 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.Hukuk Dairesi
Sayı :
Esas Karar
96/10721 96/11701
Y A R G I T A Y İ L A M I
15.11.1996
Özet:Tanık dinlenirken uyulması gereken kurallar tanığın kural olarak
hakim tarafından dinlenmesi zorunluluğunu ortaya koyar. Tanığın bulunduğu
ülkeden adli yardım istenememesi gibi pek istisnai hallerde tanığa bir soru
kağıdı gönderilebilir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli
mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp
düşünüldü.
Davanın, ikamesi, yürütülmesi delillerin toplanması sonuçlandırılması
ve verilecek kararın kesinleştirilmesi Medeni Usul Yasası hükümleri ile
düzenlenmiştir. Usul yasası kamu düzeni ile ilgili olduğundan hükümlerinin
hakim tarafından resen gözetilmesi gerekir. Yalnızca taraflarca hazırlama (ve
tasarruf) ilkesinin uygulandığı davalarda delil sözleşmesi yapılabilir.
Taraflar arasında delil sözleşmesi bulunsa bile delillerin toplanması usul
kanununa göre olacaktır.
Tanık delili taktiri delillerdendir. Zayıf bir beyyinedir. Bundan
dolayı tanık delili küçük meblağlarda ve senede bağlanması imkansız olan
hukuki işlemler ve hukuki fiillerde kabul edilmiştir. Bu nedenden olacakki
tanıkların dinlenmesi kanunda teferruatlı olarak düzenlenmiştir. Kural olarak
herkes (Türk yargısına tabi olmak şartı ile) tanıklık etmek zorundadır. Bu
zorunluluk tanık olarak yapılan davet üzerine mahkemeye gelmeyi tanıklık
etmeyi kapsar (HUMK. md. 253 ve 271). Tanığı göstermiş olan taraf onun
çekinme beyanını kabul etmezse hakim iki tarafı dinleyip tanığın çekinme
isteği hakkında karar verir. Tanıklar tebligat kanununa göre tebliğ olunacak
davetiye ile mahkemeye çağrılır. (HUMK. md. 258) Tanıktan dinlenme esnasında
öncelikle hüviyeti iki taraf ile akrabalığı, derecesi tanıklığa itimadı
kaldıracak ilgi ve alakaları sorulur. (HUMK. 260) Tanıklar ayrı ayrı dinlenir
icabında yüzleştirme yapılır. (HUMK. md. 265) İki taraftan her biri
tanıklığın tavzihi ve ikmal için lazım olan yeni sualler sorabilir. (HUMK.
267) Kural olarak tanık bildiğini şifahen söyler. Yazılı notlar kullanması
memnudur (HUMK. 269). Tanıklığın mecburi olduğu hallerde cevaptan veya
yeminden imtina eden tanık derhal cezalandırılır. (HUMK. 271) Hakim tanıklık
sırasında tanığın yalan söylediği veya menfaat temin ederek tanıklık ettiği
yönünde kuvvetli delil ve emare elde ederse durumu Cumhuriyet Savcısına ihbar
ile tutuklar (HUMK. 273) Yalan yere tanıklık Türk Ceza Kanununun 186
maddesindeki suçu oluşturduğu gibi muhakemenin iadesi sebebini oluşturur.
(HUMK. 445/4) Bütün bunlar için Hakim tanıkları bizzat dinler. (HUMK. md.
266) Bu hükmün istisnası olarak tanık davaya bakan mahkemeye (HUMK. 255) veya
bulunduğu yer mahkemesine (HUMK. 257) gelemeyecek kimselerden ise o zaman
hakim tanığı ikametgahında dinler (HUMK. 255).
Görülüyorki açıklanan tüm hükümler tanığın doğruyu söylemesini temin,
tarafların ve hakimin tanığın doğru söylediğini algılamaları amacına yönelik
olup, zorlayıcı sebepler kesin bir biçimde ortaya çıkmadıkça bu prosedürden
ayrılmak amaca uygun düşmez. Şu halde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 256.
maddesinde yer alan "Müstesna hallerde, iki tarafın muvafakatları ve hakimin
tensibiyle, tayin olunacak müddet zarfında cevaplarını tahriren beyan etmek
üzere şahide bir sual varakası gönderilebilir" hükmünü bu çerçevede
yorumlamak ve burada yer alan "Müstesna halleri" şahidin hukuki yardım alma
imkanı bulunmayan ülkede oturması gibi hallerle sınırlamak doğru olacaktır.
Hele hele boşanma gibi tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri
konularda, tarafların bu biçimde tanıklık üzerinde anlaşmış olmaları da hukuk
usulü muhakemeleri kanununun 150. maddesi hükmü karşısında sonuca etkili
olmaz.
Ülkemizle tanıkların bulundukları Almanya arasında adli yardım
anlaşmaları bulunduğu (23.2.1972 tarihli resmi gazetede yayımlanan Hukuk
Usulüne dair Lahey sözleşmesi ve 7.1.1979 tarihli resmi gazetede yayımlanan
Almanya ile iki taraflı Adli yardım sözleşmesi) dikkate alınmadan beyanları
hükme etkili tanıklara gönderilen soru kağıtlarına alınan cevaplar esas
alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün
BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oyçokluğuyla
karar verildi. 15.11.1996
Başkan Üye Üye Üye Üye
Tahir Alp Ş.D.Kabukcuoğlu Hakkı Dinç Özcan Aksoy A.İhsan Özuğur
(muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Almanya'da bulunan iki tarafın tanıkları mektupla dinlenmişlerdir. Bu
husus usule aykırı ise de, taraf vekillerinin bu konuda temyizi bulunmadığı
gibi usule aykırılık hükmü değiştirecek nitelikte bulunmadığından (HUMK. md.
428/son) ve bu yanlışlığın hükmü değişterecek nitelikte olduğu da taraflarca
iddia ve itiraz konusu yapılmadığından toplanan delillere göre hükmün
onanması gerektiği kanaatiyle değerli çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye
Ali İhsan Özuğur
|