 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Onbirinci Hukuk Dairesi
E. 1996/1203
K. 1996/1735
T. 14.3.1996
* MANEVİ TAZMİNAT
* TEMERRÜT FAİZİ
ÖZET : Davacı; haciz işlemleri nedeniyle üçüncü kişiler nezdinde itibarının
zedelendiğini açıkladığına göre, mahkemece takdir olunan manevi tazminata,
ilk haciz tarihi itibariyle temerrüt faizine karar verilmesi gerekirken,
ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren faize karar verilmesi doğru
değildir.
(818 s. BK. m. 49, 101)
Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Ödemiş Asliye İkinci Hukuk Mahkemesi)'nce
verilen 3.10.1995 tarih ve 190-329 sayılı hükmün temyizen tetkiki taraflar
vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği
anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin alacaklısı olan dava dışı Mustafa'nın, davalı
bankanın Bolu Şubesi nezdinde bulunan 7450 nolu hesabına, davalı bankanın
Ödemiş Şubesi aracılığı ile telefon havalesi ile para gönderdiğini, 4.9.1991
tarihli havale makbuzuna "30.7.1991 vadeli, 17.580.000 liralık senede
karşılık, senedin şubemize iadesi" şeklinde şerh düşüldüğü halde, Bolu
Şubesi'nin senedi almadan Mustafa'ya havaleyi ödediğini, Mustafa'nın daha
sonra sözkonusu senedi icra takibine koyduğunu, davacının icra takibine maruz
kaldığını, haksız yere mallarının haczedildiğini, takip konusu borcun
tamamını icra veznesine yatırmak zorunda kaldığını, borca itiraz davasının
lehine sonuçlandığını, olaydan dolayı müvekkilinin kişilik haklarının ihlal
edildiği, ticari itibarının sarsıldığını, ileri sürerek, 50.000.000 lira
manevi tazminatın davalıdan, ödeme emrinin tebliğ tarihi olan 4.3.1992
tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; süresinde süre tutum dilekçesi vermiş, ilk oturumda yanıt
süresinin uzatılmasını istemediği gibi, mahkeme de ara kararında davalı
vekiline yanıt için ek bir süre vermemiştir.
Mahkemece; iddia, savunma ve dosya arasındaki yazılara göre, davalı vekilinin
yetki ve zamanaşımı konusundaki itirazlarının HUMK.nun 197. maddesi uyarınca
reddine karar verilmesi gerektiği, davacının; davalı bankanın Bolu Şubesi'ne
gönderdiği ve "senedin şubemize iadesi" şeklinde şerh verilen havalenin,
alıcısı Mustafa'ya ödendiği ve senedin adı geçen şahıstan geri alınmadığı,
daha sonra Mustafa'nın davacı hakkında bedeli tahsil edilen bu senede
dayanarak icra takibine giriştiği, davacının mallarının haczedildiği,
telefonlarının konuşmaya kapatıldığı, davacının bundan dolayı üzüldüğü,
ruhsal bunalıma girdiği, talimat açık olduğu halde davalı bankaca yerine
getirilmediği, davalı bankanın bu olayda kusurlu bulunduğu BK.nun 49 uncu
maddelerinin öğelerinin oluştuğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile
20.000.000 lira manevi tazminatın 4.3.1992 tarihinden itibaren yasal faizi
ile birlikte davalıdan tahsiline, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve
delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin
yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Davalı bankanın temyizine gelince; bu davalının diğer temyiz itirazları
yerinde değil ise de, davacı haciz işlemleri nedeniyle üçüncü kişiler
nezdinde itibarının zedelendiğini açıkladığına göre, mahkemece takdir olunan
manevi tazminata ilk haciz tarihi itibariyle temerrüt faizine hükmedilmesi
gerekirken, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren faize hükmedilmesi
doğru görülmemiştir.
S o n u ç : Yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle, davacı vekilinin
temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte yazılı nedenlerle hükmün davalı
yararına (BOZULMASINA), 248.300 lira temyiz ilam harcından peşin harcın
mahsubuyla temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın
isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 14.3.1996 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
|