 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Onuncu Hukuk Dairesi
E. 1995/2698
K. 1995/2906
T. 23.3.1995
* RÜCUAN TAZMİNAT DAVALARI
* KAÇINILMAZLIK OLGUSU
* BASKIN DERECEDE KUSUR
* KAZIDA İKSA ZORUNLULUĞU
ÖZET: Hafriyat, eksvatörle de yapılsa, 150 cm.den daha derin ve Şevsiz yapılan
kazılarda, toprağın çökmemesi için, iksa yapılması zorunludur.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatının gerektirdiği tüm önlemleri almayan
işveren ve işveren temsilcisi, toprak altında kalan işçinin, asfiksi sonucu
ölümünden baskın derecede kusurlu oldukları halde, tarafların kusur
oranlarının bilinmesinde zaruret bulunan, rücuan tazminat davasında;
kaçınılmazlık olgusuna yer veren bilirkişi raporuna itibar edilmemelidir.
Tarafların kusur oranının uzman bilirkişilerce saptanması gerekir.
(506 s. SSK. m. 26/1, 2)
Davacı işkazasında ölen sigortalı işçinin haksahiplerine yapılan harcamalar
üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin
süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar
tesbit edildi:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayadığı gerektirici
nedenlere göre, davacı Kurum'un aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair
temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davanın yasal dayanağını oluşturulan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun
26. maddesi uyarınca zararlandırıcı sigorta olayının meydana gelmesinde
işveren ve üçüncü kişilerin sorumlulukları ancak anılan maddede öngörülen
ilkeler doğrultusunda saptanacak kusurlar oranında söz konusudur. Bu yönün
ise, konuda uzman kişilere o çevrede yaptırılacak bir inceleme sonucu
belirleneceği açıktır.
Diğer taraftan, davada hükme dayanak alınan kusur bilirkişisi raporunda davalı
işveren şirket ile onun temsilcisi durumunda bulunan davalı Ergün'ün birlikte
50 oranında, üçüncü kişi durumundaki davalı İbrahim'in 25 oranında ve
kazada ölen sigortalı Salih'in ise 15 oranında kusurlu bulundukları ve 10
oranında da kaçınılmazlık olgusunun varolduğu öngörülmüş bulunmaktadır.
Dosya içeriğinde yer alan bilgi ve belgelerle, olayın belirlenen oluş tarzına
nazaran, olay günü davalı işveren şirket tarafından yapımı üstlenilen
kanalizasyon künklerinin döşenmesi amacıyla yapılan kanal kazası sırasında,
bir metre eninde, üç metre boyunda ve ikibuçuk metre derinliğindeki kazılmış
kanala, künk döşemek ve yerleştirmek üzere inen sigortalı Salih'in aniden
göçen toprak altında havasız kalma suretiyle asfiksi sonucu öldüğü ve iş
kazasının oluş şeklinin bundan ibaret bulunduğu anlaşılmaktadır.
Öbür yandan, kanalda hafriyatın ekskavatör aracılığı ile gerçekleştirildiği,
yine kazının, yukarıdan aşağıya doğru ve toprağın dayanıklığı ve kazının
derinliği ile orantılı biçimde bir şev yapılmak suretiyle değilde, aksine dik
olarak yapıldığı, yine yapı işleri tüzüğü hükümlerine göre 150 cm.'den daha
derin ve şevsiz yapılan kazılarda iksa yapılması zorunlu olduğu halde bunun
da yapılmadığı, işin niteliği itibariyle işveren tarafından işçi sağlığı ve
işgüvenliği mevzuatının öngördüğü tüm önlemlerin alınması ve alınan bu
önlemlerin devamlı olarak bir teknik sorumlu marifetiyle izlenmesi kazılan
her bölümün periyodik biçimde her gün en az bir defa kontrol edilmesi
gerektiği halde bunlara uyulmadığı saptanmış bulunmaktadır.
Böyle olunca da sözüedilen önlemlerin alınmaması ve hele hele iksa yapılmamış
bulunması halinde, kazı yerindeki toprağın çökeceği gerçek ve tabidir. Bu
halde olayda herhangi bir şekilde kaçınılmazlığın kabul edilemeyeceği ve
hatta düşünülemeyeceği açıktır. Ayrıca iksa ve şev yapmayan, sayılan
önlemleri almayan ve uygulamaya koymayan işveren de baskın kusurunun
bulunduğu, böylece işverene izafe idelen 50 oranındaki kusurun derecesinde
ve dağılımında isabet bulunmadığı da tartışmasızdır.
Mahkemece, öncelikle açıklanan maddi ve hukuki olgular doğrultusunda davalı
işveren şirket ile onun temsilcisi durumundaki davalı Ergün'ün zararlandırıcı
sigorta olayında gerçek kusur durumlarının ve oranının ne olduğu uzman
kişilerden oluşturulacak yeni bir bilirkişi kurulu incelemesi ile saptanmalı
ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Bu doğrultuda bir saptamayı
içermeyen ve davalılar işveren şirket ile temsilcisini baskın oranda kusurlu
saymayan ve olayda kabulü mümkün görülmeyen kaçınılmazlık olgusuna yer veren
bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş bulunması
usul ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum'un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli
ve hüküm bozulmalıdır.
S o n u ç: Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA),
23.3.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|