 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
21. Hukuk Dairesi
Başkanlığı
Esas Karar
1996/173 1996/158
Y A R G I T A Y İ L A M I
Mahkemesi : Erbaa Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 30.10.1995-15.11.1995
No : 104-428
Davacı : Kaya Küçük
Davalı : D.S.İ. Genel Müdürlüğü
Dahili Davalı: S.S.K. Genel Müdürlüğü Vek. Av. Cahide Özer
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde toplam 38 gün çalıştığının
tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar
vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, süresi
içinde bulunmadığından temyiz isteminin reddine ilişkin 15.11.1995 günlü
karar yine davacı vekili tarafından temyizi üzerine temyiz isteğinin
süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Bülent Mustafa Şimşek
tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği
düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Yerel Mahkeme, temyiz isteminin kanuni süre geçtikten sonra
yapılması nedeniyle reddine karar vermiştir. Davacı bu kararı dahi temyiz
etmiştir. O halde, bu yön üzerinde özellikle durulmalıdır. Hükmün, tefhiminin
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 489. maddesinin yollamada bulunduğu aynı
Kanunun 388. maddesindeki unsurları içerir biçimde yapılmadığından Yasada
öngörülen 8 günlük temyiz süresinin geçtiğinden sözedilemez. Hal böyle
olunca, davacının hükmü süresinde temyiz ettiği anlaşıldığından mahalli
mahkemenin temyiz isteminin reddine ilişkin kararının bozulması ve Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununun 432/son maddesi gereğince asıl hükmün temyizini
amaçlayan temyiz itirazlarının incelenmesi gerekir.
2-Davacı, davalı işveren İdareye ait işyerinde 1965 yılı Ağustos
ayında 10 gün, Eylül ayında 24 gün, Ekim ayında 4 gün olmak üzere 38 günlük
Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının sigortalı hizmet olduğunun tesbitini
istemiştir. Mahkemece, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar
verilmiştir.
Olayda, davalı işveren İdarenin, işyeri kayıtlarını usulüne uygun
olarak düzenlediği, davacıya ait ücret tediye bordrosunu tuttuğu ve ödenen bu
ücretten sigorta primini de kestiği tartışmasızdır. Öbür yandan, davacının iş
ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüklerini
yerine getirdiği de, dosyadaki bilgi ve belgelerden açıkca anlaşılmaktadır.
Bu durumda, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/8. maddesinde öngörülen
"yönetmelikle tesbit edilen belgelerin" işveren tarafından düzenlenmediği de
söylenemez. Giderek, anılan belgelerin gerçeği yansıtmadığı, sahte olduğu
iddia ve ispat edilmiş de değildir. Esasen, bu işyerinin resmi bir kuruluş
olması nedeniyle davacıyla ilgili belgelerin düzenlenmesi yönünden muvazaadan
sözedilemeyeceği de açıktır. Ne var ki, söz konusu belgelerin ve kesilen prim
tutarının, bilgisizlik, kayıtsızlık ve muhasebe hatası sonucu Kuruma intikal
ettirilmemiş ve böylece Kurum kayıtlarında gözükmemiş bulunması da mümkündür.
Bundan başka davalı Kurumun, Anayasa'dan kaynaklanan sosyal güvenlik hakkının
ve ödevinin bir sonucu olarak yetkili elemanları eliyle ve tüzük hükümleri
gereğince davalı İdareye ait işyeri ve kayıtlar üzerinde gerekli
denetlemeleri yapma ve işveren İdareyi uyarma görevini yerine getirmediği de
açık-seçiktir. Hal böyle olunca, 506 sayılı Kanunun 79/8. maddesinde
öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin bu davada uygulanma olanağının
bulunmadığı da ortadadır. Tersinin kabulü ise, Kuruma ve işveren İdareye
kendi kusurlarından, ihmal ve kayıtsızlıklarından yararlanma olanağını
tanımak ve bunun hukuksal sonuçlarını da sigortalıya yüklemek olur ki, buna
ne yasaca ve ne de hukukca olanak yoktur.
Yapılacak iş, açıklanan maddi ve hukuki olgular nazara alınmak
suretiyle işin esasına girilerek, tarafların delilleri toplanılmak, tanıklar
dinlenilmek ve sonuçta tüm deliller birlikte değerlendirilip takdir edilerek
varılacak sonuca göre karar verilmek gerekirken, yazılı düşüncelerle davanın
hak düşürücü süre yönünden reddi yolunda hüküm kurulmuş bulunması usul ve
kanuna aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul
edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz
harcının istek halinde davacıya iadesine, 25.1.1996 gününde oybirliğiyle
karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Orhan YALÇINKAYA U.Araslı A.Güneren Y.Yasun M.S.Özgenç
|