 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
13. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI
SAYI:
1995
ESAS KARAR
3146 3369
YARGITAY İLAMI
MAHKEMESİ : Simav Asliye Hukuk Hakimliği
TARİHİ : 22.12.l994
NOSU : 527-373
DAVACI : Halil Üstüntaş vekili avukat Cihat Özcengiz
DAVALI : Kasım Eş
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması
sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak
verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya
incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
1-Dava dilekçesinin davalıya yapılan tebliğ mazbatası içeriğinden 7201
sayılı Kanunun 21. maddesi uygulanmak suretiyle teblig edilmek istediği
anlaşılmaktadır. Anılan Kanunun 21. maddesine göre kendisine tebliğ yapılacak
kimse gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden çekinirse, tebliğ memuru
tebliğ olunacak evrakı o yerin muhtar vaya ihtayar heyeti arasından birine
veyahut zabıta amir veya memuruna imza karşılığında teslim eder ve tesellüm
edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına
yapıştırmakla beraber tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de
mümkün oldukça en yakın komşularından birine bildirir. İhbarnamenin kapıya
yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır. Tebligat tüzüğünün 28. maddesinin
1. fıkrası uyarınca da tebliğ memurunun muhatabın adreste bulunmama sebebini
bilmesi muhtemel olan komşu kapıcı gibi kimselerden veya o yerin muhtar veya
ihtiyar kurulu üyelerinden veyahut zabıta amir veya memurlarından
soruşturularak vaki olacak beyanı tebliğ mazbatasına yazıp altını imzalatması
gerekir. Bu yön özellikle Tebligat Kanununun 23 ve Tüzüğün 33. maddeleri
hükmünde de ayrıca vurgulanmıştır. Dava dilekçesinin davalıya tebliğine
ilişkin tebligat parçasının arkasında yazı incelendiğinde, "adresde kimse
bulunmaması üzerine Muhtar Ahmet Demir'e tebliğ edildi" şeklinde bir açıklama
yapılmakla yetinildiği ve bu açıklamanın muhtara imzalatıldığı saptanmıştır.
Görülüyorki tebliğ işlemi kanun ve tüzük hükmüne uygun yapılmamıştır. Nitekim
yukarıda açıklandığı üzere tüzükte belirtilen kimselerden gerekli
soruşturmanın yapılıp yapılmadığı tebliğ mazbatasında belirtilmemiş en
önemlisi tebliğ olgusunun en yakın komşulardan birisine bildirilmesinin neden
mümkün olmadığı hususu açıklanmamış ve böylece bütün yönler onamasız
kalmıştır. Oysa tüzüğün 28. maddesinin 1. fıkrası hükmünün aynen yerine
getirilmesi halinde tebliğ memurunun gerçekten muhatabın evine gittiği ve
fakat evinde bulunmadığı tevsik edilmiş olur. Öte yandan, durum tebliğ
mazbatasına nedenleri ile birlikte açık bir şekilde yazılmadıkça komşulara
haber vermenin olanaksız olduğu şeklinde bir yoruma gitmenin de; az yukarıda
anılan yasa ve tüzük hükümlerinin niteliği ve gerçekleştirmek istediği amaca
aykırılık oluşturacağı açıktır. O halde anılan yolda işlem yapılmış olmadıkça
tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mecerret sözünden ibaret
kalır ve bu durumda Tebligat Kanununun 21 maddesinde öngörülen koşulla tevsik
edilmiş sayılmayacağından (madde 23/7) yapılan tebliğ işlemi hukuken geçersiz
duruma düşer. Bu durumda geçersiz tebligat uyarınca da davalının savunma
hakkının kısıtlandığının kabulü zorunludur. Mahkemece bu yönler göz ardı
edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozma
nedenidir.
2-Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının
incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın 1. bentde açıklanan nedenle davalı
yararına BOZULMASINA, 2. bentde açıklanan nedenle davalının diğer temyiz
itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin harcın istek
halinde iadesine, 6.4.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A.İ.Arslan K.Kadıoğlu M.Yüksel Ş.Yüksel A.E.Baççıoğlu
|