 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
18.HUKUK DAİRESİ
ESAS KARAR
1995/7578 1995/8358
Y A R G I T A Y İ L A M I
Davacı Ahmet Ünal ile davalı İZSU Genel Müdürlüğü aralarındaki
kamulaştırma bedelinin arttırılması davasına dair İzmir 6. Asliye Hukuk
Mahkemesinden verilen 13.3.1995 günlü ve 1994/428- 1995/192 sayılı hükmün
onanması hakkında dairece verilen 15.5.1995 günlü ve 1995/5065- 5824 sayılı
ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki
bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Bedel arttırımına ilişkin dava, kamulaştırılan taşınmazın,
Kamulaştırma Kanununun 17. maddesine göre açılan tescil davası sonunda,
kamulaştırma tebligatının usulüne uygun olduğu, bu suretle kamulaştırmanın
kesinleşmiş olduğu gerekçesi ile tescile karar verildiği ve bu kararın
Yargıtay'ca onanıp kesinleştiği, bu durumda 30 günlük yasal süre içinde
açılmadığından mahkemece reddedilmiş ve buna dair karar Dairece onanmıştır.
Gerçekten 17. maddeye göre açılan davanın yargılaması sırasında kamulaştırma
tebligatının usulüne uygun olmadığı, bu nedenle kamulaştırma işleminin
kesinleşmediği, bu suretle tescil koşulunun doğmadığı savunulmuş olmasına
rağmen bu savunma varit görülmeyerek tescile karar verilmiş (7.6.1994) isede,
tescil kararı verilmeden, henüz yargılama devam ederken davalı taşınmaz
maliki, 9.5.1994 tarihinde bu bedel artırım davasını açmış ve kamulaştırma
tebligatının geçersiz olduğunu ileri sürmüştür. Tescil davası derdest ve
henüz kamulaştırma tebligatının usulüne uygun olduğuna dair bir mahkeme
kararı verilmemiş iken tebligatın geçersizlik iddiasının bedel arttırımı
davasında incelenmesine bir yasal engel bulunmamaktadır. Daha sonra, tescil
davasında tebligatın geçerli olduğuna dair yapılmış ve kesinleşmiş bulunan
tesbit, görülmekte olan bu davada güçlü delil olabilir isede, aksinin
sübutuna engel olacak biçimde kesinleşmiş hüküm niteliğinde değildir. Çünkü
her iki dava belirli bir süre içinde aynı anda derdest durumda olup,
kamulaştırma tebligatının geçerli olup olmadığı bedel arttırımı davasının
yargılamasında da araştırılıp incelenmesi gereken bir dava şartı
niteliğindedir. Oysa tescil davası görülüp, tebligat gecerli sayılarak
kamulaştırmanın kesinleşmiş olduğunun kabulü ile 17. maddeye göre tescil
kararı verilip, bu karar kesinleştikten sonra artırım davası açılmış olsa
idi, böyle bir durumda, artık tebligatın geçerli olup olmadığı, bedel artırım
davasında tartışılmayacak ve davanın süreden reddi doğru olacaktı.
Dosyadaki belgeler incelendiğinde, kamulaştırma tebligatının davacının
tapuda gösterilen "Ordu Caddesi No:10 - Yeşilyurt- İzmir" adresine
çıkarıldığı, muhatabın adresini terk ettiği ve yeni adresi bulunmadığı
gerekçesi ile bila tebliğ iade edildiği, bunun üzerine idarece ilgili
kuruluşlardan adres tesbiti istenmesine rağmen adresin tesbit edilemediği ve
bundan sonra ilanen tebligat yoluna başvurulduğu görülmüştür. Davacının
yukarıdaki adreste kamulaştırma evrakının tebliğe çıkarıldığı tarihte,
öncesi ile sonrasında oturduğu mahalle muhtarlığı ilmuhaberi, tapu devir
senedi ve vekaletname örneği içeriğinden anlaşılmıştır. Nitekim ilanen
tebligat yapıldıktan sonra tescil için açılan davada, dava dilekçesi de aynı
adreste bizzat davalıya (davacı) tebliğ edilmiştir. Bu durumda, ilanen
tebligat yapılması için davacının adresinin bilinmediğine, tüm aramalara ve
tahkikata rağmen bulunmadığına dair önkoşulun gerçekleşmemiş olduğu ve ilanen
tebligatın geçersiz bulunduğu sonucuna varılmalıdır. Tebligatın çıkarıldığı
adreste oturan kişi adresi mechul sayılamaz. İdarenin açtığı tescil davasına
ait dava dilekçesinin 29.4.1994 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş olması,
resmen belgelendirilmiş ıttıla kabul edildiğinde, 9.5.1994 tarihinde açılan
bedel arttırım davasının (ilanen tebligatın usulüne uyğun bulunmaması
nedeniyle) süresinde olduğunun kabulü ile iddia ve savunma dikkate alınarak
gerekli tahkikat icrası ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi
gerekirken, süresinde açılmadığı gerekçesi ile davanın reddi doğru değildir.
Mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerektiği halde zuhulen
onandığı anlaşıldığından karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairenin onama
kararının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda açıklanan gerekçe ile
BOZULMASINA, yatırılan temyiz onama harcının istek halinde davacı tarafa
iadesine, 8.9.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Sait Rezaki M.A.Selçuk S.Erçoklu V.Canbilen A.Nazlıoğlu
|