Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



     T.C.
   YARGITAY
2.CEZA DAİRESİ

                               Y A R G I T A Y  İ L A M I 

Esas       No :l995/5370  
Karar      No :l995/7832
Tebliğname    :114897

	6136 Sayılı Kanuna Muhalefet, tedbirsizlik ve dikkatsizlik neticesi
 ölüme   sebebiyet vermekten sanık Nuri Özger; tedbirsizlik ve dikkatsizlik
 neticesi ölüme sebebiyet vermekten sanık Erdinç Yalçınkaya, Halil Yalçınkaya
 ve Remzi Kocaman haklarında yapılan duruşma sonunda: Mahkumiyetlerine,
 sanıklar hakkında 647 Sayılı Kanunun 4 ve 6 maddelerinin tatbikine yer
 olmadığına  dair (GEMLİK) Asliye  Ceza Mahkemesinden verilen 28.10.1994
  tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi müdahiller ve sanıklar  tarafından
 süresinde dilekçeyle istenmek ve dava evrakı C.Başsavcılığının 27.4.1995
 tarihli tebliğnamesiyle daireye gönderilmekle okunup iş anlaşıldıktan sonra
 gereği düşünüldü:
	Sanık Nuri Özger vekilinin 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan
 kurulan hükme yönelik temyiz itirazları ile müdahiller ve sanıklar
 vekillerinin taksirle ölüme sebebiyet suçundan kurulan hükme ilişkin sair
 temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
	13.6.1993 günü sanık Erdinç Yalçınkaya'nın yazlık evinde kardeşi olan
 sanık Halil Yalçınkaya ile birlikte oturdukları sırada, sanıklar Nuri Özger
 ve Remzi Kocaman'ın eşleriyle birlikte ziyarete geldikleri, sanıkların
 bahçedeki sohbetleri esnasında konu silahtan açıldığında, sanık Nuri Özger'in
 beraberinde getirdiği bulundurma ruhsatlı tabancasını çıkararak diğerlerine
 gösterdiği ve atış yapmayı önerdiği, bunun üzerine her dört sanığın bahçe
 kenarındaki bir direk üzerine koydukları kola kutusuna birer el ateş
 ettikleri, bir süre sonra komşu bahçede bulunan Aydın Can'ın tabanca kurşunu
 isabeti ile yaralanıp öldüğünün  öğrenildiği, ölümün isabet eden ve vücutta
 kalan tek mermiden kaynaklandığı, incelenen mermi çekirdeğinin sanıklar
 tarafından kullanılan tabancadan atıldığı, sanık Erdinç Yalçınkaya'nın
 bahçeli olan evinin etrafında aynı şekilde evler bulunduğu ve bu evlerde
 yaşayanlar olduğu, sanıkların atış yaptıkları kola kutusunun yerden 130 cm
 yüksekliğe konulduğu, ölenin bahçesinin aynı doğrultuda olup  aradaki
 çalılıkların görüşü engellediği, ölenin sanıklardan 94 metre mesafede yerde
 yatar şekilde görüldüğü ve tabancanın 100 metre etkili atış mesafesinin
 olduğu, anlatımlar, mahallinde yapılan keşif, bilirkişi düşüncesi, çizilen
 krokiler, ekspertiz raporu gibi delillerle tesbit olunduğu, sanıklarla ölen
 arasında olumsuz bir ilişki, sanıkların öleni görerek veya orada olduğu halde
 ateş ettikleri hususunda somut bir bulgu tesbit edilmediği, mahallin meskun
 olması, ateş yapılan kutunun yerden yüksekliğinin insan boyu içinde
 bulunması, bu suretle gerçekleşen yatay atışların isabetinin
 öngörülebilirliği sebebiyle eylemin TCK.nun 455/1. maddesi kapsamında
 değerlendirilmesi gerektiği cihetle;
	Mahkemenin olayı bu şekilde kabul ederek incelemesinde, sanıkların
 birer el ateş ettikleri, olayda bir tabanca kullanıldığı, ölümün bu
 tabancadan çıkan ve isabet eden kurşundan kaynaklandığı, ancak, isabet eden
 atışı yapanın hangi sanık olduğunun tespit edilemediğine ilişkin kanaat ve
 takdirinde, ölüm sonucunu doğuran hareketin hangi sanık tarfından
 yapıldığının belli olmaması ve olayın TCK.nun 455/1. maddesi çerçevesinde
 irdelenmesi gerekmesi karşısında, suçun kasıt ögesini içermemesi sebebiyle
 TCK.nun 61. ve 62. maddelerinin, maddede sayılan suçlara ilişkin olmaması
 nedeniyle 463. maddesinin, keza belirli bir suça yönelik irade birleşmesinden
 sözedilemeyeceği, iştirak iradesinin neticeyi de kapsaması, taksirli suçta
 ise neticenin istenmemiş olması gözetilerek iştirake ilişkin hükümlerin
 uygulanamayacağı, çözümün taksir unsurlarının sanıkların eylemlerinde
 araştırılması suretiyle çözüme ulaşılabileceği yolunda tecelli ettiği
 anlaşılan görüşünde aykırılık bulunmamaştır.
	Keza, failin icrai veya ihmali hareketinin zararlı neticesini mümkün
 olduğu halde öngörmemesi şeklinde tanımlanabilen taksirde; istenmeyen netice,
 icrai veya ihmali nitelikte iradi bir hareketten kaynaklanmaktadır. Hareket
 tek olabildiği gibi birden fazla, keza hareketler tek fail tarafından
 olabileceği gibi birden fazla fail tarafından da gerçekleştirilebilmektedir.
 Failin ve hareketin birden fazla olması halinde; taksirli hareketlerin, bir
 araya gelmesinden içtimaından sözedilebileceği gibi taksirli suça ilişkin
 iradi hareketlerin her bir failin konumu ve hükümlülükleri ve bundan
 kaynaklanan sorumlulukları oranında birlikte işlenmesinden sözetmek de
 mümkündür.
	Bu çerçevede olaya bakıldığında, sanık Erdinç Yalçınkaya'nın etrafı
 kendisininki gibi bahçeli yazlık evlerle çevrili ve meskun olan yerde,
 karşısında bahçeli bir evin mevcudiyetine ve çalılıklar dolayısıyla görüşün
 kısıtlılığına, gelip geçen veya bahçesinde olabileceklere rağmen 130 cm ve
 insan boyu içinde bir yüksekliğe kutu konulup tabanca ile ateş edilmesine yer
 ve imkan hazırlaması, sanık Nuri'nin bu ortamda uygun ruhsatı olmadığı halde
 olay yerine getirdiği tabancayı çıkarıp atış yapmayı önermesi, yapması ve
 yaptırması, sanıklar Halil Yalçınkaya ve Remzi Kocaman'ın belirgin tehlikeli
 ortama rağmen uyarıda bulunmadıkları gibi oluşmasına katkı sağlamaları, her
 birinin birer el atış yapmaları, ölüm sonucunu doğuran atışı yapan
 saptanamasa bile, ölüm sonucunun gerçekleştirilen bu hareketeler zinciri
 yüzünden meydana geldiğini göstermektedir.
Yukarıda belirtilen çevre ve atış koşulları nazara alındığında, sonucun
 sanıklarca öngörülebilirliği belirgin olup, failin saptanan hareketini
 yapmaması halinde sonucun meydana gelmemesinin mümkün olması veya ihtimal
 dahilinde bulunması belirlenebildiğinde ve illiyet bağının da mevcut olacağı
 gözetildiğinde; sanık Erdinç Yalçınkaya ile sanık Nuri Özger'in yukarıda
 belirtilen hareketleri yapmamaları durumunda ölüm sonucunun doğmayacağı
 anlaşılabilmekte, hernekadar sanıklar Halil Yalçınkaya ile Remzi Kocaman'ın
 oluşan tehlike ortamı karşısında uyarıda bulunmamaları hukuki bir yükümlülük
 olarak düşünülmese bile, atış koşullarının oluşması ile ilgili ve taksirli
 olan hareketlerin yapılmasında işbirliği sergilemeleri ve kendilerinin de
 birer el atış yapmış olmaları, sonucu yaratan hareketler zinciri içinde yer
 aldıklarının ve bu hareketleri ile sonuç arasında sebebiyet bağı bulunduğunun
 kabulünü gerekli kılmaktadır.
	Diğer taraftan, isabet eden mermi atışı son icrai hareketi teşkil
 etmekte ve bu hareketin faili belirlenememekte ise de, bu atışı yapan
 dışındaki sanıkların taksirli hareketlerini yapmamaları veya gerekli özen ve
 önlemlerle yapmaları durumunda netice meydana gelmeyeceği cihetle, sanıkların
 taksirli hareketleri ile netice arasındaki illiyet bağının kesildiğinden de
 sözedilemez.
	Bu itibarla sanıkların olayda kusurlu olduklarının kabulünde, bir
 isabetsizlik bulunmamış ve tebliğnamedeki isabet eden atışı yapan belli
 olmadığından beraatleri gerektiğine dair gürüşe iştirak edilmemiştir. Ancak;
	TCK.nun 455/son maddesinin, cezaların kusurun derecesine göre l/8'e
 kadar indirilebileceğini öngörmesi, taksirli suçta failin kusurlu olduğunun
 saptanması yanında bunun derecesinin de belirlenmesini  gerektirmektedir.
 Failin birden fazla olduğu hallerde, aynı sorumluluk derecesi; aynı konumda
 ve yükümlülükte olanlar için sorumluluktaki tam ortaklık dolayısıyla
 düşünülebilir, taksirli hareketler, faillerin ayrı konum ve
 yükümlülüklerinden doğuyorsa, sebeplerin birleşmesinden sonucun meydana
 geldiğini kabul etmek ve her birini taksirli hareketleri oranında neticeden
 sorumlu tutmak gereklidir.
	Olayda sanıklardan Erdinç Yalçınkaya'nın ev sahibi, Nuri Özger'in
 silah sahibi olarak belirtilen taksirli hareketleri, ayrı sebeplerden
 kaynaklanmakta, sanıklar Halil Yalçınkaya ve Remzi  Kocaman belirtilen ve
 aynı olan hareketleri dolayısıyla aynı konumda ve yükümlülükte
 görülmektedirler. Son icrai hareketin ise kime ait olduğu
 belirlenememektedir. Bu durumda, neticeye sebep olan ve sanıklar tarafından
 gerçekleştirildiği belirlenmiş ve ayrı sebeplerden kaynaklanan hareketlerin
 birleşmesi sonucu ölüm neticesinin meydana geldiği kabul edilerek sanıkların
 belirlenmiş kendi taksirli hareketleri oranında sorumlu tutulmaları,
 eylemlerinin ağırlığı itibarıyle en az kusur derecesinin l/8 olabileceği
 nazara alınıp  kusur dağılımı gerçekleştirilmeli ve bilirkişi raporunun da,
 gerekçesi ve sonucu itibariyle taksirli suçun öğelerine ve sanıkların,
 olaydaki yerleri ve taksirli hareketlerine uyğun olması aranmalıdır.
	Açıklanan nedenlerle, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun
 gösterdiği sonuç itibarıyle yukarıda açıklanan ve taksirli suçu
 gerçekleştiren taksirli hareketlerin sebeplerine ve sanıkların kendi taksirli
 hareketlerinden sorumlu olmaları gereğine uygun düşmediği ve keza oluşa
  aykırı olarak sanık Nuri'yi tam, diğerlerini 7/8 oranında kusurlu sayan bir
 sonuç içerdiği gözetilip sanıkların kusur derecelerinin belirtilen hususlara
  göre tesbiti ve hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken noksan
 inceleme  ile ve yazılı gerekçelerle hüküm kurulması,
	Bozmayı gerektirmiş, müdahiller ve sanıklar vekillerinin  temyiz
 itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı
  BOZULMASINA, 23.6.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan        Üye         Üye            Üye          Üye
M.Onan       C.Özdikiş    S.Çelik        E.Güyer      İ.Yücel
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini