 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
13. HUKUK DAİRESİ
SAYI Y A R G I T A Y İ L A M I
ESAS 1995 KARAR
3145 3368
MAHKEMESİ : Şişli 1. Asliye Hukuk Hakimliği
TARİHİ : 14.12.1994
N0 : 344-1016
DAVACI : Paksoy Ticaret ve Sanayi A.Ş. vekili
avukat Nazif Yüklüel
DAVALI : Gül Esin
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması
sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak
verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya
incelendi, gereği konuşuldu.
KARAR
Davacı A.Ş. bazı hukuki işlerini yürütmek amacıyla davalı Avukata
vekalet verdiğini, şirketlerinin kaybolan çeklerinin iptali ve çekler üzerine
ödeme yasağının konulması için açılan davada verilen tedbir kararı nedeni ile
şirket adına 16.500.000 TL. teminat yatırıldığını, daha sonra davalı Avukatın
teminat parasını çektiği halde ödemekten kaçındığını hakkında yapılan icra
takibine itiraz ettiğini öne sürerek itirazın iptaline icra inkar tazminatına
hükmedilmesini istemiştir.
Davalı yargılamaya gelmemiş cevap da vermemiştir.
Mahkemece; teminatın davalı tarafından bizzat yatırıldığı ve
çekilmediği kabul edilmiş davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1992/1075 E; 1992/1167 K.
Sayılı "Zayi çeklerin iptali" dava dosyası içindeki 16.500.000 TL. teminatın
davalı vekil tarafından 18.9.1992 tarihinde yatırıldığı 25.1.1993 tarihinde
de çekildiği anılan mahkemenin "Tahsilat Müzekkeresi" içeriğinde açıkça
görülmektedir.
Davalı yargılamaya gelmemek ve davaya da cevap vermediğinden usul
hükümlerince davayı inkar etmiş sayılır. Davalının bu biçimde beliren davayı
inkar tutumu içinde teminat parasının kendi mal varlığından yatırıldığı
savının da bulunduğunun kabulü gerekir. Nitekim Mahkemece de davayı red
ederken bu doğrultu da bir gerekçeye dayanmıştır.
Bir davada ileri sürülen maddi olayların hukuki değerlendirmesini
yapmak uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak doğrudan Hakimin
görevidir. (HUMK. Md. 76).
Hemen belirtelim ki; Borçlar Kanununun 392. maddesi hükmünce, vekil
yaptığı iş sırasında vekil edeninin üzerine geçen bütün haklarını ödemeye,
vekil edeninin adına veya yararına yaptığı tüm işlerden dolayı hesap verme
zorunluğundadır. Avukata tevdi edilen işin yapılması veya yapıldıktan sonra
sonucunun alınması için gerekli bütün masraflar ve harcamalar vekil eden
tarafından karşılanır. Ancak bunun aksi yazılı bir sözleşmeyle
kararlaştırılabilir. (Avukatlık Yasası Md. 173)
Vekilin vekil eden adına yaptığı tüm işlemler vekil edenin hukuk
alanında sonuçlar doğurur ve anılan yasa hükmü, vekilin yaptığı harcama ve
giderlerin vekil eden tarafından verilmiş olduğuna yasal karine oluşturur.
Ancak teminat parasını kendi mal varlığından yatırdığını ayrıca yasal delille
kanıtladığı takdirde, bu özel durum gereği hesap verme borcundan kurtulmuş
sayılır.
Davalı yargılamaya gelerek kendine düşen kanıt yükümünü ifa
edememiştir. Makbuzdaki davalı adının yazılmış olması az yukarıda açıklanan
yasal karineyi çürütür nitelikte kabul edilemez.
Bu durumda davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, sözü edilen yasa maddeleri gözden kaçırılarak yanlış
değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddedilmesi usule ve yasaya
aykırıdır. Bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan yerel mahkeme kararının açıklanan nedenler
altında davacı yararına BOZULMASINA, istek halinde peşin harcın iadesine,
6.4.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A.İ.Arslan K.Kadıoğlu M.Yüksel Ş.Yüksel A.E.Baççıoğlu
|