Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



     T.C.
Y A R G I T A Y
2.Hukuk Dairesi	 	 	

     Sayı : 
ESAS       KARAR  
96/11008   96/11209
     4.11.1996	

	    Y  A R G I T A Y   İ L A M I 

	Özet : İade-i muhakeme sebebi olarak ortaya konan ve yeni elde
 edildiği iddia olunan belgeyi istekte bulunan dava sırasında biliyor ise
 isteği kabul edilemez. Bu bilmenin belgenin tüm içeriği hakkında bile durum
 değişmez.
	Yukarıda tarihi, numarası, konusu ve tarafları gösterilen hükmün;
 Dairenin 4.6.1996 gün ve 3908-6098 sayılı ilamiyle bozulmasına karar
 verilmişti. Adı geçen Dairemiz kararının düzeltilmesi istenilmekle, evrak
 okundu, gereği görüşülüp düşünüldü.
	Taraflar arasında sonuçlanan nesebin reddi davasının reddine ilişkin
 karar 26.12.1991 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı davalının hükme müessir
 hile (HUMK. 445/7) kullandığı ve yine lehine hüküm oluşan davalıların
 fiilinden dolayı elde edilemeyen belgeyi Ankara Asliye 6. Hukuk Mahkemesinin
 1992/20 değişik iş sayılı tesbit dosyası ile yeni elde ettikleri (HUMK.
 445/1) iddiası ile muhakemenin iadesini 15.7.1992 tarihinde istemiştir.
	"Maddi anlamda kesin hüküm esas itibariyle bertaraf edilemez... Kanun,
 tahdidi olarak saydığı bazı ağır yargılama yanlışlıklarından dolayı, kesin
 hükmün tekrar gözden geçirilmesine ve aynı dava hakkında yeni bir hüküm
 verilmesine istisnai olarak müsaade etmektedir... Yargılamanın iadesi..
 Fevkalade bir kanun yoludur." (Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri
 Usulü,1991 Sf.3611 ve devamı) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445/1
 maddesinde yargılamanın iadesi sebepleri 10 bent halinde sıralanmıştır.
 Davacı bunlardan 1 ve 7. bende dayandığı için yalnızca bunları irdelemek,
 davanın çözümlenmesi için yeterlidir.
	A)Dayanılan yargılamanın iadesi sebeplerinden ilki "muhakeme esnasında
 esbabı mücbiriye veya lehine hükmolunan tarafın fiiline binaen elde
 edilemeyen bir senet veya vesikanın hükmün itasından sonra ele geçirilmiş
 olması"dır. (HUMK. 445/I-1)
	Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445/1. maddesi uyarınca "yeni bir
 senet veya belgenin ele geçirilmiş olmasının yargılamanın iadesi sebebi
 teşkil edebilmesi için aşağıdaki şartların HEP BİRLİKTE bulunması gereklidir.
	a)Bu senet veya belge davaya bakıldığı sırada mevcut olmalıdır... 
	b)Yeni ele geçirilmiş olan senet ve belgenin, hükmü etkileyecek
 nitelikte olması gerekir...
	c)Bu yeni senet veya belgenin hükmün verilmesinden sonra ele
 geçirilmiş olması gerekir...
	d)Bu yeni senet veya belgenin Yargılama sırasında, (Hükümden önce) bir
 mücbir sebepten veya lehine hüküm verilen tarafın fiilinden dolayı elde
 edilememiş olması gerekir". (Prof.Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü,
 1991 Sf. 3614-3616)
	Davacının dayandığı belge, taraflara ait 16.7.1987 ve 27.7.1987'de
 alınan ve Zurih, İrchel Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsüne o günlerde tevdi
 edilen kan örneklerinden çıkarılan babalık testine ilişkindir. Davacı, bu
 dava dilekçesinin 2. sayfasında aynen "Zurih Üniversitesi Adli Tıp
 Enstitüsünde Dr. Walter Baer kanlarımızı incelemeye başladı. Ancak, bu
 inceleme sonuçları beklediğimiz sırada, davalı Sultan Süzet, Zurih'e gitmiş
 ve Zürih Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsüne verdiği 26.8.1987 günlü bir yazı
 ile kan tahlili sonuçlarının açıklanmasını istemediğini bildirmiş, bunun
