 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7.Hukuk Dairesi
YARGITAY İLAMI
ESAS KARAR
1995/8467 1996/3554
Mahkemesi :İpsala Kadastro Mahkemesi
Tarihi :28.12.1990
Numarası :1986/142-1990/367
Davacı :Orhan Kulin ve paydaşları, İbrahim Kayrak
Davalı :Hazine
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonuunda verilen
hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle, temyiz isteğinin yasal süresinde
olduğu anlaşıldı. Tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu. Gereği
görüşüldü:
Kadastro sırasında 181 parsel sayılı 7480 metrekare yüzölçümündeki
taşınmaz devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğundan söz
edilerek hazine adına tesbit edilmiştir. İtirazları komisyonca reddedilen
Orhan Kulin ve paydaşları tapu kaydına dayanarak dava açmışlardır. Tesbit ve
askı süresinden sonra Asliye Hukuk Mahkemesinde İbrahim Kayrak tarafından
hazine aleyhine açılan tescil davası görevsizlik kararı ile kadastro
mahkemesine aktarılmıştır. Mahkemece İbrahim Kayrak'ın davasının reddine,
Orhan Kulin ve paydaşlarının davasının kabulüne, dava konusu parselin
davacılar Orhan Kulin ve paydaşları adına payları oranında tesciline karar
verilmiş, hüküm davacı İbrahim Kayrak ile davalı hazine tarafından temyiz
edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın Kamil Bey mirascıları olan davacı Orhan Kulin
ve paydaşlarının tutunduğu Sultan Selim Han Vakfından icareteynli taşınmaza
ait K.Sani 1288 günlü tapu kaydının kapsamında kaldığı, mahkemece yapılan
keşif ve askeri harita uygulaması ile saptanmıştır. Tapu kaydının icareteynli
vakıf taşınmaza ait olması ve bu nitelikteki taşınmazların 4.3.1959 gün ve
2/19 sayılı içtihadı birleştirme kararına göre zilyetlikle kazanılmasının
mümkün olmadığı gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, söz konusu
içtihadı birleştirme kararı hüküm fıkrası ile sıkı sıkıya bağlantılı olan
gerekçesinden de açıkca anlaşıldığı üzere icareteynli vakıf mutasarrıfının
intikale salih mirasçı bırakmadan ölümü nedeniyle vakfına dönen ve bu nedenle
mülkiyeti mutasarrıfına geçmemiş olan taşınmazlarla ilgilidir. Bu nedenle
taşınmazın vakfına dönüp dönmediğinin ve sözü edilen içtihadı birleştirme
kararının kapsamına girip girmediğinin 2762 sayılı Vakıflar Kanununun ilgili
hükümleri incelenmek suretiyle belirlenmesi gerekmektedir. 5 Haziran 1935
tarihli Vakıflar Kanununun mukataalı ve icareteynli vakıf mallarının
tasfiyesi ile ilgili 4. babında yer alan 26. maddesinde bu Kanunun neşrinden
sonra vakıf malların mukaataya ve icareteyne bağlanamayacağı 27. maddesinde
mevcut mukataalı toprakların veya icareteynli taşınmazların mülkiyetlerinin
taviz karşılığında mutasarrıflarına geçirileceği 28. maddesinde tavizi ödenen
taşınmazın mülkiyetinin mutasarrıfı adına tapuya tescil olunacağı 29.
maddesinde on yıl içinde taviz vermek suretiyle icareteyn veya mukataa
kayıtları terkin edilmemiş olan taşınmazların mülkiyetinin on yıl sonunda
kendiliğinden mutasarrıflarına geçeceği ve vakfın hakkının ivaza döneceği
hükme bağlanmış ve 13 Haziran 1945 günlü 4755 sayılı kanunla da 29. maddede
yazılı süre sona erdiği tarihden başlayarak on yıl uzatılmıştır. Anılan yasa
hükümlerinden çıkan sonuca göre uzatılan süre bitmiş olup söz konusu sürenin
bitiminden itibaren taşınmazın mülkiyeti kendiliğinden mutasarrıfı olan kişi
ya da kişilere, ölümleri halinde ise mirascılarına geçmiş vakfın hakkı bedele
dönüşmüştür. Mutasarrıfın mülkiyetine geçen taşınmazlar 4.3.1959 gün ve 2/19
sayılı içtihadı birleştirme kararının kapsamı dışındadır. Vakıflar Kanununun
41. maddesi hükmüne göre Medeni Kanundaki zamanaşımı hükümleri vakıf mallar
hakkında da tatbik olunur. İstisnası, aynı Kanunun 8. maddesi hükmünce
doğrudan doğruya hayrattan olan vakıf taşınmazlardır. Medeni Kanunun 81/B
maddesi kazanılmış hakları ortadan kaldırmış değildir. O halde, tarafların
iddia ve savunmalarının bu kurallar ve hükümler gözönünde tutulmak suretiyle
incelenmesi gerekmektedir. Davacı Orhan Kulin ve paydaşlarının tutunduğu tapu
kaydına göre taşınmazın mutasarrıfları Kamil Bey ile kardeşleri Behiye,
Sıdıka ve Zafer Adile Hanımdır. Bunlardan Zafer Adile Hanım'ın 1/4 payı adı
geçenin ölümü üzerine K.sani 1330 gün ve 125 sayılı tapu kaydı ile kocası
Ahmet Azmi Bey'e intikal etmiştir. Tapu kayıtlarında bu tarihten sonra
intikal yapılmamıştır. Kayıt maliklerinden Kamil Bey 1296 yılında ölmüş ve
dosyada bulunan veraset kararında adları geçen mirasçılarını bırakmıştır. Bu
durumda Kamil Bey payının diğer koşulları bulunduğu takdirde kazandırıcı
zamanaşımı zilyetliği ile iktisabı mümkündür. Mahkemece Behiye, Sıdıka ve
Ahmet Azmi'nin ölüm tarihleri ile mirasçı bırakıp bırakmadıkları
belirlendikten sonra davacı İbrahim Kayrak'ın zilyetliğe dayanan iddiaları
araştırılmalı, adı geçen davacı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun
13/B-C maddesi hükmünde öngörülen edinme koşullarının gerçekleşip
gerçekleşmediği kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanmalıdır. Taşınmazla
ilgili kadastro tesbit tutanağında taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu
altındaki yerlerden olduğu belirtilerek çalılık niteliğiyle hazine adına
tesbit edildiği halde mahkemece dinlenen bilirkişi ve tanıklar taşınmazın
tesbit gününden geriye doğru 20 yıldan fazla bir zamandan beri komşu parsel
malikleri tarafından sürülüp ekildiğini bildirmişlerdir. Mahkemece bu çelişki
üzerinde durulmamış, taşınmazın hangi bölümünün hangi zilyet tarafından
ekilip sürüldüğü, zilyetlerle davacı İbrahim arasında akdi ya da irsi ilişki
bulunup bulunmadığı belirlenmemiştir Sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için
teknik bilirkişi iştiraki ile tesbit tutanağında imzaları bulunan muhtar ve
tüm bilirkişiler mahkemece dinlenen bilirkişi ve tanıklar hazır olduğu halde
mahallinde yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişi, tanıklar ve tesbit
bilirkişilerinden zilyetliğin başlangıcı, sürdürülüş biçimi ilk zilyet ile
sonraki zilyet arasında miras ve akti ilişki olup olmadığı yönünden olaylara
dayalı etraflı bilgi alınmalı, davacının zilyetliği varsa, taşınmazın hangi
kesimini kullandığı açıklığa kavuşturulmalı, teknik bilirkişiye keşfi
izlemeye elverişli olacak şekilde haritalı rapor düzenlettirilmeli, bilirkişi
ve tanık sözleri arasında çelişki ortaya çıktığı takdirde yöntemine uygun
olarak yüzleştirilmek suretiyle giderilmeye çalışılmalı koşulların varlığı
halinde zilyedin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddesi hükmünden
yararlanabileceği dikkate alınmalı, deliller bu çerçevede değerlendirilerek
sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mücerret 4.3.1959 günlü ve 2/19 sayılı
içtihadı birleştirme kararına dayanılarak eksik incelemeyle yazılı şekilde
hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi kabule göre de Kamil Bey mirasçılarının
tümünün taşınmazda Kamil Bey'den intikal eden 1/4 oranında payları olduğu ve
diğer kayıt maliklerinin mirasçısı olduklarını iddia ve ispat etmediklerine
göre payla sınırlı olmaksızın taşınmazın tümünün Kamil Bey mirasçıları adına
tesciline karar verilmiş olması dahi isabetsiz, temyiz itirazları bu
nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 8.4.1996
gününde oybirliği ile karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
H. Örmeci İ. Haznedaroğlu M. Yıldız A. Alyaz Y. Büken
|