Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



     T.C.
Y A R G I T A Y
15.HUKUK DAİRESİ

Esas   1996    Karar 
1430           1711

	 	Y A R G I T A Y   İ L A M I

Mahkemesi  : İstanbul Asliye 1. Ticaret Mahkemesi
Tarihi     : 26.10.1995
Numarası   : 1992/953-1994/1334
Davacı     : Boyvadaoğlu İnşaat ve Ticaret A.Ş. 
             Vek. Av. Yusuf Çiftçi
Davalı     : Bakırköy Belediye Başkanlığı Vek. Av. Lütfiye Öztürk

	Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraflar
 vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği
 anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

	 	- K A R A R -

	Davacı vekili; müvekkilinin davalıdan 29.4.1987 tarihli sözleşmeden
 dolayı (1.105.454.827) lira alacaklı bulunduğunu bu paranın 11.10.1988
 tarihinden beri hala tamamının ödenmediğini ileri sürerek oluşan
 (5.000.000.000) lira munzam zararlarına karşılık şimdilik (100.000.000)
 liranın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
	Davalı vekili cevabında, davacı alacağının maddi imkansızlıklar
 sebebiyle ödenmediğini müvekkilinin ademi tediyede bir kusurunun
 bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
	Mahkemece toplanan delillere, alınan bilirkişiler kurulu raporuna
 dayanılarak, altına ve dövize endeksleme yoluyla davacı zararının
 (879.229.063) lira olduğu belirlendiğinden (100.000.000) liranın davalıdan
 tahsiline, fazla hakların saklı tutulmasına karar verilmiş, hüküm taraf
 vekillerince temyiz edilmiştir.
	1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun
 gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik
 bulunmamasına göre davacı vekilinin bütün, davalı vekilinin ise aşağıdaki
 bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
	2-Davada, davacının davalı Belediye'ye yaptığı hizmet karşılığında
 tahakkuk eden (1.105.454.827) lira alacağının zamanında ödenmemesinden dolayı
 uğranılan munzam zararın tahsili talep olunmuştur.
	Olayda, davalının temerrüde düşmesine rağmen borcunu zamanında
 ödemediği, başka alacaklılara ödeme yapıldığı, mevcut paralarını repo
 işlemlerinde kullanmak suretiyle işlettiği, ademi ödemede kusurlu bulunduğu
 saptanmıştır.
	Davacının ise bu alacağın geç ödenmesi yüzünden vergi ve SSK.
 borçlarını zanlı ödediği, birtakım taşınmazlarını sattığı bankalardan kredi
 kullandığı anlaşılmıştır.
	Şu haliyle davacının munzam zararının oluştuğu ve davalının ise geç
 ödemede kusurlu bulunduğu aşikar olmakla munzam zararın tahsili gerektiğinde
 bir tereddüt yoktur.
	İhtilaf munzam zararın neleri kapsadığında ve miktarının tespitinde
 yoğunlaşmaktadır.
	Mahkemece, davacının bu davada (100.000.000) lira talep ettiği,
 ispatlanan gerçek zararın bu miktarın üzerinde bulunduğu, fazla talebin
 açılacak başka bir davada inceleneceği görüşüyle dava kabul edilmiştir. Oysa
 davacı asıl alacağı olan (1.105.454.827) lirayı icra takibi sonunda
 faizleriyle birlikte (2.654.692.690) lira olarak tahsil etmiştir. Munzam
 zarar geçmiş günler fazini aşan zarar olup  davacıya temerrüt faizi olarak
 ödenen miktarın davacının talep ettiği miktardan düşülmesi gerekir. Bu
 nedenle mahkemenin zararın talebi aştığı ve kalan kısmın açılacak davada
 belirleneceğine ilişkin karar gerekçesinde isabet bulunmamakta ve davacının
 tüm zararının bu davada belirlenerek, kendisine yapılan faiz ödemelerinin
