 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Altıncı Hukuk Dairesi
E. 1995/2783
K. 1995/2986
T. 20.3.1995
* ÖNALIM (ŞUF'A) DAVASI
* HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE YÖNÜNDEN İSPAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ
* RE'SEN YEMİN
* BABA İLE OĞUL ARASINDAKİ SATIŞA DAYALI TEMLİK
ÖZET: Davalı; satışın davacı tarafından daha önceden bilindiğini sonradan
öğrenildiğine ilişkin iddianın doğru olmadığını kanıtlamak zorundadır. Bu
husustaki ispat yükümlülüğü davalıya aittir. O nedenle; davacıya, hakimlikçe
kendiliğinden (re'-sen) yemin önerilmesinin yasal unsurları yoktur. Baba-oğul
arasındaki temliklerin satışa dayanması halinde önalım (şuf'a) hakkı
kullanılabilir.
(743 s. MK. m. 658/3, 659)
(1086 s. HUMK. m. 355, 356)
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şuf'a davasına dair karar, davacı
tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kağıtlar
okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, şuf'alı payın iptali ile davacı adına tescili isteğine ilişkindir.
Mahkeme, davayı reddetmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı vekili, şuf'alı payın ilişkin olduğu taşınmazlardan davalı Celal'in pay
satın aldığını, 21.10.1993 günü öğrendiğini iddia ederek 8.11.1993 tarihinde
bu davayı açmıştır.
Davalı, şuf'alı payı satın aldığının satın alma gününden beri bilindiğini, bu
bakımdan davanın süresinde açılmadığını savunarak reddini istemiş ve başka
bir savunma ileri sürmemiştir.
Şuf'alı payın, davalıya 30.12.1992 tarihinde satılmış olduğu tapudan gelen
cevapdan anlaşılmıştır.
Davalı, satışın davacı tarafından daha önceden bilindiğini, sonradan
öğrenildiğine ilişkin iddianın doğru olmadığını kanıtlamak zorundadır.
Gösterilen üç davalı tanığı, davacının satışı öğreniş tarihi hakkında hüküm
tesisine yeterli beyanda bulunamamışlar, daha önceden öğrenmiş olduğu
kanaatini bildirmekle yetinmişlerdir. Davacı tanıkları da öğrenmeye ilişkin
olarak davacının iddiasını doğrulamaya çalışır beyanda bulunmuşlardır. Bu
itibarla davalının, hak düşürücü sürenin geçirildiği hakkındaki iddiayı hüküm
tesisine yeterli bir şekilde kanıtladığı kabul olunamaz. Hal böyle olunca
davacıya hakimlikçe re'sen yemin verilmesinin yasal unsurları
bulunmamaktadır. Kaldı ki davacı yemini iddiasını doğrular şekilde eda etmiş
bulunmaktadır. Bu durumda davanın sürede kabul edilmesinde bir isabetsizlik
bulunmamaktadır.
Mahkeme, davalının baba-oğul arasındaki pay temliklerinde şuf'a hakkı
kullanılamayacağını savunduğunu kabul ederek dava reddedilmiştir.
Ancak, davalının böyle bir savunmasının olmadığı, satıcının davalının babası
veya başka akrabası olduğu hakkında bir açıklama bulunmadığı görülmektedir.
Davalıya yapılan temlikin satış olduğu, tapu kaydı ile sabit olduğu, aksine
savunma, bilgi ve belge bulunmadığına göre şuf'a hakkının kullanılmasının
mümkün olduğu açıktır. Bu itibarla şuf'a bedelinin de yatırıldığı nazara
alınıp davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde red kararı
verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
S o n u ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile
HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün (BOZULMASINA), istek halinde peşin
alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 20.3.1995 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
|