Sayılı yorum kararında,
"1- Memurin Kanununun 4. ve 49. maddelerinde yazılı olan muhilli
haysiyet ve namus cürümleri tabiri mutlak olup ne bu kanunda ve ne de diğer
kanunlarda hangi cürümlerin muhilli haysiyet ve namus olduğunu gösteren bir
kayıt ve sarahat bulunmadığı gibi bu hususta kazai bir içtihat da
bulunmamasına;
2- 2071 Sayılı Kanunda sayılan cürümlerin muhilli haysiyet ve namus
olduğunun kabulü zaruri olsa dahi bu kanunda tadat edilmeyen diğer ceraim ve
ef'al muhilli haysiyet ve namus mefhumu içerisine girebileceğinden muhilli
haysiyet ve namus ef'alin yalnız bu cürümlere inhisar ettirilemeyeceği tabii
bulunduğuna;
3- Kanunen memnu olan ve bir suç teşkil eden her hadise esas
itibariyle failinin haysiyetiyle alakalı olmakla beraber muhitin ve içtimai
sebeplerin tesiratına tabi olan muhilli haysiyet ve namus fiillerde sebep,
saik ve zaman değişmekle de telakki farkları hasıl olabileceğine göre bu nevi
fiilleri vazıı kanun tayin ve inhisar ifade edecek tarzda tadat etmesi doğru
olamayacağına ve binaenaleyh kanuni ve inzibati bakımdan suç sayılabilecek
fiillerin, bu amiller her zaman gözönünde bulundurularak bir neticeye
varılmak üzere, takdiri vaziyete bırakılması maksadi temine daha ziyade
yarayacağına;
Binaen muhilli haysiyet ve namus tabirinin tefsir mevzuu olamayacağına
ve bu mefhumun kanunu tatbik ile mükellef olan salahiyetli mercilerin takdir
ve içtihatlarına bırakılması muvafık olacağına" karar verilmiştir.
Öte yandan 3682 Sayılı "Adli Sicil Yasası" TBMM genel kurulunda
görüşülürken bir milletvekili yasanın 8/b maddesi ile ilgili olarak,
"Buradaki "gibi" sözü, yoruma müsait bir söz olup, bazı suçlar buna benzerdir
görüşü hakim olmakta ve bir takım insanlarımız da mağdur olmaktadır. Şimdi bu
rahatsızlık sürdürülmektedir. Yani burada "gibi" kelimesi olunca, bunun
devamında başka suçlar da gelecek anlamı çıkmaktadır." demiş, maddede yer
alan "gibi" sözcüğüne açıklık getirecek düzeltme ve düzenleme yapılmasını
istemiştir. Ancak TBMM, bu düşünceye itibar etmemiş, Adalet Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonunun kabul ettiği metni aynen kabul ederek bu konudaki,
önceki görüş ve düşüncelerini aynen devam ettirmiştir.
O halde; yasa maddesinde bir takım suçlar sayıldıktan sonra "...gibi
suçlar" ya da "...benzeri suçlar" denildiği takdirde, maddede yazılı suçların
benzerlerinin neler olduğu veya "...gibi yüz kızartıcı suçlar" denildiğinde
maddede sayılmamış olan diğer yüz kızartıcı suçların neler olduğu yasaları
uygulamakla görevli yargı organlarınca saptanacak ve Yargıtay tarafından
uygulamada birlik sağlanacak biçimde denetlenecektir. Aksi halde; yani hükmün
maddede sayılı suçlarla sınırlı tutulması halinde metne aykırı olarak hem
yasanın tek tek sayma yöntemini yeğlediği gibi yerinde olmayan bir sonucuna
ulaşılacak, hem de tüm metinlerde yer alan GİBİ sözcüğünü yasa koyucunun
yersiz ve anlamsız tekrarladığı belirlenmiş olacaktır ki, buna yasal ve
hukuksal imkan görülmemiştir.
3682 Sayılı Yasanın 8/b maddesinde "...gibi yüz kızartıcı suçlar"
denilmek suretiyle, maddede sayılan suçların yüz kızartıcı suçlar olduğu
belirtilmiş ve diğer yüz kızartıcı suçların da maddede örnek olarak sayılan
yüz kızartıcı suçlarla birlikte değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 09.03.1987 gün 608/107 sayılı kararında, adli
sicilden silinemeyecek suçların, 3682 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırılan
ve bu Yasanın 8. maddesine benzer hüküm içeren 647 sayılı Yasanın 7.
maddesinde sınırlı olarak sayıldığı ve genişletilemeyeceği kabul edilmiş ise
de, yukarıda sergilenen açıklamalar karşısında bu görüşten dönülmüştür.
2- "Yüz kızartıcı suç", yasalarda tanımlanmamış ve tek tek
sayılmamıştır. Toplumun yapısına göre zaman zaman değişikliğe uğrayan bu
suçların tek tek sayılması da olanaksızdır. Yasalarda, birtakım suçlar
sayıldıktan sonra "... gibi" denilmek suretiyle diğer yüz kızartıcı suçların
neler olduğu uygulamaya bırakılmıştır.
Yüz kızartıcı suç, kişiyi toplum nazarında küçük düşüren suçlardır.
Küçük düşme, utanma, kişiden kişiye değişmektedir. Toplumların değer
yargıları da farklıdır. Değerlendirmede subjektif değil objektif ölçüler
dikkate alınmalıdır. Suçun niteliği, saik ve sonucu, suçun işlenme koşulları
ve zamanı değerlendirilmelidir. Yüz kızartıcı suçlar, ahlak düzeninin çok
şiddetle reddettiği toplumun çok büyük ahlaki tepkiler gösterdiği suçlardır.
Irza tasaddi suçu, bu nitelikleri taşıyan suçlardan olması nedeniyle yüz
kızartıcıdır.
3- Maddi olayda sanık, kaçak orman emvali satın alarak evinde
bulundurmuş ve Orman Yasasının 108/1. maddesi ile bir ay hapis ve 280.000
lira ağır para cezası ile cezalandırılmıştır. Sanık, 19.07.1982 tarihinde
işlediği ırza tasaddi suçu nedeniyle Gediz Asliye Ceza Mahkemesince TCY.nın
415/1, 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahküm olmuş ve
21.11.1983 tarihinde kesinleşen bu cezası, 23.02.1985 tarihinde infaz
edilmiştir. Sanığın sabıkasını teşkil eden önceki ırza tasaddi suçu, yüz
kızartıcı suçlardan olması nedeniyle 3682 sayılı Yasanın 8. maddesinde
belirlenen süre geçse bile adli sicilden silinmesi olanaksızdır. Bu itibarla
sanığın daha önce özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahküm olması ve sabıkalı
bulunması nedeniyle, sonraki suçundan dolayı hükmolunan otuz gün hapis
cezasının, 647 sayılı Yasanın 4/2. maddesi uyarınca para cezasına çevrilme
zorunluluğu bulunmamaktadır. Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar
verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyelerinden Türkan Güven;
"Adli Sicil Yasasının 8/b maddesine göre:
a) Zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi" yüz kızartıcı suçlar
ile,
b) Ağır hapis,
c) 5 yıldan fazla hapis cezasına müstelzim suçlar, adli sicildeki
hükümlülük kaydının silinmesinin kapsamı dışında bırakılmıştır.
Yüz kızartıcı suç kavramı 334 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
68. maddesinde mevzuatımıza konulduğu 1961 Anayasasının 68. maddesinde 1982
Anayasasının 76. maddesinde yer aldığı görülmektedir. Anayasadan başka
milletvekili seçimi kanununda milletvekili seçilmeyeceklerden bahsederken
"zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik,
inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlardan birisiyle
mahkum olanların milletvekili seçilemeyecekleri belirtilmiş 1803 Sayılı Af
Yasasında, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 48/5. maddesinde 98/B
maddesinde aynı hükme yer verilmiştir.
Maddelerdeki "gibi" edatını koymakla, metinde tadat olunan suçlarla
birlikte nitelikleri ve kanuni unsurları bakımından onlara benzeyen diğer bir
takım yüz kızartıcı suçların da bulunduğu sonucuna varmak mümkün değildir.
"gibi" edatı sayılan suçlara münhasırdır, maddedeki yüz kızartıcı suçlar
tadadi olarak sayılmıştır. Bunun dışındaki yüz kızartıcı suçlar madde kapsamı
dışında bırakılmıştır.
Kanunda "yüz kızartıcı suç" diye bir ayırım yapılmamıştır. Öte yandan
yüz kızartıcı suç ayırımında uygulanan ölçü şahsa, zamana, mekana göre
değişen bir keyfiyettir.
Kanuni ve mantiki dayanaktan yoksundur. Esasen ahlak kurallarına
aykırı sözler, davranışlar, işlenen tüm suçların ahlaka aykırı olduğu
dolayısıyle hiçbir ayırım yapmaksızın "yüz kızartıcı olmak" vasfını
taşıdığını söylemek mümkündür. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12.5.1937
sayılı tavzih kararında bu suçların neler olduğu mahkemelerin takdirine
bırakıldığı belirtilmiştir. Ancak "gibi" sözcüğünü sayılan suçlarla sınırlı
tutarak hükümlü lehine yorum yapmak modern infaz sistemine göre uygundur,
adabı umumiyeye ve aile nizamı aleyhine işlenen suçlar başlığı altında yer
alan suçlardan hiçbirine Adli Sicil Yasasının 8/b bendinde yer verilmemiştir.
Kanun vazı istese bu maddede "yüz kızartıcı suçlarla, 5 yıldan fazla hapis ve
ağır hapis demek suretiyle yüz kızartıcı suçların değerlendirmesini tamamen
mahkemelerin takdirine bırakabilirdi. Görüldüğü gibi yüz kızartıcı suç olarak
koyduğu yasaklamanın hangi suçlarla sınırlı olduğunu belirtmiştir.
TCK.nun 430, 414, 415/4-6. maddelerine mahkumiyet halinde evlenme
olduğunda 434. maddesine göre "konu davanın veya cezanın çektirilmesi tecil
olunur" hükmü yer almaktadır. Bu durumda TCK.nun 415. maddesine muhalefetten
mahkum olan kişi evlenme halinde cezası tecil edilerek yüz kızartıcı suç
olarak kabulü halinde sabıka kaydı silinmeyecek, bu uygulama keyfiliği
doğuracaktır.
Günümüzün ileri ceza ve infaz hukukunun en önde gelen gayesi,
hükümlünün uslanmış olarak toplum içine bırakılmasıdır. Şu halde gerek ceza
davasının takibinde gerek cezanın infazında gözönünde tutulması gereken
husus, modern infaz sistemine göre cezası infaz edilmiş olan suçlunun, ıslah
edilmiş bir kimse olarak işlediği suçun nadimi olduğunun kabulüdür. Oysa
maddede öngörülen unsur ve şartların gerçekleşmesi halinde birçok suçlara
ilişkin sabıka kaydının silinmesini kabul ediyoruz. "Yüz kızartıcı suç" diye
vasıflandırdığımız bazı tür suçlara ait sabıka kaydının Adli Sicilden
silinmesine imkan vermiyoruz. Bunun doğal sonucu olarak da o mahkumiyetlerin
suçlunun alnında ölünceye kadar bir leke olarak kalması, toplum içinde resmi
görevlerde, özel sektörlerde çalışma imkanı bırakmıyoruz topluma kabul
etmiyoruz. Bu modern infaz sistemi ile bağdaşmamaktadır. Bu nedenle yasalarda
aynı şekilde sayılan suçlarla ilgili olarak "gibi" edatının sayılan suçlarla
sınırlı olarak dar yorum yapılması gerekeceği görüşündeyim." açıklaması ile,
diğer üyeler de; Adli Sicil Yasasının 8. maddesinde, yüz kızartıcı suçlar
sınırlı olarak sayılmıştır. Bu suçların genişletilmesi olanaksız olduğundan
itirazda belirtilen gerekçeleri benimseyerek kabulü gerektiği yönünde karşı
oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı
itirazının REDDİNE, 25.06.1996 günlü birinci müzakerede yasal çoğunluk
sağlanamadığından 02.07.1996 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla
karar verildi.
Birinci
Başkanvekili 1.C.D.Bşk. 10.C.D.Bşk. 7.C.D.Bşk.
Mehmet UYGUN T.GÜVEN H.DOĞAN S.GENÇAY
Kabul
8.C.D.Bşk. 11.C.D.Bşk. 9.C.D.Bşk. M.Z.TURAN
M.N.ÜNVER S.KANADOĞLU D.TAVİL
Kabul Kabul
C.YILMAZ G.KINIK T.ÜNERİ A.R.COŞKUNTÜRK
N.APAYDIN B.KIZILTAN M.MIHÇAK Y.TURAN
Kabul Kabul
İ.YÜCEL M.F.İNAN S.ERKAN Ö.GÖĞÜŞ
Kabul Kabul Kabul
İ.KÜRÜMOĞLU S.YETKİN N.BARAN Z.ASLAN
Ü.BAŞOĞLU Ü.BENLİ
|