 tenziliyle davanın sonuca bağlanması gerekmektedir. Dava dilekçesinde,
 paranın zamanında alınmaması sebebiyle borçların ödenemediği, icra
 takiplerine maruz kalındığı, birtakım taşınmazlar ile şirketin malzemelerinin
 satıldığı, bankalardan yüksek faizle borçlar alındığı, zamanında ödeme
 yapılsaydı, altın ve dövize para yatırılıp kazanç elde edileceği, vergi ve
 SSK. primlerinin cezalı ödendiği ileri sürülmüştür.
	Hemen belirtmek gerekir ki munzam zararın hesaplanış biçiminde talebin
 nazara alınması ve zarara uğradığını ileri süren şahıs ya da şirketin kuruluş
 amacı ve ticari faaliyetlerinin gözden uzak tutulmaması gerekir. Bu nedenle
 inşaat amacıyla kurulmuş bulunan davacı şirketin munzam zararının hesabı
 yapılırken de bu şirketin döviz ve bankacılıkla uğraşan bir şirket gibi kabul
 edilerek zarar hesabının altın ve dövize endekslenmesi doğru değildir.
	Munzam zarar; davalı (borçlunun) temerrüde düştüğü tarihten, paranın
 tamamen ödendiği tarihe kadar geçen sürede uğranılan zararları kapsar. Bu
 zararın kapsamı hesaplanırken de ödenmeyen asıl alacak miktarı baz alınır.
 Yani bu geç ödeme nedeniyle bankadan yüksek faizle alınan kredilere ödenen
 miktarlar, vergi ve SSK. primlerinin geç ödenmesinden kaynaklanan gecikme
 cezaları, taşınmazların düşük bedelle elden çıkartılması vs. gibi gerçek
 zararların hesabında alacak miktarının üzerine çıkan işlemlerin dikkate
 alınması mümkün olmayıp zarar hesabında tavan, (1.105.454.827) Tl. kabul
 edilmelidir. Daha net bir ifadeyle (bir misal olarak) bu miktarı aşan banka
 kredilerine ödemelerin alacak aslı ile sınırlı olarak zarara dahil edilmesi
 gerekmektedir.
	Bu kısa açıklamalardan sonra; mahkemece yapılacak iş, geç ödemede
 davalının kusurlu bulunması ve davacının da zarara uğradığı temel
 prensibinden hareketle, bilirkişilerden alınacak ek bir raporla; davacı
 şirketin ana sözleşmesinin celbedilmesi kuruluş gaye ve ticari faaliyetinin
 saptanması, temerrüt ile ödeme tarihleri arasında davacının bu yüzden
 bankalara normalin üzerinde faiz ödemesi yapıp yapmadığı, taşınmazlarını
 düşük bedelle satıp satmadığı, vergi ve SSK. gibi ödemelerindeki gecikme
 nedeniyle cezalı ödemelerinin olup olmadığı, bu dönemde başka ticari
 faaliyetleri bulunup bulunmadığı varsa diğer faaliyetlerinin oluşan zararına
 etkisi vesair hususlara göre zararının bulunması ve bu miktardan asıl alacak
 için davacıya ödenen gecikme faizlerinin tenzil edilerek kalan miktarın
 davalıdan tahsiline karar verilmesinden ibarettir.
	Belirtilen hususlarda inceleme yapılmadan, bu davada zararın
 oluştuğundan bahisle ve eksik incelemeyle davanın sonuçlandırılması doğru
 görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
	SONUÇ: Yukarada 2. bentte açıklanan sebeplerle hükmün temyiz eden
 davalı Belediye yararına BOZULMASINA, 1. bent gereğince davacının tüm
 davalının sair temyiz itirazlarının reddine, fazla alınan temyiz peşin
 harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, ödediği temyiz
 peşin harcının da istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 27.3.1996
 gününde oybirliğiyle karar verildi.

   Başkan        Üye          Üye            Üye          Üye
Yücel Akman   İ.Ulusoy    Ali M.Çiftçi    E.Ertekin    İ.Karataş
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini