 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
13. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI
SAYI:
1995
ESAS KARAR
3000 5992
YARGITAY İLAMI
MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Hukuk Hakimliği
TARİHİ : 20.10.1994
NOSU : 393-810
DAVACI : Türkiye Çevre Vakfı vekili avukat Ergin Uray
DAVALI : 1-Hazine vekili avukat Hatice Seçkin
2-Doğan Can Akyürük
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda
ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen
hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere
çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat Engin Uray ile
davalılardan Hazine vekili avukat Aynur Sökmen ile diğer davalı Doğan Can
Akyürük'ün gelmiş olmalarıyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan
avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne
bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya
incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı Vakıf, 443 sayılı KHK. ile Çevre Bakanlığı adını alan Devlet
Bakanlığı ile 7.6.1991 ve 24.9.1991 tarihli iki protokol imzaladıklarını,
protokollerde belirtilen projeleri gerçekleştirip bu konudaki edimlerini
yerine getirdiği halde Bakanlığın yükümlendiği 120.000.000 TL.ndan bakiye
59.200.000 TL. alacağını ödemediğini ileri sürerek 59.200.000 TL. asıl
alacak, 37.000.000 TL. dava tarihine kadar 66 oranında işlemiş faizi olmak
üzere toplam 97.000.000 TL.nın aynı oranda faizi ile birlikte davalılardan
müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan Çevre Bakanlığı, protokoller ile bir yükümlülük altına
girilmediğini, yardım vaadi niteliğinde beyanlar olduğunu, ödemeyi yapıp
yapmamakla Bakanlığın tercih hakkının bulunduğunu, Fonlar ihale yönetmenliği
ile yasa ve yönetmenlik hükümlerine aykırı yapılan sözleşmelere dayalı olarak
bakiye alacak istenemeyeceğini, diğer davalı ise davada şahsi sorumluluğunun
olamayacağını beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, düşüncesine başvurulan hukuk bilirkişisi raporu
benimsenerek protokollerin geçersiz olduğu gerekçesiyle davalı Bakanlık
hakkındaki davanın esastan, diğer davalı hakkındaki davanın da husumetten
reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun
gerektirici nedenlere ve özellikle davalı eski Bakanın, salt Bakanlığın en
üst amiri ve Bakanlık hizmetlerini mevzuaata uygun olarak yürütmekten, emri
altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden sorumlu ve aynı zamanda Çevre
Kirliliğini Önleme Fonunun ita amiri bulunmasının Anayasanın 129/5 maddesi
açık hükmü karşında şahsi sorumluluğu için yeterli sayılmayacağına, davacı
vakfa duyduğu şahsi kin ve garezinin etkisi altında ödemeyi kasden
yaptırmadığının da bu davada sübuta ermemesine göre davacının davalı Doğan
Canyürek'e ilişkin temyiz itirazlarının reddine ve mahkeme hükmünün bu yönden
onanmasına,
2-Davacının, diğer davalı Çevre Bakanlığına yönelik temyiz
itirazlarının incelenmesinde:
Davacı ile davalı Fon İta amiri sıfatıyle Devlet Bakanlığı (Çevre
Bakanlığı) arasında, 7.6.1991 ve 24.9.1991 tarihli iki ayrı protokol
imzalandığı, protokollerde öngörülen davacı projelerinin Bakanlıkca uygun
görülerek onaylandığı, davacının onaylanan bu projeleri gerçekleştirdiği,
Bakanlığın protokollere göre ödemeyi kabul ettiği 120.000.000 TL.ndan
58.000.000 TL. ödemeyi yaptığı, 12.800.000 TL.lık kısmından ise davacının
feragat etmesine rağmen bakiye 59.200.000 Tl.nı ödemediği konularında
taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık protokollerin
niteliği yasa ve yönetmenlik hükümlerine aykırı, dolayısıyle geçersiz olup
olmadıkları konularında toplanmaktadır. Bu uyuşmazlık konularının çözümü ise
protokoller ile Çevre Kanunu, Çevre Kirliliğini Önleme Fonu ve Fonlar ihale
Yönetmenliği hükümlerinin sağlıklı yorumuna bağlıdır.
Öncelikle belirtelimki, bir sözleşmenin niteliğinin tesbiti, yasa ve
yönetmelik hükümleriyle birlikte yorumu tamamen hukuki bir sorundur.
Uygulamada ise çözümü özel ve teknik bilgiye bağlı olan haller ile hukuki
sorun kesin bir şekilde ayırt edilmemekte hukuki sorunlar hakkında da bir
hukukçu bilirkişiye başvurulmaktadır. Böylece mahkemenin vereceği hüküm,
adeta bilirkişi tarafından hazırlanmaktadır. Oysa HUMK.nun 275 maddesindeki
"halli özel ve teknik bilgiyi gerektiren haller" çok geniş bir şekilde
yorumlanmamalı, hakim her davada bilirkişiye başvurmak yolunu tercih etmemeye
özen göstermelidir. Hukuki bir sorunun çözümü mesleki bilgisi dolayısıyle
hakimin doğrudan görevidir. Böyle bir konuda bilirkişi görüşüne başvurulması
usulün anılan hükmüne aykırıdır.
2872 sayılı Çevre Kanununun "amaç" başlıklı 1. maddesinde yasanın
amacı kapsamlı olarak açıklandıktan sonra 17. maddesinde çevre kirliliğinin
önlenmesi, çevrenin iyileştirilmesi için "Çevre Kirliliğini Önleme Fonu"
kurulduğu Fonun kullanılması başlıklı 19. maddesiyle de Başbakanlık Çevre
Müsteşarlığı (Çevre Bakanlığı) aracılığı ile kullanılacağı, ita amirinin
Devlet Bakanı (Çevre Bakanı) olduğu Fondan yapılacak harcamaların, 1050
sayılı muhasebei Umumiye ve Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmadığı,
Çevre kirliliğini önleyici araştırma ve eğitim faaliyetleriyle çevre
temizlenmesi gibi konularda gider yapabileceği hükme bağlanmış, Çevre
Kirliliğini Önleme Fonu Yönetmeliğinin, 17. maddesiyle de Fonun harcama
yapabileceği faaliyet alanlarına ilişkin yasa hükmüne uygun düzenlemelere yer
verilmiştir. Anılan bu yasa ve yönetmelik hükümlerine göre Çevre Kirliliğini
Önleme Fonunun ita amiri durumunda bulunan Çevre Bakanına, çevre kirliliğini
önleyici araştırma eğitim ve çevrenin temizlenmesi gibi konularda görev ve
ayrıca gider yapma yetkisinin verildiği açıktır. Çevre Kanununun 1.
maddesinde açıklanan amaçlara uygun olarak kamuya hizmet vermek amacıyla
kurulmuş bulunduğu anlaşılan davacı Vakıf ile Bakanlık arasında yapılmış
bulunan protokollerde sözü edilen "Türk Çevre Mevzuatı" adlı kitabın 2.
baskısının yapılması yayınlanması projesi ile "Kütüphane ve dökümantasyon
merkezinin geliştirilmesi" projesinin çevre kirliliğini önleyici araştırma ve
eğitim faaliyeti olduğunda duraksanmamalıdır. Protokollerin içerdiği esaslar
dairesinde Başkanlığın ödemeyi yükümlendiği miktarın karşılıksız bir yardım
vaadi niteliğinde olduğu da söylenemez. Bakanlık Fondan anılan ödemeyi
yapmakla, yasa ve yönetmenlik hükümlerine göre çevre kirliliğinin önlenmesi,
temiz tutulması amacıyla genel anlamda bir eğitim faaliyetine katkıda
bulunmakta, bu projenin bakanlığın katkısı ile gerçekleştiğinin uygun bir
şekilde gösterilmesini, basımı yapılacak kitaptan 250 adedinin ücretsiz
alımını kütüphane ile ilgili proje sonunda meydana getirilecek eserin de
telif hakkını temin etmektedir. Diğer taraftan Vakfın protokol hükümlerine
aykırı davranması halinde de yapmış olduğu ödemeleri 6183 sayılı yasa
hükümlerine göre faizi ile birlikte geri alabilmekte böylece fonun zarar
görmesi de önlenmektedir.
Her nekadar Fonun her türlü alım satım ve hizmet gibi işlemlerinin
"Fonlar ihale Yönetmeliği" hükümlerine tabi olacağı ayrıca yönetmelikte
düzenlenmiş ise de; Fonlar ihale Yönetmeliğinin 44. maddesinin (e) fıkrasının
(ee) ve (ef) bentlerinde, "fikir ve sanat eserleri üzerindeki her çesit mali
hakların tamamen veya kısmen alımı" fikir ve sanat eserleri yapma, yaptırma
ve alma" işlemlerinin pazarlık usulüyle yapılabilme imkanı tanınmıştır.
Davacı ile yapılan protokollerdeki projelerin, bir fikir ve sanat eseri
yapma, yaptırma ve eser üzerindeki mali hakların (telif hakkı) alımı olduğu
da belirgindir. Yetkilendireceği bir komisyon vasıtasıyle pazarlık usulüyle
yapılabilecek bu işlemlerin Fon ita amiri sıfatiyle Çevre Bakanı tarafından
bizzat yapılmasında amaçsal bir yorumla yasaya ve yönetmenlik hükümlerine
aykırılıktan söz edilemez. Kaldıki; protokollerin imzalanmasından sonra,
davalı Bakanlık projeleri onaylanmış, öngörülen şekilde 58.000.000 TL.
ödemiş, davacı da protokol hükümlerine göre projeleri gerçekleştirmiş,
böylece edimini eksiksiz yerine getirmiştir. Bu konuda aksine bir iddia
olmadığı gibi konularında uzman teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen
raporla bu husus ayrıca tesbit de edilmiştir. Artık bu aşamadan sonra
davalının protokollerin Yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı olarak önceki
Bakan tarafından imzalanmış olduğunu öne sürerek kendi edimini ifa etmekten
kaçınması M.K.nun 2. maddesinde ifadesini bulan dürüstlük ve hakkın kötüye
kullanılmaması yasağına ilişkin ana kuralın ihlali olur ve somut olayın
özelliği itibariyle Devlet Kurum ve kuruluşlarına karşı olması gereken güveni
ve sürekliliği zedeler.
Mahkemece, açıklanan tüm bu nedenlerle davada dayanılan protokollerin
yasa ve yönetmenlikler hükümlerine aykırı olmadığı, davalı Bakanlığı
bağlayıcı nitelikte olduğu, davalının taahhüdünde bulunan bakiye borcunu
ödemesi gerektiği düşünülmeden, sözleşme yasa ve yönetmenlik hükümlerinin
yorum ve nitelendirilmesinde yanılgıya düşerek yazılı gerekçelerle davanın
reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: 1. nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı Doğan Canyürek
hakkındaki hükmün onanmasına, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz
olunan mahkeme kararının davacı lehine BOZULMASINA, 6.000.000 lira duruşma
avukatlık parasının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, peşin harcın
istek halinde iadesine, 5.6.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A.İ.Arslan M.Yüksel Ş.Yüksel A.E.Baççıoğlu S.Özyörük
|