 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Onbirinci Hukuk Dairesi
E. 1995/4655
K. 1995/7789
T. 20.10.1995
* ANASÖZLEŞME
* GENEL KURUL KARARLARI
* İPTAL DAVASI
* SÜRE
ÖZET : İptali istenen genel kurul kararı, şirket süresinin uzatılmasına
ilişkin olup, anasözleşmenin değiştirilmesini intaç eden bir karardır.
Anasözleşmeler yasa ile doğrudan doğruya değiştirilemezler, ancak
anasözleşmede belirlenen koşullarla, ortaklık genel kurullarında alınan
kararla değiştirilebilirler. Bir genel kurul kararından sözedilebilmesi için,
öncelikle pay sahiplerinin anasözleşmenin ve yasaların öngördüğü biçimde
toplanmış ve karar almış olması gerekir. Aksi halde alınan karar hukuken
geçerli olmaz, yoklukla malül olur. Böyle batıl olmuş, sakatlanmış bir
kararın iptali davası, TTK.nun 299 ve 381. maddelerindeki sürelere tabi
değildir. Bu hususu hakimin gözönüne alması, tarafların öne sürmelerine veya
davaya dayanak yapmalarına da bağlı değildir.
(6762 s. TTK. m. 299, 381, 388)
Taraflar arasındaki davadan dolayı, (İstanbul Asliye İkinci Ticaret
Mahkemesi)'nce verilen 20.12.1994 tarih ve 6103-1706 sayılı hükmün temyizen
tetkiki davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi
içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği
konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili; davalı şirketin 16.3.1966 yılında 25 yıl süreli olarak
kurulduğunu, şirket genel kurulunun 6.9.1989 tarihli kararı ile şirket
süresinin sınırsız hale getirildiğini, bu genel kurul kararı aleyhine İzmir
Asliye Üçüncü Ticaret Mahkemesi'nde açılan davanın sonunda genel kurul
kararının iptal edildiğini, buna rağmen 24.1.1994 tarihli genel kurulda
şirket süresinin 40 yıla çıkarıldığını, münfesih bir şirketin genel kurulunun
toplanamayacağını ve uzatma kararı olamayacağını ileri sürerek, 24.1.1994
günlü olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararın iptali ile 25 yıl
olan şirket süresinin 16.3.1991 tarihinde sona ermiş olduğundan davalı
şirketin münfesih olduğunun tesbitini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili savunmasında; şirket hisselerinin hamiline olduğunu,
davacıların hissedar olduklarını ve hisse miktarının 10'unun kanıtlanması
amacıyla hisse senetlerinin kasaya bloke edilmesi gerektiğini, bu dava
koşulunun yerine getirilmediğinden aktif husumet ehliyeti bulunmadığını,
ayrıca süre uzatma yönündeki genel kurul kararının TTK. hükümlerine uygun
olduğunu ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; toplanan kanıtlar ve ticaret sicil dosyası ile İzmir Asliye Üçüncü
Ticaret Mahkemesi'nin 1994/72 E., 1994/266 K. sayılı kararına göre; davalı
şirket süresi 16.3.1991 tarihinde dolmuş olmasına rağmen fiilen ticari
faaliyetini sürdürmekte olup öğreti ve Yargıtay inançlarında baskın görüşe
göre, şirketin münfesih sayılamayacağı, nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu,
25.2.1987 tarihli kararında aynı görüşte olduğu, dolayısıyla 24.1.1994
tarihli genel kurul kararı yasaya, iyiniyet kurallarına uygun olduğu
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, süresi içinde temyiz edilmediği gerekçesiyle kesinleştirilmiş olup
davacı vekili eski hale getirme ve temyiz isteminde bulunmuştur.
1- Davacı vekili 4.4.1995 günlü dilekçe ile; eski hale getirme isteminde
bulunarak, Amerikan Hastanesi'nden aldığı 11.2.1995 günlü ve 2 ay ev
istirahatine ilişkin raporunu dilekçesine eklemiştir. Davacının eski hale
gelme talebine ilişkin dilekçesini HUMK.nun 168. maddesinde öngörülen sürede
vermiş olmasına, hastane tarafından verilmiş raporun mahiyetine göre HUMK.
nun 167, 168 ve 170. maddeleri uyarınca eski hale getirme isteminin kabulüne
karar verilerek temyiz istemlerinin incelenmesine geçildi.
