Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



      T.C.
 Y A R G I T A Y
21. Hukuk Dairesi
    Başkanlığı

Esas         Karar       
1995/4288    1995/4347

	 	Y A R G I T A Y   İ L A M I

Mahkemesi  : Sakarya İş Mahkemesi
Tarihi     : 25.5.1995
No         : 199-1190
Davacı     : Ahmet Diktaş Vek. Av.Füsun Atilla
Davalı     : Bağ-Kur Genel Müdürlüğü Vek. Av.Zeliha Okaygün

	Davacı, 1.3.1988 tarihinden geriye dönük olarak 10 yıllık Tarım
 çalışmasının tesbiti ile bu süre içerisinde borçlanma işlemlerinin
 yapılmasına karar verilmesini istemiştir.
	Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar
 vermiştir.
	Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz
 isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Filiz Ekizoğlu
 tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği
 düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

	 	K  A  R  A  R

	Dava, Tarım sigortalısı olarak yapmış olduğu borçlanmasının geçerli
 sayılması ile, Kurum sataşmasının giderilmesi istemine ilişkindir. Davacının,
 1.3.1988 tarihinde, tarımda kendi adına ve hesabına çalışan kimse olarak 2926
 sayılı Yasa kapsamına alındığı 10.5.1988 tarihinde borçlanmak için Kuruma
 başvurduğu, Kurumca borçlanması kabul edilerek 24.5.1988 gün  7438 sayılı
 yazı ile borçlanma tutarı 786.240.- TL'nın 1.3.1991 tarihine kadar
 ödenmesinin istendiği uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, Yasada
 öngörülen 3 yıllık ödeme süresinin başlangıcının hangi tarihten başlayacağına
 ilişkindir.
	Davanın yasal dayanağı 2926 sayılı Yasanın geçici 1. maddesidir.
 Anılan maddede, bu kanuna göre sigortalı olanlardan bu Kanunun yürürlüğe
 girdiği tarihte kadın iseler 40, erkek iseler 45 yaşını geçenler, sigortalı
 oldukları tarihten geriye doğru en çok 10 yıllık süreyi mecburi sigortalılık
 kapsamına girdikleri tarihten itibaren iki yıl içinde talepte bulunmak
 kaydıyla borçlanabilirler. Borçlanılan tutarın, bu hakkın doğduğu tarihten
 itibaren üç yıl içinde ödenmesi şarttır. Bu süre içerisinde primi ödenmeyen
 süreler hizmetten sayılmaz hükmü öngörülmüştür. Madde hükmünden de açıkca
 anlaşıldığı gibi, Kurumun borçlanma istemini kabul edecek, buna göre ödenecek
 prim tutarını hesaplayacak ve yapacağı bu işlem sonucu da borçlanma tutarını
 3 yıl içinde ödemesi gerekeceğini ve ödememesinin yasal sonuçlarını
 sigortalıya bildirecektir. Sigortalı yazının eline geçmesiyle yerine
 getirilmesi gereken bu edimin kapsamı ve niteliğini öğrenecek  ve ona göre,
 borcunu ödeyecektir. Yoksa Kurumun bu Anayasal duyuru ve uyarı görevini
 yerine getirmeden davacının edimini yerine getirmesi düşünelemez ve
 beklenemez. Böyle olunca da, anılan yasa maddesinde öngörülen 3 yıllık ödeme
 süresinin salt sigortalılığın başlangıç tarihinden itibaren işlemeye
 başlayacağının kabulü mümkün değildir. Böyle olunca da, anılan sürenin
 başlangıç olarak bu konudaki Kurum yazısının sigortalının eline ulaştığı
 tarihin esas alınması gerektiği açık-seçiktir.
	Yapılacak iş, 24.5.1988 gün 7438 sayılı Kurum yazısının, davacıya 7201
 sayılı Yasa gereğince yöntemince tebliğ edilip edilmediği araştırılmak ve
 özellikle 3 yıllık sürenin başlangıcının tebliği tarihinden itibaren
 başlayacağı gözönünde tutulmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
	Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı
 şekilde hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
	O halde, davacının bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli
 ve hüküm bozulmalıdır.
	SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz
 harcının istek halinde davacıya iadesine, 12.9.1995 gününde oyçokluğuyla
 karar verildi.

Başkan                  Üye            Üye       Üye       Üye
Orhan YALÇINKAYA   A.Hamzaoğulları  U.Araslı  A.Güneren  Y.Yasun
                	              ( M )

	 	KARŞI OY YAZISI

	Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı sigortalının "10 yıllık
 borçlanma hakkından yararlanıp, yararlanmayacağı hususuna ilişkindir. Yerel
 Mahkeme; davacının borçlanma hakkını kaybettiğine yönelik Kurum işlemini
 doğru bulmuş, sayın çoğunluk ise, davacı sigortalıya yapılması zorunlu
 borçlanma tebligatının yetersizliği nedeniyle, sözü edilen kararı bozmuştur.
 Mahkemenin davacı, istemini red yolunda ulaştığı sonuç, aşağıda açıklanan
 nedenlerle yerinde bulunmaktadır.
	1-Davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Tarım Bağ-Kur
 Yasasının geçici 1. maddesinde; Borçlanma yönünden tebligatla ilgili bir
 düzenleme yer almamıştır.
	Gerçekten, anılan yasa maddesinin bütünü incelendiğinde görülecektir
 ki; Yasa koyucu, geriye doğru 10 yıllık sürenin borçlanılmasına ilişkin,
 başvuru ve ödeme sürelerini tebligata gerek kalmaksızın doğrudan kendisi
 belirlemiştir. Maddenin 1. fıkrasında öncelikle kimlerin borçlanma hakkından
 yararlanacağı gösterilmiş ve bu hakkın süresi doğrudan belirlenmiştir. Buna
 göre, geçici 1. maddenin yürürlüğe girdiği tarihte belli yaşı bitirenlerin,
 mecburi sigortalılık kapsamına girdikleri tarihten itibaren iki yıl
 içerisinde talepte bulunmak koşuluyla borçlanabilecekleri öngörülmüştür.
 Borçlanmak için "talepte bulunmak" koşulu öngörüldüğüne göre; borçlanacak
 sigortalının iradesi aranılmış, Kurumun kendiliğinden işlem yapması veya
 zorunlu bir sistem Yasa'da yer almamıştır. Bu durumda; borçlanma hakkından
 yararlanacak bir sigortalının borçlanma işleminden habersiz olduğu iddia
 edilemez. Başka bir anlatımla, borçlanma hakkına ilişkin işlemler
 sigortalının iradesiyle başlatılmış ve bu hakkın doğumu için zorunlu
 görülmüştür. Yasa borçlanma işleminin başlangıcı ve hakkın doğumu yönünden
 herhangi bir "tebligat" veya "tebliğ"den sözetmemiş, esasen böyle bir koşula
 da,  gerek bulunmamaktadır. Şu durumda; yasal koşulları taşıyan sigortalının
 "Borçlanma" için Kuruma başvurduğu tarihte, "Borçlanma hakkı" doğmuş
 bulunmaktadır. Öte yandan, uyuşmazlıkta ortaya çıkan sorunla doğrudan ilgili
 olan konuya "borçlanma tutarının" ödenme süresine gelince; bu durumda da
 Yasa; süreyi kendisi açıkca ortaya koymuştur. Sözü edilen maddenin 3.
 fıkrasının 2. cümlesinde aynen; "borçlanılan tutarın, bu hakkın doğduğu
 tarihten itibaren üç yıl içinde ödenmesi şarttır. "Kuralına yer verilmiş ve
 herhangi bir tebligat veya bildirimden söz edilmemiştir. Esasen; borçlanma
 hakkının doğum tarihi, kişinin açık iradesine bırakıldığına ve bu yönden
 Kurumun bir rolü bulunmaması karşısında, bu üç yıllık sürenin son derece açık
 olduğu ve bir bildirime gerek bulunmadığı ortadadır. Kaldı ki, "üç yıllık" bu
 süre, oldukça uzun sayılabilecek ve kolayca ihmal edilebilecek bir süre de
 değildir. Bu arada, ilave edilmelidir ki, sigortalının ödeyeceği borçlanma
 tutarı dahi, Yasanın sözü edilen 2. fıkrasının birinci cümlesinde
 gösterilmiştir. Sonuç olarak, geçici 1. maddeden yararlanmak ve borçlanma
 isteyen bir sigortalının ödeyeceği miktarlar, başvuru ve ödeme süreleri
 Yasaca açıkça ve yoruma gerek bırakmayacak biçimde belirlenmiştir. Kurumun
 borçlanma hakkının doğumu yönünden, herhangi bir tebliğ yükümlülüğü
 bulunmamaktadır. Yalnız, sosyal güvenliğe ilişkin olması nedeniyle,
 sigortalıya, açıklayıcı kimi bilgileri verme yükümünün varlığı kuşkusuzdur.
 Aksine görüş, Yasanın borçlanma ilkesine ve amacına ters düşer ve hakkı
 kötüye kullanma isteyenler yönünden yasada işlenmeyen boşluklar ortaya
 çıkarır.
	Dava konusu olayda, davacı sigortalı, 1.3.1988 tarihinde mecburi
 sigorta kapsamına girmiş ve yasanın yürürlük tarihinde yaş koşulunu haiz
 olması nedeniyle, iki yıl içerisinde, 10.5.1988 tarihinde borçlanma talebinde
 bulunmakla bu hakkı doğmuştur. Şu duruma göre, davacının, "10 yıllık"
 borçlanma prim bedellerini, 10.5.1988 tarihinden itibaren 3 yıl içerisinde
 defaten veya taksitle ödeme yükümlülüğü ortaya çıkmıştır. Nitekim, sigortalı
 da dosya içerisinde mevcut 10.5.1988 günlü belge ile borcunu üç yıl
 içerisinde ödeyeceğini açıkca kabul etmiştir. Ne var ki, sigortalı, Yasanın
 açık ve kesin biçimde ortaya koyduğu önel ve zorunluğu bir kenara iterek,
 altı yıl gibi bir süre, Kuruma primlerini ödememiş ve yükümlülüklerini yerine
 getirmemiş, yıllar sonra 1994 yılında, borçlanma bedelini yatırmak suretiyle,
 borçlanma hakkının tanınmasını istemiş ve istemine gerekçe olarak, Kurumun
 kendisine borçlanma hakkıyla ilgili herhangi bir tebligatta bulunmamasını
 göstermiştir. Yukarıda gösterildiği üzere, davacıya; Yasa'da yer almayan bir
 Kurumu tanımak ve borçlanma hakkını kötüye kullanma yolunu açmak, yasaya
 açıkca aykırılık oluşturur.
	Kimi yasalarda borçlanmaya yönelik "tebligat"la ilgili açıkca
 düzenlemeler yer almıştır. Örneğin 2167 sayılı Yasayla 506 sayılı Yasaya
 "geçici madde 68" olarak eklenen düzenlemede; "tebligat" konusu açıkca yer
 almıştır. Aynı biçimde; 506 sayılı Yasanın geçici 58. maddesinde dahi bu tür
 düzenleme mevcuttur. Oysa, 2926 sayılı Yasa'da bu tür tebligatla ilgili
 hüküm, açıklanan nedenlerle yer almamıştır.
	2-Ne var ki, tebligatın bir an için zorunlu olduğu ve yöntemince
 yapılmadığı kabul edilse dahi, bu kerre, ortaya, davacı sigortalının hukuk ve
 yasalarca korunması mümkün olmayan davranışı ortaya çıkmaktadır. Davacı,
 borçlanma istemini ve yasal işlemlerini 1988 yılında tamamlamış ancak
 yıllarca, yükümlülüğünü yerine getirmedikten başka, hakkını aramaktan da
 ısrarla kaçınmıştır. Aynı durumda bulunan ve günün koşullarına göre ödenmesi
 zorunlu prim bedellerini zamanında ödeyen diğer borçlular yanında,
 yükümlülüğünü  yıllarca yerine getirmeyen bir kimseye borçlanma imkanlarını
 tanımak hukuksal dengeleri alt üst eder ve iyi niyet kurallarıyla bağdaşmaz.
	Nitekim, Hukuk Genel Kurulu kısa bir süre önce, benzer bir olayda
 davacının borçlanma hakkını kabul etmemiştir. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin
 kimi kararlarında aynı görüş benimsenmiştir. 
	3-Borçlanma imkanının, Yasanın öngörmediği biçimde genişletilmesi Türk
 Sosyal Güvenlik sistemiyle de çelişir ve bu sistemi gerçekleştirmekle yükümlü
 Sosyal Güvenlik Kurumlarını darboğaza sokar. Gerçekten, sosyal güvenlik
 sistemini, bir kısım yurttaşlar yönünden yerine getirmekle, kısa adı Bağ-Kur
 olan Kurum, tamamen prim esasına göre çalışır ve kapsamında olan
 sigortalılardan önceden aldığı primlerle hayatiyetini korur ve görevini
 yerine getirir. Sigortalılar prim borçlarını ilişkin olduğu yılın belli
 dönemlerinde ödemek zorundadırlar. Süresinde ödenen bu primler Yasanın 32.
 maddesinde gösterilen şekilde değerlendirilir ve Kurum mali yönden güçlü
 tutulmaya çalışılır. Borçlanma sistemi esasen kendisi bu sisteme aykırıdır.
 Dönemler halinde peşin ödeme esasının hakim olduğu ve kabul edildiği bir
 sistemde geriye doğru 10 yıllık prim borcunun bir defada veya ileriye yönelik
 üç yıllık dönemde taksitlerle ödenmesi, Kurumu zorlayacak bir uygulamadır. Ne
 var ki, istisnai de olsa bu yöntem, ileri yaştakiler için kabul edilmiş ve
 kendilerine "kısa yoldan, emekli olabilme yolu tanınmıştır. Ancak, Kurumun
 zorlanacağı düşünülerek, borçlanma süresi ve bedelin ödeme dönemi yasaca,
 bizzat gösterilmiş ve hakkın kötüye kullanılması engellenmiştir. Gerçekten,
 dava konusu olayda olduğu gibi, süresinde ödenmesi halinde bir değer taşıyan
 ve 10 yıllık prim bedeli karşılığı 786.240.- TL'nın yıllar sonra, para
 değerinin büyük ölçüde kaybedildiği bir dönemde ödenmesi ve bu tür bir
 sistemin kabulü sosyal güvenlik kurumunun kaynaklarını kısa sürede tüketir.
 Nitekim, olayımızda sigortalının 10 yıllık borçlanma prim hakkına karşılık
 ödeyeceği miktar, sigortalının hemen emekli olması halinde, kendisine
 ödenecek bir aylık yaşlılık aylığının dahi altında olmaktadır. Böyle bir
 neticenin ortaya çıkaracağı sistem ise, sosyal güvenlik yasalarının bugün
 için kabul edemeyeceği bir uygulama olur. 
	Yukarıda açıklanan nedenlerle, yerel mahkeme kararının Onanması
 görüşündeyim.
	 	 	Utkan  Araslı
                                         Muhalif Üye
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Evlat Edinme] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hakkında 
  • 04.05.2025 15:37
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini