 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Birinci Hukuk Dairesi
E. 1995/4047
K. 1995/5137
T. 6.4.1995
* YOLSUZ TESCİL
* İYİNİYET
* KÖTÜNİYET (Hukuka etkisi)
ÖZET: Tescil işlemi; gerçek maliki ve gerçek hakkın kapsamını göstermiyorsa,
gerçeğe ters düşüyorsa, o tescil doğru değil, yasanın deyimiyle yolsuz bir
tescildir. Bu tür bir tescil, yolsuzluğundan ötürü hukuksal sonuç doğurmaz.
Tescilin yolsuzluğu; sahteciliğe, ehliyetsizliğe, muvazaaya dayalı, tescil
işlemlerinde olduğu gibi kural olarak işlemin yapıldığı anda mevcut
olmalıdır.
Tapu sicilindeki kayda güvenerek iyiniyetle mülkiyet veya diğer bir ayni hak
iktisap eden kişinin iktisabı geçerlilik kazanır. Ancak olaylardan ve
karinelerden olayda halin gerektirdiği biçimde kendisinden beklenen özeni
sarfetmemiş olması itibariyle yasal olarak iyiniyet iddiasında bulunamıyacağı
belirmiş olan kimse MK.nun 931. maddesinden yararlanamaz. Bu yönün mahkemece
kendiliğinden ve doğrudan dikkate alınması gerekir. Buradaki iyiniyet MK.nun
3. maddesinde açıklanan subjektif iyiniyettir.
Tapuda kayıtlı olan bir taşınmaz malı iktisap eden kimseye karşı MK.nun 931.
maddesinde öngörülen iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle açılan tapu
iptali davalarında dava açma iradesi, iktisabın kötüniyete dayalı olduğu
iddiasını da taşır. Buradaki kötüniyet itiraz niteliğinde olduğundan
savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmadan yargılama sona erinceye kadar
her zaman ileri sürülebilir.
(743 s. MK. m. 931, 3, 2/2)
(YİBK., 14.2.1951 gün ve 17/1 s.)
(YİBK., 8.11.1991 gün ve E: 1990/4, K: 1991/3 s.)
Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Bakırköy Asliye Hukuk Hakimliği) 'nden
verilen 24.3.1994 gün ve 763/144 sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan
13.12.1994 gün ve 7672/15914 sayılı kararın düzeltilmesi, süresinde davacı
vekili tarafından istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği görüşülüp
düşünüldü:
Davacının kayden maliki bulunduğu çekişmeli taşınmazın, 15.1.1987 tarihinde
60.000.000 TL. bedelle davalılardan Şaban'a, O'nun tarafından da 12.2.1987
gününde 65.000.000 TL. karşılığı diğer davalılar Mehmet ve Ubeydullah'a satış
yoluyla temlik edildiği, daha sonra 8.5.1987 tarihinde de taşınmaz üzerinde
davalılardan Faisal Finans Kurumu A.Ş. yararına 500.000.000 TL. değerinde
ipotek tesis olunduğu, dosya içeriği ve dosyada mevcut akit tablolarından
anlaşılmaktadır.
Davacı, sahteciliğe dayanan butlan nedeniyle iptal ve tescil isteğinde
bulunmuş; mahkemece, son kayıt malikleri Mehmet ve Ubeydullah'ın iyiniyetli
olduklarından bahisle dava reddedilmiş, Dairece karar onanmıştır.
Davaya konu ilişki içerisindeki ilk el konumunda bulunan Şaban'a yapılan satış
işleminin sahtecilikle illetli bulunduğu çekişmesizdir. Anılan işlem
nedeniyle, adı geçen, Bakırköy Birinci Ağır Ceza Mahkemesi'nin 17.2.1993
günlü ilamıyla ceza mahkumiyetine uğramış, cezası kesinleşmiştir. Bu husus,
mahkemenin de kabulündedir.
Bilindiği üzere, tescil işlemi gerçek maliki ve gerçek hakkın kapsamını
göstermiyorsa, başka bir deyişle gerçeğe ters düşüyorsa o tescil doğru değil,
yasanın deyimiyle yolsuz bir tescildir. Kuşkusuz bu tür bir tescil,
yolsuzluğundan ötürü hukuksal sonuç doğuramayacaktır. Zira, tapuda görünen
hak görünüşdedir, zahiridir. Hemen belirtmek gerekirki, tescilin yolsuzluğu
kural olarak işlemin yapıldığı anda mevcut olmalıdır (sahteciliğe,
ehliyetsizliğe, muvazaaya dayalı tescil işlemlerinde olduğu gibi).
Somut olayda, çekişmeli taşınmaza ilişkin olarak Şaban adına yapılan tescilin,
yukarıda değinilen anlamda yolsuz bir tescil niteliğini taşıdığı açıktır.
Uyuşmazlık, bu taşınmazı Şaban'dan iktisap eden ve üçüncü kişi durumunda
bulunan diğer davalıların ve ipotek lehdarının hakkının, yasa karşısında
korunup, korunamıyacağı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten, tapu sicilindeki kayda güvenerek iyiniyetle mülkiyet veya diğer bir
ayni hak iktisap eden kişinin iktisabı geçerlilik kazanır (MK. m. 931).
Ancak, tescilin yolsuzluğunu bilen ya da bilmesi gereken üçüncü kişi, böyle
bir tescile dayanamaz. Yolsuz tescilden dolayı ayni hakkı zedelenen (ihlal
olunan) kimse de, doğrudan doğruya kötüniyetli üçüncü kişilere karşı,
tescilin yolsuzluğunu ileri sürebilir (MK. m. 932).
