 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
13. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI
SAYI Y A R G I T A Y İ L A M I
ESAS 1995 KARAR
3569 3453
MAHKEMESİ : Sandıklı Asliye Hukuk Hakimliği
TARİH : 18.10.1994
NO : 182-509
DAVACI : Alim Kapan vekili avukat Ramazan Orhan
DAVALI : Ahmet Künarlıoğlu vekili avukat İbrahim Uçan
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda
ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin yetkisizliğine yönelik olarak
verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya
incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, noter satış sözleşmesi ile 26.4.1993 tarihinde davalıdan satın
aldığı 20 PP 043 plakalı aracın çalıntı olması nedeni ile elinden alındığını
öne sürerek ödediği satış parası 101.000.000 TL satış parası ile 3.190.000 TL
sözleşme giderlerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, ikametgahının Denizli ili olmasına satışın da Denizli'de
yapılmasına dayanarak yetki itirazında bulunmuştur.
Mahkemece, H.U.M.K. 9uncu maddesince davalının ikametgahı mahkemesinde
davanın görüleceği kabul edilmiş yetkisizlik kararı verilmiştir.
Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Bir davada ileri sürülen maddi olguların hukuki nitelendirmesini
yapmak uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan
görevidir. (H.U.M.K. Md. 76)
Dava hukuksal nitelikçe satıcının zapta karşı tekeffül borcundan
kaynaklanan alıcının ödemiş bulunduğu semenin faiziyle birlikte geri
verilmesi ile sözleşmenin düzenlenmesi için harcanan giderler karşılığı menfi
zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Borçlar Hukuku'nun bir akdinden
kaynaklanan uyuşmazlıklara yönelik talepler ifa yeri mahkemesinde de dava
edilebilir (HUMK. Md. 10). Öncelikle belirtelimki, bir borç ilişkisi taraflar
için birden fazla alacak hakkı ve borç vücuda getirebilir. Diğer bir
anlatımla; bir sözleşmeden, birden fazla münferit alacak ve borçlar
doğabilir. Bunun sonucu olarak da ifa sözü salt borç ilişkisine değil, bu
borç ilişkisinden doğan her münferit borca ilişkindir. O nedenle akdin ifa
yeri bir değil, birden çok değişik yerler olabileceğinde kuşku ve duraksamaya
yer olmamalıdır. (Bkz. Aybay, borcun ifa yeri ve yetkili mahkeme İ.H.F.M.
1961 C.26 sayı 1-4 Sh. 220) Bu açıklamadan sonra denilebilirki, "ifa yeri"
her münferit borç ve alacak yönünden müstakilen aranıp bulunmak zorunluğu
vardır. Sırası gelmişken hemen işaret edelimki, kanunen doğan ifa yeri
mahkemesi de, usul yasasının 10. maddesi uyarınca yetkili mahkeme sayılır.
Açıklanan hukuki dayanaklardan sonra yetki yönünden uyuşmazlığın
çözümüne sıra gelmiştir.
Davada satım konusu aracın zaptı olgusuna dayanılmıştır. Gerçekte de
satılanın tamamen zaptı satım aktinin münfesih olması sonucunu doğurur. Akit
kendiliğinden ortadan kalkar, Herhangi bir fesih beyanına gerek yoktur. Bu
durumda alıcı akdin hüküm ifade etmemesinden doğan bütün haklara sahip olur.
Somut olayın özelliğide gözden kaçırılmadığında, davacı alıcının, ödemiş
bulunduğu semenin faiziyle birlikte verilmesini talep etmesi davalı satıcının
sözleşme ilişkisinden kaynaklanan geri verme borcuna dayanmaktadır.
Gerçektede; satılanın tamamen zaptı ile sözleşme ortadan kalksa bile ondan
doğan borç ilişkisinin bazı sonuçları bu ortadan kalkma halinde dahi kendini
gösterebilir. (Bkz. Tandoğan Borçlar Hukuku Özel Borç ilişkileri cilt /I-1
Ankara 1985 Sh. 159 dip not 38/a)
Burada satım konusu aracın zaptından sonra semeni iade etme yönünden
davalı satıcı borçlu davacı alıcı da alacaklı durumundadırlar. O nedenle
somut olayda yetki sorunu çözümlenirken satım sözleşmesinin zabıt nedeni ile
fesih olmasından sonra ortaya çıkan az yukarıda açıklanan davalının semeni
iade etme borcunun ifa yerinin HUMK. Md. l0 ve BK. Md. 73/1 hükümlerince
davacı alıcının ikametgahı olacağında kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
Öte yandan, asıl olan satıcının zapta karşı tekeffül borcu bir kenara
itilerek satılanın zaptı ile akit kendiliğinden ortadan kalkar ve ödenmiş
semenin geri verilmesinin satıcı için bir nedensiz zenginleşme teşkil eder
düşüncesiyle olayda mağdur olan alıcıyı satım parasını alması için satıcının
ikametgahına göndermek hukuken üstün görülemez. Dahası, sözleşmenin tam zabıt
dolayısıyle münfesih olmasıyla; BK. Md. 108'e göre feshedilmesinin farklı
olduğu gözardı edilmemeli, burada daha çok bir çeşit gereği gibi ifa etmeme
karşısında bulunulduğu kabul edilmelidir.
Tüm anlatılanların ışığında; mahkemece usulün 10 ve BK. 73/1
maddelerine dayanılarak davaya bakılmalı, delil ve karşı deliller toplanmalı
hasıl olacak uygun sonuç çerçevesinde işin esası hakkında bir karar
verilmelidir. Hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yetkisizlik kararı
verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan yerel mahkeme kararının açıklanan nedenler
altında davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine,
6.4.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A.İ.Arslan K.Kadıoğlu M.Yüksel Ş.Yüksel A.E.Baççıoğlu
|