 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
C
eza Genel Kurulu
S A Y I
Esas Karar Tebliğname
1996/1-300 1997/4 1/90030
Y A R G I T A Y K A R A R I
Bozma kararı veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : İZMİR 2. Ağır Ceza
Günü : 26.6.1996
Sayısı : 183/235
Davacı : K.H.
Davaya katılan : Mehmet Musa Kayeoğlu vekili Av. Taşkın Ünler
Sanık : Selahattin Gider vekili Av. Tayfun Dalay
Kasten ve taammüden iki kişiyi öldürmek suçundan sanık Salahattin
Gider'in TCK.nun 79. maddesi hükmü muvacehesinde maktül Mustafa'yı öldürmek
suçundan ceza tertibine yer olmadığı kaydı ile beraetine, maktüle Arife
Gider'i ağır tahrik altında tasarlayarak öldürdüğü sabit görülerek TCK.nun
450/4, 51/2, 59/2. maddeleri uyarınca 20 sene ağır hapis cezası ile
cezalandırılmasına, sanığın tutuk halinin sürdürülmesine ilişkin İzmir 2.
Ağır Ceza Mahkemesince 5.6.1995 gün 209/165 sayı ile verilen karar,
kendiliğinden ve katılan vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay
1. Ceza Dairesince 8.4.1996 gün ve 945/1204 sayı ile;
".... incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma sebebi dışında bir
isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak;
Sanığın karısı maktüle Arife Gider'e iki el ateş edip vurduktan sonra,
maktüle ile arasına giren Mustafa Musa Kayaoğlu'nu görmesine rağmen ve onun
da yaralanmasına veya ölmesine neden olabileceğini bilebileceği şartlar
içinde atışına devam edip ölümüne neden olduğunun dosya içeriğinden açıklıkla
anlaşılması karşısında; sanığın Mustafa Musa Kayaoğlu'na karşı eyleminin
TCK.nun 79. maddesi çerçevesinde değerlendirilmeyeceği, adı geçen maktülü de
öldürmesi nedeniyle TCK.nun 52, 448, 51/2, 59. maddelerinin uygulanması
suretiyle cezalandırılmasına karar verilmesinde ve gerçek içtima kurallarının
uygulanmasında zorunluluk olduğu halde, yazılı şekilde hüküm kurulması"
isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 26.6.1996 gün ve 183/235 sayı ile;
Özellikle sanık Selahattin'in aşamalarda birbirini tamamlayan
beyanlarına göre, sanık silahını çıkarıp pastahaneye girmiş, sağ tarafta işi
ile meşgul olan maktüle Arife Gider'e yaklaşarak silahını maktüleye
doğrultmuş, maktülenin sanığı görmesi üzerine, silahını ateşleyerek iki el
ateş etmiş, bu esnada maktüle Arife'nin "Cankurtaran yok mu?" diye bağırması
ve silah sesi ile irkilen, dükkanın girişine göre sol tarafta tabloda
çalışmakta olan maktül Mustafa Musa Kayaoğlu'nun olaya müdahale etmek
istediği sırada silahını 3. kez ateşlemek üzere doğrultmuş ve bu sırada
maktül Mustafa'nın, maktüle Arife'nin önüne atlaması neticesi sanığın da
tetiği çekmiş bulunması nedeniyle 3. kurşun maktül Mustafa'ya isabet ederek
bu şahıs ölmüştür. Sanığın, Mustafa'yı hedef alma durumu veya şahısta hata
sonucu adam öldürme durumu yoktur. Maktül Mustafa, sanığın maktüleye yaptığı
atış sırasında araya girmesi nedeniyle vurulup ölmüştür. Olayda başka görgü
tanığı bulunmadığından sanığın aşamadaki bu savunmalarının kabulünde yasal
zorunluluk vardır." biçimindeki gerekçeler ile direnmeye karar vermiştir.
Yasa gereği temyize tabi bu kararın ayrıca katılan vekilince de temyiz
edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" isteyen 2.12.1996
günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca
okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre;
Sanık ile maktüle Arife Gider resmen evli olup, sanığın yeğeni Hamdi
ile maktüle ilişki kurmuşlar, Taşova İlçesinden Bornova'ya giderek birlikte
yaşamaya başlamışlardır. Sanık ile maktüle boşanmak üzere anlaşmışlarsa da,
sanık zina suçu nedeniyle savcılığa başvurarak şikayetçi de olmuştur. Buna
kızan ölen Arife, zaman zaman sanığa telefon edip mutlu olduklarını
söyleyerek Hamdi ile olan cinsel ilişkilerinin ayrıntılarını anlatıp sanığı
huzursuz etmeye başlamış, sanık da bu anlatılanların etkisi ile eşi Arife'yi
öldürmeye karar vermiştir. Olay günü Taşova'dan tabancalı olarak Bornova
İlçesinde Arife'nin çalıştığı pastahaneye gelen sanık, eşine 2 el ateş edip
vurduğu esnada yaptığı müteakip atışlarda Arife'yi korumak ve sanığa engel
olmak için araya giren Mustafa Musa Kayaoğlu'nu da tek mermi isabetiyle
öldürmüştür.
Bu biçimde gerçekleşen olayda TCK.nun 79. maddesinde düzenlenen
işlediği bir fiil ile kanunun muhtelif ahkamını ihlal eden kimse o ahkamdan
en şedit cezayı tazammun eden maddeye göre cezalandırma hali söz konusu
olamaz. Bu itibarla direnme kararı yerinde değildir.
İlk atışlarıyla maktuleyi vuran sanık, ona yönelik atışlarına devam
ederken araya giren ve kendine mani olmak isteyen maktulü gördüğü ve ona da
isabetin öngörülebilir olduğu bir ahvalde maktülü sakınmadan, onu bertaraf
etmeye özenmeden, maktuleye yönelik atışlarını sürdürmesi ve bu sırada vaki
kayma-sekme-saptırma gibi herhangi arıza nedeni ile maktulün de vurulmasını
gerçekleştirdiği anlaşıldığından; maktulün ölümünden dolayı TCK.nun 52.
maddesi delaletiyle 448, 51/2, 59. maddelerinin uygulanması gerektiği
yönündeki Özel Daire kararı yerindedir.
Kurul Üyelerinden 4. Ceza Dairesi Başkanı Sami SELÇUK: "1- T.Ceza
Yasasının 52. maddesi kişide yanılgıdan ve sapmadan (abberratio ictus) söz
etmektedir. Ancak, her iki durumda da, davranışın sonucu tektir. Bir başka
deyişle, Yasa tek sonuçlu kişide yanılgı ya da sapmayı öngörmüş, böylece iki
suçun varlığını benimsememiş; sonuç tek olduğundan, öznel yöne üstünlük
tanıyarak ve suçun asıl mağdura karşı suç işlendiğini varsayarak, gerçek ile
irade arasındaki ayrılığı, iradeye göre çözmüştür. Bu yüzden, hem iki sonucun
varlığını benimsemek ve hem de 52. maddeyi uygulamak, ağır bir çelişkidir.
Esasen, olayımızda 52. maddede öngörülen kişide yanılgı ya da sapma (hedefte
yanılgı) durumlarından hiç biri sözkonusu değildir. Öldürülen Musa Kayaoğlu
nedeniyle T.C. Yasasının 51. maddesinden sanığın yararlandırılması
olanaksızdır. Zira davranış ve sonuç ayrıdır; ayrıca öldürülenin haksız bir
kışkırtması da bulunmamaktadır. Arife Gider'den kaynaklanan haksız kışkırtma
hükmü ise yalnızca onunla ilgili sonuçta uygulanmalı ve bununla
yetinilmelidir. Esasen olayda Arife Gider doğrudan, Musa Kayaoğlu olası
kasıtla öldürülmüşlerdir. Zira, sanık, Arife Gider'i öldürmek isterken, bunu
engellemek isteyen Musa Kayaoğlu'nu da öldürmeyi göze almıştır. Bu ise olası
(ne olursa olsun) kastın tipik bir örneğidir.
2- Öte yandan T.C. Yasasının 79. maddesine göre kurulan hükümler,
hükümlülük kararı niteliğindedirler ve birden fazladırlar. Yalnız ceza tektir
ve en ağır olan suça göredir. O nedenle, ceza verilmeyen suç nedeniyle "ceza
verilmesine yer olmadığı kaydıyla beraat" kararı denilmesi ve kabule göre
Özel Dairenin bunu bozma nedeni yapmaması yerinde değildir." diyerek ve
değişik gerekçeyle, Kurul Üyesi Zeki ASLAN da aynı doğrultudaki değişik
gerekçeyle bozma yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün
tebliğname doğrultusunda gerekçede oyçokluğu, sonuçta oybirliği ile
BOZULMASINA, 4.2.1997 günü karar verildi.
Mehmet UYGUN S.SELÇUK S.GENÇAY S.N.DEDA
Birinci Başkanvekili 4.C.D.Bşk. 7.C.D.Bşk. 3.C.D.Bşk.
Bozma
M.N.ÜNVER N.BENLİ N.MUTİŞ R.SÖNMEZ
8.C.D.Bşk. 5.C.D.Bşk. 6.C.D.Bşk.
Ş.GÜNGÖR M.KABAN A.ÖNCÜL T.ÜNERİ
G.DEMİRBİLEK O.ŞİRİN H.DEMİRÖRS
T.DEMİRTAŞ
İ.YÜCEL M.F.İNAN S.ERKAN S.YETKİN
A.İSAOĞLU Z.ASLAN A.KÖKSAL Y.K.DOĞAN
Bozma
|