 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
E. 1996/12-3
K. 1996/148
T. 13.3.1996
* ŞİKAYET
* İCRANIN İADESİ
* KARARIN BOZULMASININ İCRAYA ETKİSİ
ÖZET : İcra veznesine yatırılan borç aslının, alacaklıya ödenmemesi için
verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının kaldırılması üzerine, borç alacaklıya
ödenmiş, ancak, İcra Tetkik Merciinin kararı, uyuşmazlığın muhakemeten halli
gerektiği noktasından bozulmuş, bozmaya uyularak, itirazın kaldırılması
isteği reddedilmişse; ilamın bozulması, icra işlemlerini olduğu yerde
durduracağından, takibin kesinleşmesi şartı gerçekleşmediği için istirdat
davası da açılamayacağından, alacaklının, icranın ödediği parayı geri vermesi
gerekir.
(2004 s. İİK. m. 16, 40, 72/6, 364/3, 366/son)
Taraflar arasındaki "şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
(Ankara Üçüncü İcra Hakimliği)'nce şikayetin kabulüne dair verilen 16.2.1995
gün ve 1995/88-113 sayılı kararın incelenmesi davalı (borçlu) vekili
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onikinci Hukuk Dairesi'nin 24.4.1995
gün ve 1995/4510-6257 sayılı ilamı ile; (...Alacaklı vekili tarafından borçlu
şirket hakkında hizmet sözleşmesinden doğan alacağın tahsili için genel haciz
yolu ile takip yapılmış, 49 örnek ödeme emri borçluya 7.9.1993 tarihinde
tebliğ edilmiş, borçlu şirket temsilcisi süresi içerisinde İcra Müdürlüğüne
borca itiraz etmiş, takip durmuştur. Alacaklı vekili, 9.11.1993 tarihli
dilekçe ile merciden itirazın kaldırılmasını istemiş, Ankara Onbirinci İcra
Tetkik Mercii'nin 10.12.1993 tarih ve 1993/201-9 sayılı kararı ile itirazın
kaldırılmasına karar verilmiştir. 4.1.1994 tarihinde hacze gidildiğinde,
borçlu şirket temsilcisi, alacaklı vekiline 8.000.000.- lira ödediğini,
bakiyesini de saat 15.00'de ödeyeceğini, alacaklı vekili 8.000.000.- lirayı
aldığını, şimdilik işlem yapılmamasını bildirmişler haciz yapılmamıştır.
Borçlu vekili 20.12.1993 tarihli dilekçe ile Ankara Asliye Birinci Ticaret
Mahkemesi'ne 1993/1062 sayılı menfi tesbit davası açmış, talebi üzerine
mahkemece 4.1.1994 tarih ve 1993/1062 sayı ile; Ankara Birinci İcra
Müdürlüğü'nün 1993/5615 sayılı dosyasında borç miktarının 51.230.000 lira
olduğu, bunun 8.000.000.- lirasının ödendiği anlaşıldığından, bakiye
43.230.000.- liranın icra dosyasına, bu miktarın 15'i olan 6.485.000.-
lirasının mahkemeler veznesine depo edildiğinde icra dosyasına depo edilen
paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir konulmasına karar
verilmiştir. 7.2.1994 tarihinde de, davaya bakmak İş Mahkemesinin görevine
girdiğinden dava dilekçesinin görev yönünden reddine, ihtiyati tedbirin
kaldırılmasına, karar kesinleştiğinde dosyanın görevli Ankara İş Mahkemesi'ne
gönderilmesine karar verilmiştir. 5.1.1994 tarihli tahsilat makbuzu ile icra
veznesine yatırılan 43.230.000.- lira 9.2.1994 tarihli reddiyat makbuzu ile
alacaklı vekiline ödenmiştir. Merci kararı, Dairemizin 8.2.1994 tarih ve
1260-1652 sayılı kararı ile, takip dayanağı belgeler İİK.nun 68/1. maddesinde
sayılan belgelerden olmadığı, uyuşmazlığın muhakemeten halli gerektiği
gerekçesiyle bozulmuş, mercice bozmaya uyulmuş, 28.10.1994 tarih ve 685-595
sayılı kararla itirazın kaldırılması talebi reddedilmiş, taraflarca temyiz
edilmediğinden 9.11.1994 tarihinde kesinleşmiştir. Borçlu vekilinin istemi
üzerine İcra Müdürlüğünce alacaklı vekiline ödenen paranın iadesi için
muhtıra gönderilmiş, alacaklı vekili ise muhtıranın şikayet yolu ile iptalini
istemiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere, İİK.nun 62. maddesi uyarınca itiraz üzerine takip
durmuştur. Borçlu vekili merciin itirazın kaldırılması kararını temyiz etmiş
ise de, temyiz satıştan başka icra işlemlerini durdurmadığından hacze
gidilmiş, borçlu temsilcisi sırf hacze engel olmak üzere borcun 8.000.000.-
lirasını alacaklı vekiline ödemiş, bakiyesini de saat 15.00'e kadar
ödeyeceğini bildirmiştir. Bu beyanı açıkca itirazından feragat etmedikçe
borcu kabul ettiği anlamına gelmez. Tedbir kararının kalkması üzerine icra
veznesine depo edilen para alacaklı vekiline verilmiştir.
İİK.nun 366/son maddesinde, bozme kararı üzerine İİK.nun 40. maddesinin
kıyasen uygulanacağı hükme bağlanmıştır. 40. madde de ise, "ilamın bozulması
icra işlemlerini olduğu yerde durdurur. İlam hükmü yerine getirildikten sonra
bozulupta aleyhine icra yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu
olmadığı kesin bir ilamla tahakkuk ederse ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra
tamamen veya eski haline iade olunur" denilmektedir.
Somut olayda, itirazın kaldırılması talebi reddedildiğinden takip sonuçsuz
kalmıştır. Alacaklıya ödenen paranın İİK.nun yukarıda anılan maddeleri
uyarınca iadesi gerekir. İcra Müdürünün işleminde isabetsizlik
bulunmadığından şikayetin reddi gerekirken kabulü yerinde görülmemiştir.
Bir an için menfi tesbit davasının borçlu aleyhine sonuçlandığı varsayılsa
bile, borçlu hakkında kesinleşmiş bir takip bulunmadığından, dosyaya depo
edilen paranın alacaklı vekiline ödenmesi olanaksızdır. Alacaklının eda
davası açıp olumlu ilam alarak, ilama dayalı takip yapması gerekir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı-borçlu vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Menfi tesbit davası icra tekibinden sonra açıldığından mahkemece, İİK. nun
72/3. maddesi uyarınca dosya borcunun icra dosyasına, 15 teminatın icra
veznesine depo edildiğinde dosyaya yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesi
için ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir. Görülüyor ki, icra
veznesine depo edilen para merci kararında belirtildiği gibi teminat olmayıp
dosya borcunun tamamıdır. Merciin itirazın kaldırılmasına ilişkin kararının
temyizi, İİK.nun 364/3. maddesi uyarınca satıştan başka işlemleri
durdurmadığı gibi, 21.2.1968 gün ve 23/5 sayılı İBK.nda da belirtildiği
üzere, haczedilen paranın alacaklıya ödenmesine engel olmadığından ihtiyati
tedbir kararının kaldırılması üzerine dosyadaki para, alacaklıya ödenmiştir.
İtirazın kaldırılması talebinin reddine ilişkin karar kesinleşmekle takip
sonuçsuz kalmıştır. Artık alacaklının bu takibi devam ettirme olanağı yoktur.
Menfi tesbit davası alacaklı lehine sonuçlansa dahi ilamsız takip yapamaz.
Eda davası açıp lehine karar alması ve bu ilama dayalı takibe gerişmesi
gerekir. Merciin, İİK.nun 72/6. maddesine göre menfi tesbit davasına istirdat
davası olarak devam edileceği davanın borçlu lehine sonuçlanması halinde
paranın iade edileceği görüşünde de isabet bulunmamaktadır. Bilindiği üzere
istirdat davasının takip hukuku bakımından iki koşulu vardır. Birincisi,
paranın icra tehdidi altında ödenmesi; ikincisi ise, takibin kesinleşmiş
bulunması. Somut olayda ikinci koşul gerçekleşmemiştir.
İİK.nun 366/son fıkrasında, bozma üzerine icra ve iflas işlemlerinde 40. madde
hükmünün kıyasen uygulanacağı; 40. maddede de bir ilamın bozulmasının icra
işlemlerini olduğu yerde durduracağı, ilam hükmü icra edildikten sonra
bozulupta aleyhinde icra yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu
olmadığı kati bir ilamla tahakkuk ederse ayrıca hükme hacet kalmaksızın
icranın kısmen veya tamamen iade olunacağı hükmü yer almıştır. Bu madde
uyarınca da alacaklıya ödenen paranın borçluya iadesi gerekmektedir.
Mercice bu yönler gözetilerek şikayetin reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile
kabulü doğru değildir.
O itibarla, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına
uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu
nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S o n u ç : Davalı-borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden
dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz
peşin harcının geri verilmesine, 13.3.1996 gününde oybirliği ile karar
verildi.
|