 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Sekizinci Hukuk Dairesi
E. 1995/2899
K. 1995/12688
T. 23.11.1995
* TAPU KAYDININ İPTALİ
* TESCİL
* KÖY TÜZEL KİŞİLİĞİ
* ZİLYETLİK
ÖZET : Dinlenen tüm yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları birlikte
değerlendirildiğinde, taşınmazın batı kesiminin tarım arazisi niteliğinde,
doğu kesimin ise Sakarya Nehri'nin etkisi altında kalan bataklık ve sazlık
bir yer olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, köy tüzel kişiliği tarafından
öteden beri tarım arazisi olarak tasarruf edilen yerler ile taşınmazın
bataklık kısımları belirtilip krokisi düzenlenmemiştir. Tüm bu açıklamalar
gözönünde tutularak, dava konusu taşınmazın hangi nedenle tespit dışı
bırakıldığının Kadastro Müdürlüğünden sorulması, tesbit dışı bırakılma
tarihindeki niteliğinin araştırılması, o tarihteki niteliğine göre taşınmazın
kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilecek yerlerden olup
olmadığının gözönünde tutulması, yerel bilirkişi ve tanıkların yöntemine
uygun bir biçimde taşınmazın başında yeniden dinlenilmesi tüm deliller
toplanarak birlikte değerlendirilip hüküm kurulması gerekirken, eksik
inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir.
(1086 s. HUMK. m. 259) (5516 s. BKK.)
Umurbey Köyü Muhtarlığı ve Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının
kabulüne dair, (Geyve Asliye Hukuk H‰kimliği)'nden verilen 2.12.1994 gün ve
26-187 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi Hazine tarafından süresinde
istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı köy tüzel kişiliği, Hazine üzerinde 3454 parsel numarası ile kayıtlı
taşınmaza ait tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini
istemiştir. Hazine, davanın reddine karar verilmesini savunmuş, mahkemece
davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm, Hazine tarafından temyiz
edilmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Dava konusu 3454 parsel 19.6.1986 tarihinde idari yoldan Hazine adına tescil
edilmiştir. Davacı köy temsilcisi, dava konusu taşınmazın Hazine adına tapuya
tescil edildiği tarihten geriye doğru 20 yıldan fazla süre ile koşullarına
uygun olarak köy tüzel kişiliği tarafından tasarruf edildiğini ileri sürerek,
kaydın iptal ve tescilini istemiştir. Dosyadaki bilgilere göre, taşınmazın
bulunduğu yörede daha önce tapulama çalışmaları yapıldığı, taşınmazın nehir
terki olması nedeniyle tesbit dışı bırakıldığı anlaşılmaktadır. Yerel
bilirkişi ve tanıklar, taşınmazın köy tüzel kişiliği tarafından tasarruf
edilen bir yer olduğunu, batı kesiminin tarım arazisi niteliğinde
bulunduğunu, doğu kesiminin öncesi itibariyle bataklık olduğunu, daha sonra
Sakarya sularının çekilmesi üzerine köy tüzel kişiliği tarafından kavaklık
haline getirildiğini ve taşınmazın tümünün bu şekilde tasarruf edildiğini
bildirmişlerdir. Mahkemece, yerel bilirkişi ve tanıkların sözlerine
dayanılarak davanın kabulü yönüne gidilmiştir. Davacı köy tüzel kişiliği
tarafından aynı yer hakkında daha önce açılan tescil davasına ilişkin Asliye
Hukuk Mahkemesinin 1986/170 esas numaralı dava dosyası nedeniyle 8.9.1992
tarihinde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar taşınmazın batı kesiminin
tarım arazisi niteliğinde, doğu kesiminin de öncesi itibariyle fundalık ve
bataklık bir yer olduğunu, tanık Hüsamettin, tescil davasının açıldığı
25.4.1986 tarihinden 3-5 yıl kadar önce taşınmazın doğu kesiminin
kullanılmaya başlanıldığını bildirmiştir. Dinlenen tüm yerel bilirkişi ve
tanıkların beyanları birlikte değerlendirildiğinde taşınmazın batı kesiminin
tarım arazisi niteliğinde, doğu kesiminin ise Sakarya Nehri'nin etkisi
altında kalan bataklık ve sazlık bir yer olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece,
köy tüzel kişiliği tarafından öteden beri tarım arazisi olarak tasarruf
edilen yerler ile taşınmazın bataklık kısımları belirtilip krokisi
düzenlenmemiştir. Yine tanık sözlerine göre taşınmazın doğusuna isabet eden
bataklık kısımlar üzerindeki davacı köyün zilyetliğinin Hazineye ait tapu
kaydının tesis tarihine kadar kazanmayı sağlayan süreye ulaşıp ulaşmadığı da
gereği gibi araştırılmamıştır. Tüm bu açıklamalar gözönünde tutularak dava
konusu taşınmazın hangi sebeple tesbit dışı bırakıldığının Kadastro
Müdürlüğünden sorulması, tesbit dışı bırakılma tarihindeki niteliğinin
araştırılması, o tarihdeki niteliğine göre taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı
ve zilyetlik yoluyla edinilecek yerlerden olup olmadığının gözönünde
tutulması, yerel bilirkişi ve tanıkların yöntemine uygun bir biçimde
çağrılarak HUMK.nun 259. maddesi hükmü uyarınca dava konusu taşınmazın
başında yeniden dinlenerek, taşınmazın tarım arazisi ve bataklık olan
bölümlerinin ayrı ayrı belirlenip fen elemanı tarafından krokisine işaret
edilmesi, taşınmazın doğu kesimi üzerindeki köyün zilyetliğinin 1980'li
yıllarda başladığı tanıklar tarafından ifade edildiğine göre, bu husus
üzerinde yeniden durulması, ayrıca taşınmazın bir bölümü bataklık ise 5516
sayılı Kanuna göre böyle bir yerin zilyetlik yolu ile veya ihya yolu ile
kazanılamayacağının gözönünde tutulması, tüm deliller toplanıp birlikte
değerlendirildikten sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekirken,
eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması
doğru değildir. Hazinenin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan
kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 23.11.1995 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
|