2- Davacı dava dilekçesinde, şirket süresini 40 yıla çıkaran 24.1.1990 günlü
olağanüstü genel kurul kararının iptalini dava etmiştir.
İptali istenen genel kurul kararı şirket süresinin uzatılmasına ilişkin olup,
anasözleşmenin değiştirilmesini intaç eden bir karardır.
Dairemizin, 24.9.1993 gün ve 1992/5419-1993/5826 sayılı ilamında da
değinildiği gibi, bir genel kurul kararından sözedilebilmesi için öncelikle
pay sahiplerinin anasözleşmenin veya yasaların öngördüğü biçimde toplanmış ve
karar almış olmaları gerekir. Eğer anasözleşmede öngörülen sayıda
toplanılmamış ve karar alınmamışsa, alınan karar hukuken geçerli bir karar
olarak kabul edilemez. Diğer bir anlatımla; böyle bir karar yoklukla
malüldür. Batıl olmuş, sakatlanmış bir kararın iptali davası TTK.nun 299 ve
381. maddelerindeki sürelere tabi olmadığı gibi, hakimin bu hususu nazara
alması, tarafların ileri sürmüş olma ve davaya dayanak yapılması koşuluna da
bağlı değildir.
Davalı anonim şirketin 16.3.1966 günlü Ticaret Sicili Gazetesi'nde yayınlanan
anasözleşmenin 19. maddesine göre, umumi heyet toplantıları ve bu
toplantılardaki nisap TTK. hükümlerine tabi tutulmuştur. Bu hükme göre şirket
süresinin uzatılması yolundaki karar anasözleşme değişikliğine ilişkin olması
sebebiyle TTK.nun 388. maddesi hükümlerinde öngörülen nisap ve ekseriyetle
alınmış olması gerekir. TTK.nun 388/4. maddesine göre; şirket genel kurulunun
şirket sermayesinin en az 3/4'ne malik olan pay sahiplerinin katılımıyla
toplanması gerekir. Bu olmadığı takdirde, 388/4. maddede öngörülen sürelerde
ilanlardan sonra, şirket sermayesinin en az yarısına malik olan pay
sahiplerinin katılımı ile toplantı yapılabilir. TTK.nun 388. maddesi
16.6.1995 tarihli kanunla toplantı ve karar nisapları değiştirilmişse de
Dairemizin 1992/5419-1993/5826 sayılı ilamında da değinildiği gibi,
anasözleşmeler yasa ile değiştirilemezler, ancak anasözleşmede belirlenen
koşullarla ortaklık genel kurullarında alınan kararla değiştirilebilir.
Davalı şirket anasözleşmesinin 19. maddesinde, o tarihte daha ağır olan TTK.
388'deki nisapları benimsediğine göre, bu nisapları yasada sonradan yapılan
değişiklik doğrudan doğruya değiştiremez, buna ortaklar genel kurulu,
anasözleşmede öngörülen nisapla karar vermesi gerekir.
Değinilen bu durum karşısında, davalı şirket anasözleşmesine uygun bir karar
olup olmadığı konusunda mahkeme yeterli bir araştırma yapmamıştır. Mahkemece,
şirketin anasözleşmesi ve dava konusu edilen genel kurul kararına ilişkin
tutanakları ve hazırun cetvelinin celbedilerek öncelikle ortada yasa ve
anasözleşmeye uygun bir ekseriyetle yapılmış bir genel kurul ve alınmış bir
karar olup olmadığı saptandıktan sonra, ancak bu kararın iyiniyet kurallarına
aykırı olup olmadığı tartışılabilir. Bu sebeplerle eksik soruşturmaya dayanan
mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
3- (2) nolu bentde açıklanan bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz
itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
S o n u ç : Yukarıda (2) nolu bentde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin
temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), bozma nedenine göre
sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin
harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20.10.1995 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
|