Medeni Yasanın 931. maddesinde sözü edilen iyiniyet, aynı Yasanın 3. maddesi
hükmünde deyimini bulan subjektif iyiniyettir.Halin icaplarına göre,
kendinden beklenen özeni (ihtimamı) göstermeyen kimse, iyiniyet iddiasında
bulunamaz. Yasa, iyiniyeti korurken, iyiniyete dayanan kimsenin özen borcunu
da gözardı etmemiştir. Yani, gereken özenin gösterilmesi, kaydın
yolsuzluğunun anlaşılabilmesine olanak veriyor ise, o takdirde, iktisabın
korunamıyacağı tabiidir.
Kuşkusuz iyiniyet yada kötüniyet kavramları subjektif, diğer bir anlatımla
insanların iç dünyaları ile ilgili kavramlardır. Bunun açıklığa
kavuşturulması, somutlaştırılması olaylarla özdeş hale getirilmesi son derece
güçtür. İşte bu durumda hakim, maddi olguların yanında karinelerden,hayat
deneylerinden yararlanmak suretiyle gerçeği bulmaya gayret gösterecektir.
Örneğin, temliki bir akitte, alıcının kendinden beklenen özeni gösterip
göstermediği, normal bir insanın hayatın olağan akışı içerisindeki davranış
biçimi nazara alınarak değerlendirilir ve saptanır. Elbette, iktisapta
bulunanın, satıcıya ve satılan taşınmaza göre durumu ve konumu, iyiniyetin
tayin ve takdirinde özellik arzedebilecektir. Diğer taraftan, bir çok Daire
ve Genel Kurul kararlarında da değinilip benimsendiği üzere, kısa süre
içerisinde taşınmaz mülkiyetinde yapılan el değiştirme işlemlerinin kuşkulu
hareketler olarak değerlendirilmesi, davalı yönünden şüphe doğuran bir durum
biçiminde düşünülüp dikkate alınması gerekir.
Bunun yanında, insanların bir malı rayiç değerinden daha ucuza edinme
eğilimleri olağan bir davranış olarak karşılanmakla birlikte, aşırıya varan
bir nisbetsizlikle temellük halinin de özensizliğin bir görüntüsü olacağı
muhakkaktır.
Değinilen bu düşünceler, bir bütün olarak Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun
14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına; "Vakıa ve
karinlerden, olayda halin icapları vechile kendisinden beklenen özeni
sarfetmemiş, olması itibarıyla kanunen iyiniyet iddiasında bulunamıyacağı
belirmiş olan kimsenin MK.nun 931. maddesinden yararlanamıyacağı ve mahkemece
bu yönün re'sen dikkate alınacağı..." tarzında yansımıştır.
Öte yandan, tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmaz malı iktisap eden kimseye
karşı MK.nun 931. maddesinde öngörülen iyiniyet kurallarına aykırılık
nedeniyle açılan tapu itali davalarında, dava açma iradesinin iktisabın
kötüniyete dayalı olduğu iddiasını da taşıdığına, kaldıki öyle olmasa bile,
buradaki kötüniyet iddiasının hukuki mahiyeti itibariyle itiraz niteliğinde
bulunduğu ve bu nedenle de yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın
genişletilmesi yasağına tabi olmadan her zaman ileri sürülebileceğine,
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nca 8.11.1991 gün ve
990/4-991/3 sayı ile karar verilmiştir.
Yukarıdan beri açıklanan ilke ve olgular karşısında mahkemece, yeterli bir
araştırma ve soruşturma yapılarak hüküm kurulduğunu kabul etmek mümkün
değildir.
Hal böyle olunca;
a) Davacının butlan sebebiyle, geçersizlik iddiası içerisinde, kötüniyet
itirazının da bulunduğu dikkate alınarak, kayıt maliklerinin kötü niyetli
olduklarını isbat etmesi zorunluğunun davacıya hatırlatılıp varsa bu yoldaki
delillerinin toplanması,
b) Çekişmeli taşınmazın satış öncesi ve sonrası imar durumunun ve vergi
değerinin merciinden sorulması, akit tarihleri itibarıyla gerçek değerinin
keşfen saptanması, yapılaşmaya dönük imar değişikliğinin taşınmaz değerine
etkisinin belirlenmesi, elde edilecek bulguların satış bedelleri ile
kayıslanması, bu yoldaki tanık beyanlarının birlikte değerlendirilmesi,
c) Akit dışı ödemeye dair savunmanın banka kayıtları ve hesap hareketleriyle
veya belgeye dayalı olarak saptanması,
d) Kayıt malikleri ve davalı Faisal A.Ş. arasında akdolunan ipotek akdiyle
birlikte akit tarafları arasında ne gibi kredi ilişkisi kurulduğunun
araştırılması veya mevcut ilişkinin ne gibi hareket gördüğünün belirlenmesi,
satıştan sonra taşınmazın ipotek değerindeki artış üzerinde durulması,
e) Çekişmeli taşınmazın davalıların ikamet yerlerine yakınlığına dair davacı
iddiasının, kötüniyet ve özen borcu bakımından bir etkisi olup olmadığının
gözönünde tutulması,
Böylece tamamlanacak soruşturma sonucu toplanacak tüm delillerin birlikte
tartışılması, hasıl olacak kanaata göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik
inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir.
Değinilen hususlar bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından davacının karar
düzeltme isteğinin kabulüyle Dairenin yanılgıya dayalı 13.12.1994 tarih,
1994/7672-15914 sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına, Bakırköy
Altıncı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 24.3.1994 gün ve 1989/763-1994/144 sayılı
kararının yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü, HUMK.nun 428. maddesi
gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine,
6.4.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|