 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Onuncu Hukuk Dairesi
E. 1995/67
K. 1995/3774
T. 18.4.1995
* FAZLADAN ALINAN PRİMLERİN İADESİ
* KONUT EDİNDİRME YARDIMI
* MAHSUP SIRASI
* İADEDE UYGULANACAK FAİZ BAŞLANGICI
* ÖZEL HÜKÜMLERİN ÖNCELİKLE UYGULANMASI
ÖZET: Amme alacağına karşılık zorlama ile (cebren) tahsil edilen paraların
mahsubunda sıra; önce, takip konusu alacağın aslı, sonra sırasıyla; ceza,
zam, faiz ve takip giderleri gibi fer'ileridir. İsteğe balı olarak (rızaen)
yapılan ödemelerde de bu sıra uygulanır.
İşverenin, Sosyal Sigortalar Kurumu'na yaptığı ödemelerle ilgili protokolde,
mahsup konusunda özel hüküm bulunmaması halinde, Borçlar Kanununa göre, özel
yasa niteliğinde olan Sosyal Sigortalar Kanunu ve Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkındaki Kanun uygulanacağından, işverenin ödemesi gereken sigorta
primi ve konut edindirme yardımı borçlarının çekle tahsil edilmiş olması
halinde, protokol nazara alındığında mahsup sırası; prim borçları, konut
edindirme yardımı, sigorta primine ilişkin gecikme zammı ve faizi, konut
edindirme yardımına ilişkin gecikme zammı şeklinde olmalıdır.
Bilirkişi incelemesi sonunda, işverenin alacaklı olduğu anlaşılırsa, alacağa,
Kurum'a yatırıldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren kanuni faiz
uygulanmalıdır.
(743 s. MK. m. 2)
(818 s. BK. m. 85)
(1086 s. HUMK. m. 388, 489)
(506 s. SSK. m. 80, 84, geçici m. 78)
(3320 s. MİKEK. m. 8)
(6183 s. AAK. m. 42, 47)
Davalı Kurum'a fazla ödenen toplam 621.110.518.- TL.nin tahsili davasının
yapılan yargılaması sonunda, davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde
temyizen incelenmesi taraflar avukatınca istenilmesi ve davacı avukatınca da
duruşma talep edilmesi üzerine; dosya incelenerek tetkik hakimi tarafından
düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü
ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici
sebeplere göre, Sosyal Sigortalar Kurumu'nun temyiz itirazlarının reddi
gerekir.
2- Hükmün tefhiminin HUMK.nun 489. maddesine yollamada bulunduğu aynı Kanunun
388. maddesindeki unsurları da içerir biçimde yapılmadığı gibi, tebliğ de
edilmediğinin anlaşılması karşısında, davacı vekilinin temyiz itirazları
süresinde kabul edilerek işin esasının incelenmesinde; davacı şirketin de
içinde bulunduğu Sosyal Sigortalar Kurumu'nda ayrı ayrı tescilli işyerleri
bulunan şirketler grubuna dahil beş şirketin 1990 ile 1991 yıllarına ait
26.8.1991 tarihi itibariyle sigorta prim ve konut edindirme yardımından
dolayı asıl ve gecikme zammına ilişkin borcu bulunduğu, Sosyal Sigortalar
Kurumu ile davacı şirket arasında sözkonusu borcun ödenmesine ilişkin olarak
mutabakata varılarak taksitlendirme yapıldığı, 26.10.1991, 26.11.1991,
26.1.1992 vade tarihli çekler tahsil edildiğinde, davalı Sosyal Sigortalar
Kurumu'nca önce davacı şirketin prim borcuna, kalanının da konut edindirme
yardımına mahsup edildiği, bu aşamada Sosyal Sigortalar Kurumu'nun prim
borcunun tamamen kapatıldığı, konut edindirme yardımının bir kısmı ile
sigorta primi ve konut edindirme yardımı ile ilgili gecikme zammı borçlarının
kaldığı, davalı Kurum'un 26.2.1992 tarihinde tahsil ettiği çek bedelini bu
defa sigorta primi ile ilgili gecikme zammından mahsup ettiği ve sonraki
tahsilatlarda da mahsup işlemini bu çevrede sürdürdüğü dosyadaki delillerden
anlaşılmaktadır.
Davada uyuşmazlık konusu olan husus, Sosyal Sigortalar Kurumu'nca davacı
şirketten tahsil edilen çek bedellerinin davacı işverenin sigorta primi,
konut edindirme yardımı ile bunlara ilişkin gecikme zammından oluşan
borçlarından hangisinden öncelikle mahsup edileceği, başka ifade ile mahsup
işlemindeki sıra konusundadır.
Bu konuda öncelikle taraflar arasındaki ödeme protokolü celp edilerek,
prokolde davacı işveren tarafından yapılacak ödemelerin sigorta primi, konut
edindirme yardımı ve bunlara ait gecikme zammının hangisinden mahsup
edileceği, başka ifade ile mahsup işlemindeki sırayı öngören hükümler
bulunması halinde bu hükümler taraflar için bağlayıcı nitelik taşıyacağından
uyuşmazlık bu çevrede halledilmelidir.
Ödeme protokolünde mahsup konusunda özel hüküm bulunmaması halinde,
uyuşmazlığın mevzuata göre çözümlenmesinde, özel yasa hükümlerinin genel
nitelikteki yasa hükümlerine nazaran uygulama önceliğine haiz bulunduğu
ilkesi gözönünde tutulmalıdır.
506 sayılı Kanunun 3917 sayılı Kanunla değişik 80. maddesi hükmüne göre,
Sosyal Sigortalar Kurumu'nun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer
alacaklarının tahsilinde, 21.7.1953 tarih ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun hükümleri uygulanır. Giderek 3320 sayılı
Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı
Yapılması Hakkındaki Kanunun 8. maddesinde, işveren tarafından Sosyal
Sigortalar Kurumu'na zamanında ödenmeyen konut edindirme yardımlarının re'sen
veya ilgililerin başvurusu üzerine Sosyal Sigortalar Kurumu'nca 506 sayılı
Kanunun primlerinin tahsiline ilişkin hükümleri çevresinde tahsil olunacağı
öngörülmüştür. O halde, gerek sigorta primi ve buna ilişkin gecikme zammı ve
faizi, gerekse konut edindirme yardımı ile buna ilişkin gecikme zammının
tahsil ve mahsubunda 6183 sayılı Kanun hükümleri uygulanacaktır. Anılan
Kanunun konu ile ilgili 47. maddesi hükmünde ise, amme alacağına karşılık
cebren tahsil olunan paraların önce takip mevzu alacağın aslına, sonra; ceza,
zam, faiz ve takip giderleri gibi fer'ilerine mahsup edileceği öngörülmüştür
ki, bu hükmün amme alacağına karşı rızaen yapılacak ödemelerde de öncelikle
uygulanması gerekeceği söz götürmez. Giderek bahis konusu özel hüküm varken,
Borçlar Kanununun daha genel nitelikteki 85. maddesi hükmüne dayanılarak
karar verilemez. Kaldı ki davacı şirket 23.3.1992 tarihli dilekçesiyle davalı
Kurum'un yaptığı mahsup işlemine itiraz etmiştir.
Bu durumda, davacı şirket ile Kurum arasındaki mutabakat gereğince davacı
şirketten tahsil olunan paralar önce 506 sayılı Kanundan kaynaklanan prim
borçları ile 3320 sayılı Kanuna dayalı konut edindirme yardımından mahsup
edilmeli, alacağın aslının tamamen tahsilinden sonra sırasıyla, önce sigorta
primine ilişkin gecikme zammı ve faizi, bunun tahsilinden sonra konut
edindirme yardımına ilişkin gecikme zammından mahsup edilmelidir. Giderek
sigorta primine ilişkin gecikme zammı ve faizin mahsubunda 3786 sayılı Kanun
hükümleri de gözönünde bulundurulmalıdır. Diğer taraftan, konut edindirme
yardımının Sosyal Sigortalar Kurumu'nun kendi alacağı olmayıp, sadece
işverenin banka hesabına süresinde yatırmaması halinde bu paranın tahsilinde
aracılık etmesi sonuca etkili değildir. Zira, gerek sigorta primi gerekse
konut edindirme yardımı kamu alacağı niteliğinde bulunduğu gibi 3320 sayılı
Kanunun 8. maddesinde öngörüldüğü üzere anılan maddedeki esaslar çevresinde
konut edindirme yardımının tahsili yükümüde kanunen Sosyal Sigortalar
Kurumu'na aittir. Giderek, Medeni Kanunun 2. maddesinde öngörülen objektif
hüsnüniyet kuralları da uyuşmazlığın öngörülen biçimde çözümünü
gerektirmektedir.
3- Yargılama aşamasında 24.2.1994 tarihli bilirkişi raporu yetersiz görülerek
yeniden bilirkişi incelemesine gidilmesine rağmen önceden kabul edilmeyen
raporun sonradan hükme dayanak kılınması keza yerinde değildir. Mahkemece
yapılacak iş, yukarıda ikinci bentte öngörülen esaslar çevresinde ve davacı
şirket tarafından ödeme protokolü dahilinde Sosyal Sigortalar Kurumu'na
yapılan tediyelere göre 3786 sayılı Kanun hükümleri de gözönünde tutulmak
suretiyle davacı şirketin davalı Kurum'a karşı yanlış ve yersiz ödemeden
dolayı alacaklı olup olmadığını, alacaklı ise miktarını yeniden bilirkişi
incelemesine de gidilmek suretiyle belirlemekten ibarettir. Giderek işbu
alacağa 506 sayılı Kanunun 84. maddesi hükmü gereğince Kurum'a yatırıldığı
tarihi takip eden aybaşından itibaren yasal faiz yürütülmelidir.
Mahkemece belirtilen maddi ve hukuki esaslar gözönünde tutulmadan ve eksik
araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma
nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve
hüküm bozulmalıdır.
S o n u ç : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA),
davacı avukatı yararına takdir edilen 750.000.- lira duruşma avukatlık
parasının karşı tarafa yükletilmesine ve temyiz harcının istek halinde
ilgiliye iadesine, 18.4.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|