 üzerine Zürih Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü 1.9.1987 günlü yazı ile... Kan
 tahlilleri hakkında HAZIRLAMIŞ olduğu raporu bana açıklamayacağını bildirdi.
 BU YAZI BENİM ELİME 5.9.1987 TARİHİNDE GEÇTİ" demektedir.
	Şu halde:
	Davacının bu davaya dayanak yaptığı belge: 
	a)Davaya bakıldığı sırada (30.9.1987 ila 25.3.1991 tarihleri)
 mevcuttur. 
	b)Davanın sonucuna etkili olup olamayacağı tartışılabilir ise de
 burada bir tartışmaya girmek gereksizdir. 
	c)Davacının belgeyi hükümden sonra ele geçirdiği anlaşılmaktadır.
 (Ankara Asliye 6. Hukuk Mahkemesinin 1992/20 değişik iş sayılı delil tesbiti
 dosyası ile) 
	d)Davada, bu belgenin yargılama sırasında bir mücbir sebepten veya
 davalıların fiili sebebiyle elde edilemediği iddiası önem kazanmaktadır. 
	Önce burada söz konusu olan mücbir sebep deyiminin açıklığa
 kavuşturulması gerekir. Mücbir sebep (Force Majeure) sözü "hakkaniyet gereği
 bir kimseden beklenen çaba ve ihtimama rağmen bir senedin veya vesikanın
 yargılama sırasında ele geçirilememiş olması, sened veya vesikanın ele
 geçilememesinde her hangi bir kusurun bulunmaması tarzında anlaşılmamak
 gerekir....
	...İade-i muhakeme davacısı, senedin resmi bir dairede bulunduğunu
 biliyorsa, senedin muhtevasını bilmemiş olması, senedin yeni bulunmuş olması
 diye kabul edilemez". (Wieczorek Sf.1341 e atfen Prof. Dr. Saim Üstündağ,
 Medeni Yargılama Hukuku, 1989, Sf. 751, 753) Şu halde davacı bu belgenin
 Zürih Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsünde hazır olduğunu 5.9.1987 gününden
 itibaren bilmekte olup daha sonra delil tesbiti sırasında yaptığı gibi
 MAHKEME KANALI İLE DAVA SIRASINDA GETİRTMEK İMKANINA SAHİP OLDUĞUNDAN ORTADA
 BİR MÜCBİR SEBEP SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.
	Davacı acaba davalının Zürih Üniversitesine verdiği 26.8.1987 günlü
 yazı (davalının fiili) sebebiyle bu belgeyi elde edememiş midir? Bu ihtimali
 dahi davacının Ankara Asliye 6. Hukuk Mahkemesine yaptırdığı 1992/20 değişik
 iş sayılı dosya ortadan kaldırmaktadır. Bu dosyanın incelenmesinden
 anlaşılacağı üzere Ankara Asliye 6. Hukuk Mahkemesi mürafaa dahi yapmamış,
 davalıların hiç bir beyanları (müvafakatları) alınmadan Zürih Üniversitesi
 Adli Tıp Enstitüsüne yazdığı 30.1.1992 günlü yazı ile getirmiş; sonra da
 belgeleri taraflara tebliğ etmiştir. (21.7.1992 ve 15.7.1992). Görüldüğü
 üzere davalının sözü geçen Enstitüye 26.8.1987 tarihinde verdiği yazı,
 raporun elde edilmesine engel değildir. Davacı yargılama sırasında (30.9.1987
 ila 25.3.1991) tesbit sırasında yaptığı gibi Zürih Üniversitesi Adli Tıp
 Enstitüsüne bir yazı yazdırsa idi, bu belgeyi getirebilecek durumda olduğuna
 göre, bu belgenin davalıların fiili sebebiyle elde edilemediğinin kabulü
 mümkün değildir.
	"Yargılamanın iadesini isteyen taraf, bu senet veya belgeyi elde
 edememesinde kusurlu olmamalıdır. Kendi kusuru ile bir senet veya belgeyi
 yargılama sırasında elde edememiş ve mahkemeye verememiş olan taraf
 yargılamanın iadesi talebinde bulunamaz". (Prof.Dr. Baki Kuru Hukuk
 Muhameleri Usulü 1991 Sf.3616) "Diğer tarafa atfı kabil bir kusur ve hile ile
 değilde davacının veya YARGICIN BİR HATASI yüzünden elde edilemeyen senet
 veya vesika da yargılamanın iadesi sebebi olamaz". (Prof. Sabri Şakir Ansay,
 Hukuk Yargılama Usulleri, 1957, Sf.372)
	Davacı 30.9.1987 tarihli dava dilekçesinde bu belgeden söz etmiş ve
 delil olarak göstermiş (3.5.1989 düzenleme, 4.5.1989 havale tarihli dilekçe);
 dava süresi bakımından Medeni Kanunun 246. maddesinden yararlanmaları
 gerektiğini, bu belgeye dayanak 19.11.1987 günlü cevaba cevap dilekçelerinde
 uzun uzun açıklamış; ilk karardan önceki savunmalarında (4.12.1989 günlü
 oturum) bu yönü tekrarlamışdır. Konu 4.12.1989 tarihli 482-982 sayılı kararda
 temyiz ve temyize cevap dilekçelerinde tartışılmış, dairemizin 26.6.1990
 tarihli 3305-6603 sayılı kararında değerlendirilip davanın hak düşürücü
 sürede açılmadığı sonucuna varılmıştır. Karar düzeltme istemleri de
 (10.9.1990, 26.9.1990, 19.11.1991 tarihli) aynı belge ve konu üzerinde teksif
 edilmiştir. Gerek Mahkemenin ve gerekse yargıtayın yargılama sırasında söz
 konusu belgeyi getirmeyi gereksiz bulmaları bir iade-i muhakeme sebebi olarak
 kabul edilemez.
	B)Davacı davalıların hükme etkili hile ve hudda kullandığını bu
 sebeple davanın reddine yol açtığını ileri sürmektedir.
	Burada Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445/7. maddesinde gösterilen
 usul hukukuna ilişkin hile ve hudda ile Medeni Kanunun 246 maddesinde yer
 alan maddi hukuka ilişkin iğfal olunmayı biribirinden titizlikle ayırmak
 gerekmektedir. Davalının mahkemeyi veya davacıyı yanıltmaya yönelik
 faaliyetleri hükme etkili ise ancak Usul Hukuku bakımından yargılamanın
 iadesi sebebi olabilir. Davacı, davalının labaratuvar tahlil sonuçlarının
 davacıya açıklanmasını önlemekten başka bir fiilini ortaya koymamıştır.
 Yukarıda açıklandığı üzere davalının bu fiili yargılama sırasında ne
 davacının nede mahkemenin davranışlarına ve kararlarına etkili olabilecek
 nitelikte değildir. Davacı ısrarla davaya bakan mahkemeden veya şimdi yaptığı
 gibi bir delil tesbiti yolu ile söz konusu belgeyi istese bu belge elde
 edilebilir idi, Şu halde davalının Enstitüye verdiği 26.8.1987 tarihli yazı
 hiç bir surette hükme müessir hile ve hudda olarak nitelenemez.
	Söz konusu rapor mahkemeye getirtilse idi davacının, Medeni Kanunun
 246. maddesinde açıklandığı üzere igfal edilmiş sayılıp sayılmayacağı konusu
 ile sözü edilen raporda küçük Alper'in babasının davacı Erol olamayacağı
 yönündeki yazımların maddi gerçek olup olamayacağını tartışmak, hukuki gerçek
 (kesin hüküm) karşısında doğru olmaz. Yargılamanın iadesi davasının birinci
 aşamasında maddi gerçek araştırmasına girişmek küçük Alper'in geleceğini,
 gelişmesini, şahsiyetinin oluşmasını sosyal konumunu etkiler. Tüm bu
 açıklamalar ve mahkemece ortaya konan doyurucu gerekçeler sebebiyle
 yargılamanın iadesi talebinin reddine dair kararın onanması gerekirken
 kararın bozulduğu anlaşılmakla davalının karar düzeltme isteğinin kabulüne
 karar verilmesi gerekmiştir.
	S O N U Ç : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440-442. maddeleri
 gereğince davalının karar düzeltme isteğinin kabulü ile dairemizin bozma
 kararının kaldırılmasına temyiz ve karar düzeltmeye konu edilen mahkeme
 kararının yukarıda gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın
 temyiz edene yükletilmesine peşin harcın mahsubuna oyçokluğuyla karar
 verildi. 4.11.1996

Başkan         Üye	       Üye             Üye              Üye 
Tahir Alp  Nedim Turhan  Ş.D.Kabukcuoğlu Ferman Kıbrıscıklı Özcan Aksoy 
	   (muhalif)

	 	MUHALEFET ŞERHİ  

	 Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre Hukuk Usulü Muhakemeleri
 Kanununun 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uygun olmayan karar
 düzeltme isteği yersizdir. Bu itibarla sayın çoğunluğun görüşlerine
 katılmıyorum.

	Üye
    Nedim Turhan 
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini