 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
4. Ceza Dairesi
BOZMA
Y A R G I T A Y İ L A M I
Esas no :1995/3356
Karar no :1995/5167
Tebliğname no:4/110150
1593 sayılı Yasaya aykırı davranma ve ticarete hile karıştırma
suçlarından sanık Ali Galip Irmak hakkında TCY.nın 363/1, 95, 1593 sayılı
Yasanın 282, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 1.890.000 lira ağır,
345.000 lira hafif para cezalarıyla hükümlülüğüne, 7 gün vasıta kıldığı
meslek, sanatının tatiline, 7 gün işyerinin kapatılmasına ve ertelenmiş
cezasının çektirilmesine ilişkin İZMİR Asliye 2. Ceza Mahkemesinden verilen
1992/502 Esas, 1994/610 Karar sayılı ve 14.11.1994 tarihli hükmün temyiz
yoluyla incelenmesi sanık Ali Galip Irmak müdafii tarafından istenilmiş ve
temyiz edilmiş olduğundan; Yargıtay C.Başsavcılığının 5.5.1995 tarihli bozma
isteyen tebliğnamesiyle 18.5.1995 tarihinde daireye gönderilen dava dosyası,
başvurunun nitelik ve kapsamına göre görüşüldü.
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar,
belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; sanık hakkında TCY.nın
402/2. maddesinin uygulanmaması, karşı temyiz olmadığından bozmaya gerek ve
başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-24.6.1988 tarihli hizmet sözleşmesinde belirtildiği üzere çikolata
üretiminden sorumlu müdür bulunduğu halde, ne suretle firma sahibinin
yükletilen suçu işlediği açıklanmadan, hükümlülük kararı verilmesi,
2-Sanık hakkında G. Maddeleri Tüzüğünün 14. maddesine aykırı eylemi
nedeniyle TCY.nın 363 ve 595. maddelerine aykırı eylemi nedeniyle de 1593
sayılı Yasanın 282. maddesi uyarınca cezalandırılmak üzre iki eylemden dava
açılmış ve bunlara göre de hüküm kurulmuştur.
İlk eylemi cezalandıran yasal dayanak var ise de; ikincisi için bu söz
konusu değildir. Gerçekten çikolata üzerinde etiket bulundurmama suçunu
cezalandıran bir yasa hükmü Türk yazılı hukukunda bulunmamaktadır.
Şöyle ki, 4.8.1952 (R.G. 18.10.1952) tarihli G.M. tüzüğü, 1593 sayılı
Genel Sağlığı Koruma Yasasının 199. maddesine göre çıkarılmıştır. Tüzüğe
aykırı davrananlar (md. 709); 1593 sayılı Yasanın 185. maddesinde tanımlanan
eyleme uyduğu takdirde, 296. madde aracılığıyla TCY.nın 396., 186. ve 188.
maddelerine uyduğu takdirde 297. maddesi aracılığıyla TCY.nın 398., 187.
maddesine uyduğu takdirde 297. maddesi yollamayla TCY.nın 363. maddelerine
göre cezalandırılacaklardır.
Esasen, G. Maddeleri Tüzüğünün 709. maddesiyle 1593 sayılı Yasanın
296. ve 297. maddeleriyle yollama yapılmasaydı bile, anılan Yasanın yaptırım
getirmeyen 199. maddesi uyarınca çıkarılan Tüzüğe göre tanımlanan mağşuş
ve/ya zararlı besinlerin satışa sunulması, 186, 188. maddeler aracılığıyla
TCY.nın 396. ve 398. maddelerine girecekti. Zira Tüzük, yalnızca mağşuş ve/ya
zararlı besin kavramlarını tanımlamıştır ve bunun da dayanağı 1593 sayılı
Yasanın 199. maddesidir.
Hukukumuzda en çok uygulama alanı bulunan bu maddeler dışında, 1593
sayılı Yasanın 184. maddesine giren eylemleri işleyenler de, aynı Yasanın
doğrudan doğruya cezai yaptırımı içeren 282. maddesine göre cezalandırılmak
durumundadırlar.
Buna karşılık, 1924 tarihli Anayasa döneminde yürürlüğe giren Tüzük,
mağşuş ve/ya zararlı besin maddesini satışa sunma, satma v.b. eylemler
dışında kalan eylemlerin, 1593 sayılı Yasanın 282. maddesine gireceğini
öngörmekle birlikte (md. 709), 296. ve 297. maddelerde olduğu gibi, bu konuda
yasal bir yollama ya da yaptırım maddesini içermemektedir. Söz konusu 282.
madde, 184. maddenin ihlalinde uygulanabilirse de, olayımızda uygulanması
olanaksızdır. Öte yandan 1593 sayılı Yasanın 199. maddesi de bunun için
yeterli değildir. Çünkü bu madde, 1567 sayılı T. Parasını Koruma Yasasının 1.
ve özellikle 3. maddelerinde öngörüldüğü üzere, çıkarılacak Tüzüğün öbür
hükümlerine aykırı davrananların, özel hükümler dışında kalan eylemlerine,
282. maddedeki yaptırımın uygulanacağına ilişkin bir hükme yer vermemiş ve bu
konuda yürütme organına da bir naiplik yetkisi öngörülmemiştir. Bilindiği
üzere 1982 Anayasasında cezai yaptırım ya da önlemleri koyma yetkisi, T.B.
Millet Meclisinin tekelindedir ve bir yasa hükmü olmadıkça cezai yaptırım
uygulanamaz (md. 38/3). T.B.M. Meclisi, yasama yetkisini hiç bir organa
aktaramaz (md. 7). Bu yüzden, yürütme organının cezalandırıcı bir hüküm
getirebilmesi için, cezai yaptırım yetkisinin yasaya yaslanması zorunludur.
1961 Anayasası doğrultusunda düzenlenen 1982 Anayasası için de geçerli olan
A. Mahkemesinin 28.3.1963 tarih ve 4/71 ve 29.10.1969 tarih ve 41/51 sayılı
kararları da bu doğrultudadırlar.
Özetle, 1593 sayılı Yasanın ne 199 ve ne de bir başka maddesinde,
yürütme organına böyle bir yetki verilmemiş ve yalnızca besin maddeleriyle
ilgili tüzük çıkarma yetkisi tanınmıştır. Bu yüzden G.M. Tüzüğünün 709.
maddesinde, öbür maddelere girmeyen eylemlerin 1593 sayılı Yasanın 280.
maddesine göre cezalandırılacağını öngören yardımcı hüküm, yasal dayanaktan
yoksundur.
Sanığın eylemi, 185-188 ve 296-297 ve TCY.nın 363, 396, 398.
maddeleriyle 184. ve 282. maddelerine girmemekte ve G.M. Tüzüğünün 709.
maddesi kanalıyla 282. maddesine göre cezalandırılabilmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, sanığın bu maddeyle cezalandırılmasının
cezaların yasallığı ilkesine aykırı bulunduğunun gözetilmemesi,
Yasaya aykırı ve sanık Ali Galip Irmak müdafiinin temyiz nedenleri ile
tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın
bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın
esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 3.7.1995 tarihinde oybirliğiyle karar
verildi. 5.7.1995.
Sami Selçuk Muharrem Dinç Yücel Kocabay Hulusi Öğütçü Birol Kızıltan
Başkan Üye Üye Üye Üye
|