 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.Hukuk Dairesi
Sayı:
Esas Karar
95/4314 95/5093
25.4.1995
Özet:Aslen Türk ırkından olsalar bile mirasın açıldığı anda Türk
vatandaşı olmayan sonradan Türk vatandaşlığına geçen kişiler hakkında da
gayrımenkulere mirascı olabilmeleri için karşılıklılık belirlenmelidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli
mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp
düşünüldü.
Davacının murisi olduğunu iddia ettiği Cemal'in Bulgaristan'dan
Türkiye'ye geldikten sonra 29.4.1978'de Türk vatandaşı olarak öldüğü nüfus
kayıtlarından anlaşılmaktadır.
Davacı ve kardeşi Sevinç ise babaları ile birlikte Türkiye'ye
gelmemişler, babalarının ölümünden sonra Türkiye'ye gelmiş ve Türk
vatandaşlığına geçmişlerdir. Taraflar arasındaki ihtilaf Türk vatandaşı
olarak ölen kişiye, mirasın açıldığı tarihte Bulgar vatandaşı olan kızlarının
mirascı olup olamıyacağı noktasındadır.
Müteveffa ile davacı ve kardeşi, mirasın açıldığı tarihte ayrı ayrı
devletlerin tabiiyetinde bulunduğu için, uyuşmazlığın çözümünde Devletler
Hususi Hukuku ile ilgili kuralların uygulanması lazımdır. Türkiye
Cumhuriyeti'nin benimsediği, kazai ve ilmi içtihatlarında teyit eylediği
sisteme göre, Bir Türk vatandaşına, Türk uyruklu olmıyan yabancının mirascı
olabilmesi için o kimsenin memleketinde, kendi vatandaşlarına bir Türk'ün
mirascı olabileceğinin kabul edilmiş olması gerekir (2675 sayılı kanun 22,
2644 sayılı Tapu kanunu 35).
Türk Yabancılar Hukukunun kuralları ırk esasına göre değil vatandaşlık
esasına göre düzenlenmiştir. Davacının ve kardeşinin Türk soylu olması
kuralın uygulanması bakımından sonuca etkili olamıyacağı gibi (Y.H.G.K.
10.2.1993 tarihli 717-39 sayılı kararı) 16.6.1989 tarihinde yürürlüğe giren
3583 sayılı kanunla 2510 sayılı kanuna eklenen ek 33. maddenin de olayla bir
ilgisi yoktur. Miras 29.4.1978 tarihinde açılmış olup, söz konusu kanun daha
sonra yürürlüğe girmiştir.
"Miras ölüm ile açılır" (M.K. 517). "Ehil olmayanlardan başka herkes
kanuni mirascı veya lehine vasiyet yapılan kimse olabilir" (M.K. 519).
"Mirascı olabilmek için murisin vefatında mirascılığa ehil olarak sağ olmak
lazımdır" (M.K. 522). Buradaki ehliyet Medeni Kanunun 8. maddesinde kurala
bağlanan hak ehliyeti olup, ancak kanunların müsaade ettiği nisbette sonuç
doğurur. Şu halde bir kimsenin mirascı olabilmesi için mirasın açıldığı
tarihteki hukuki durumu önemlidir. Mirasın açıldığı anda mirascı olmayan
kimsenin sonradan statüsünün değişmesi mirası iktisap eden diğer mirascıların
haklarını azaltmaz.
Dosya arasında bulunan Adalet Bakanlığının 12.6.1990 tarihli yazısında
gayrımenkul mallara mirascılık bakımından mirasın açıldığı anda davacı ve
kardeşinin vatandaşı oldukları Bulgaristan'la Tapu Kanununun 35. maddesinde
yer alan mütekabiliyet şartının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu yönler
gözetilmeden davacı ile kardeşi Sevinç'in gayrımenkullere de mirascı
olabileceğinin kabulü ve yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Davalının temyiz itirazlarının açıklanan sebeplerle kabulü ile
hükmün BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine
oyçokluğuyla karar verildi. 25.4.1995
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
Tahir Alp Nedim Turhan Hakkı Dinç Ferman Kıbrıscıklı Özcan Aksoy
(muhalif) (muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici
sebeplere ve özellikle davacının ve murisin diğer kızı Sevinç'in Türk asıllı
oldukları gibi, bilahare de Türk vatandaşlığına alındıkları da anlaşılmakla
kararın onanması gerektiği düşüncesindeyiz.
ÜYE ÜYE
Nedim Turhan Özcan Aksoy
|