 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Onyedinci Hukuk Dairesi
E. 1995/877
K. 1995/896
T. 15.2.1995
* KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ
* YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KARARI
* 1617 SAYILI KANUN
* 3402 SAYILI KADASTRO KANUNU
ÖZET: Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun konuyla ilgili
23.12.1994 gün ve 1992/2,1994/5 sayılı kararında, 1617 sayılı Yasanın
yürürlüğe girdiği 26.7.1992 tarihinden sonra ve o tarih itibariyle yürürlükte
bulunan yasalara göre belgesiz zilyetlik yolu ile kazanılmış taşınmazların,
3402 sayılı Kadastro Yasasının yürürlüğünden sonra açılan davalarda anılan
Yasanın 14. maddesinde öngörülen sınırlamaların nazara alınmasını hükme
bağlamıştır.
Somut olayda, dava 3402 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden sonra açıldığı
gibi, tescil ilamı 1617 sayılı Yasanın yürürlüğünden önce kesinleşmiş ve tapu
kütüğüne işlenmiştir. Bu durumda kesinleşerek tescil edilen yüz dönümlük
yerin iş bu davada belgesiz zilyetlik kısıtlamasının nazara alınamaz. Bu
sebeple taşınmazın payları oranında davacılar adına tesciline karar vermek
gerekir.
(3402 s. Kadastro K. m. 13/B,C;14)
(743 s. MK. m. 639)
(1617 s. TTRÖK. m. 20)
(766 s. Tapulama K. m. 33)
(YİBK., 23.12.1994 gün ve E:1992/2, K:1994/5 s.)
Taraflar arasındaki tesbite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda,
davanın reddine ilişkin verilen hükmün davacılar Ali ve Ahmet tarafından
süresi içinde temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Altınekin Kadastro Mahkemesi'nce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 11.5.1994 gün
ve 1994/7-147-306 sayılı kararı uyarınca davanın reddine karar verilmiş;
hüküm, davacılar Ali ve Ahmet tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davalının belgesiz zilyetliğe dayalı olarak aynı çalışma alanı
içerisinde daha önce 100 dönüm taşınmaz edindiği gerekçe gösterilerek davanın
reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu kabulü dosya içeriğine ve
toplanan delillere uygun düşmemektedir. Taşınmazın, Asliye Hukuk Mahkemesinin
8.4.1969 gün, 1967/251-1969/224 sayılı kesinleşen tescil ilamının redde konu
edilen 41.000 metrekarelik yer olduğu taraflar arasında uyuşmazlık konusu
olmadığı gibi bu yön mahkemenin de kabulündedir. Bilgisine başvurulan
bilirkişi ve tanıklar, gerek tescil davasının açıldığı tarihten önce ve
gerekse tescil kararının kesinleştiği tarihten tesbit tarihine kadar geçen
yirmi yılı aşkın süre içerisinde taşınmaz üzerinde miras bırakanlarının ve
davacıların aralıksız, çekişmesiz ve malik sıfatıyla zilyet olduklarını haber
vermişlerdir. Uyuşmazlık, yukarıda tarih ve sayısı bildirilen kararla
davacıların miras bırakanı adına belgesiz zilyetliğe dayalı olarak tescil
edilen taşınmazın yüz dönümlük bölümünün 3402 sayılı Kadastro Yasasının 14.
maddesinde öngörülen yüz dönüm sınırlanmasında gözönünde bulundurulmasının
gerekip gerekmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun konuyla ilgili 23.12.1994 gün,
1992/2-1994/5 sayılı kararlarında 1617 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği,
26.7.1972 tarihinden sonra ve o tarih itibariyle yürürlükte bulunan yasalara
göre belgesiz zilyetlik yolu ile kazanılmış taşınmazların, 3402 sayılı
Kadastro Yasasının yürürlüğünden sonra açılan davalarda, anılan Yasanın 14.
maddesinde öngörülen sınırlamalar bakımından nazara alınması gerektiği hükme
bağlanmıştır. Somut olayda dava, 3402 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden
sonra açıldığı gibi, tescil ilamı da 1617 sayılı Yasanın yürürlüğünden önce
kesinleşmiş ve tapu kütüğüne işlenmiştir. Bu durumda, kesinleşen tescil
ilamına konu olan ve tapuya tescil edilen yüz dönümlük yerin iş bu davada
belgesiz zilyetlik kısıtlamasında nazara alınamaz. Hal böyle olunca davanın
kabulü ile taşınmazın payları oranında davacılar adına tesciline karar vermek
gerekirken reddi yoluna gidilmiş olması doğru değildir.
Davacılar Ali ve Ahmet'in temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün
açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek
halinde temyiz edene geri verilmesine, 15.2.1995 gününde oybirliğiyle karar
verildi.
|