 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
E. 1996/11-372
K. 1996/485
T. 12.6.1996
* SÖZLEŞMENİN HAKSIZ FESHİ
* KUR YOKSUNLUĞU ZARARI
* ZARARI HAKİMİN BELİRLEMESİ
ÖZET : Sözleşmenin tek taraflı ve haklı nedene dayanmaksızın feshi halinde,
hakim, mal varlığının artmasına engel olan kar yoksunluğu hesabını doğrudan
araştırmak ve tespit etmek zorunda olduğundan, halin mutad cereyanı yanında,
zarar görenin, zararın azaltılması ve çoğalmasının önlenmesi için aldığı ve
alması gereken tedbirleri gözönünde bulunduracak, sözleşmenin niteliğine göre
iş kurup kurmadığı, kurmuş ise işe başlama tarihi, resmi kurumlardan izin ve
ruhsat almak gerekiyorsa bunlar için gerekli süreleri gözönüne alacak, keşif
dahil bütün delilleri değerlendirerek, makul olan kar yoksunluğu süresini
saptayacaktır.
(743 s. MK. m. 4) (818 s. BK. m. 42/2, 43, 44, 98/son)
Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
(Ankara Asliye Altıncı Ticaret Mahkemesi)'nce davanın kısmen kabulüne dair
verilen 8.12.1994 gün ve 1993/903, 1994/905 sayılı kararın incelenmesi davacı
vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi'nin
25.4.1995 gün ve 1995/2767-3802 sayılı ilamı ile; (...Taraflar arasındaki
12.5.1989 tarihli ve 5 yıl süreli sözleşmeyi davalı süre dolmadan 31.3.1993
tarihinde feshetmiştir. Davalı sözleşmeyi tek taraflı olarak ve sebep
göstermeden feshettiğine göre, davacı geri kalan süre için oluşacak kar
mahrumiyetini davalıdan isteyebilir. Kaldı ki davalı taraf, davacının aynı
yerde bir başka petrol istasyonu açabileceği ve zararın daha az olacağı
yolunda açık bir savunmada bulunmadığına göre, mahkemece buhususta inceleme
yaptırılarak kar mahrumiyetinde indirim yapılarak hüküm kurulması doğru
görülmemiştir. O halde, mahkemece, davacının sözleşmenin feshi tarihinden
sözleşme süresinin sonuna kadar yoksun kaldığı karın 1.7.1994 günlü bilirkişi
raporundaki hesaplandığı şekliyle kabulü gerekirken, yazılı olduğu şekilde
hüküm kurulması doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine
geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda
direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Bilindiği gibi, bazı zararlar malvarlığının net (safi) miktarını azaltır,
bazıları da bu varlığın artmasına engel olurlar. Bunlardan birinci tür zarara
fiili zarar, ikincisine yoksun kalınan kar (Lucrum Cessans) adı verilir. Kar
yoksunluğu zararlarında, mamelekin zarar verici olaydan önceki durumu ile
sonraki durumu arasında bir değişiklik yoktur. Ancak zarar verici olay
meydana gelmeseydi genelde mamelekte bir çoğalma oluşacağıda kuşkusuz olmak
gerekir. Belirtmek gerekir ki kar yoksunluğu farazi bir hesaba istinad
etmektedir. Burada zarar, mamelekin olaydan sonraki vaziyeti ile çoğalma
ihtimali tahakkuk etseydi arzedeceği farazi vaziyet arasındaki farkı teşkil
eder (Türk Mes'uliyet Hukuku, 1961, Prof. Dr. Haluk Tandoğan, sh: 64 vd.).
Somut olayda, davalının süresinden 13 ay 20 gün önce tek taraflı irade
açıklamasıyla ve haklı nedene dayanmaksızın sözleşmeyi fesh ettiği uyuşmazlık
konusu bulunmadığından, kural olarak davacıya tazminat ödemesi gerekir. Ne
var ki alacaklının mamelekindeki artmanın engellenmesi anlamında olan bu
tazminatı belirlemek hakime ait bir görevdir. BK.nun 98/son fırkası yolu ile
sözleşmelerde de uygulanması gereken BK.nun 42. maddesi uyarınca, hakim
zararın tutar ve kapsamını doğrudan doğruya (resen) araştırmak ve tesbit
etmek zorundadır. Bu zararı tesbit ederken de halin mutad cereyanı yanında,
zarar görenin zararın azaltılması ve çoğalmasının önlenmesi için aldığı veya
alması gereken tedbirleri de gözönünde bulunduracak ve gerektiğinde BK.nun
44. maddesini uygulayacaktır. Mahkemece açıklanan bu ilkeler doğrultusunda
hiçbir araştırma yapılmadan bilirkişinin gerekçesiz raporuna dayanarak
davacının kar yoksunluğunun 3 ay ile sınırlı tutulması doğru değildir. O
itibarla uyuşmazlığın niteliğine göre olayda hukuksal ve sağlıklı bir çözüme
ulaşılabilmesi için mahkemece yapılacak iş öncelikle akdin feshinden sonra
davacının aynı mıntıkada bayilik kurup kurmadığı, kurmuş ise bu bayiliğin
satışa başladığı tarih ile akdin feshi tarihi arasında; geçen sürenin
belirlenmesi, şayet fiilen bayilik kurmamış ise, iptal edilen bayiliğin
İstanbul, Şişli, Gayrettepe gibi şehrin merkezi yerinde bulunduğu da dikkate
alınarak, bu mıntıkada akaryakıt istasyonu kurulacak bir yerin belediye imar
planlarına göre tefrik edilip edilmediği, imar planlarında akaryakıt
istasyonu olarak tefrik edilmiş bir yer varsa, bu yerlere yeni kurulması
muhtemel akaryakıt istasyonu için İl Trafik Komisyonu veya benzer kuruluşlar
tarafından akaryakıt istasyonu olarak kurulmasına izin verilmesinin olası
bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Bütün bu gelişmelerin olumlu
sonuçlanması halinde akaryakıt istasyonunun işletmeye açılması için işletme
ruhsatının ne kadar sürede alınabileceği hususları dikkate alınarak,
davacının bu şartları yerine getirmesi halinde ne kadar sürede yeni bir
bayilik kurabileceğinin tesbiti icap eder, bu hususların tahkik ve tesbiti
için gerektiğinde mahallin de talimat yolu ile keşif yapılması da
gerçekleştirilerek, makul sürenin saptanması ve tüm delillerin
değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar
verilmesinden ibarettir. Bu hususlar gözetilmeksizin önceki kararda
direnilmesi doğru değildir. O halde, usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme
kararı bozulmalıdır.
S o n u ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi
gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine
12.6.1996 gününde oybirliği ile karar verildi.
|