Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



      T.C.
 Y A R G I T A Y 
13. HUKUK DAİRESİ

       SAYI                  Y A R G I T A Y    İ L A M I  
ESAS   1995   KARAR
2203          2905

MAHKEMESİ     : Ankara 13. Asliye Hukuk Hakimliği
TARİHİ        : 2.6.1994
N0            : 152-356
DAVACI        : Halil Cömert vekili avukat Ayşe A.Bayram
DAVALI        : İ.Berrin Gürson (Demirkol) vs.

	Taraflar arasındaki tazminat  davasının yapılan yargılaması sonunda
 ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen
 hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya
 incelendi, gereği konuşuldu.

	 	KARAR

	Davacı, Şehit Cemalettin Caddesi 111/1 Aydınlıkevler Ankara
 adresindeki davalı Berrin Gürson'a ait daireyi, bu kişinin yurtdışında
 bulunması nedeniyle diğer davalı vekili ve kardeşi Nurettin Gürson'dan
 13.8.1974 tarihli senetle 1.000 TL. peşin, bakiyesi aylık 1.500 TL. taksitle
 ödenmek üzere 60.000 TL. bedelle satın ve teslim aldığını, bedeli tamamen
 ödediğini tapuda resmi satışın verileceği inancı ile uzun zamandır
 beklediğini, taşınmazın yeniden davalılarca satışa çıkarılmasından dolayı
 maruz kaldığı zararın tazmini için Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin
 1989/341 esasında kayıtlı olarak açtığı davanın, dairenin elinde olduğu için
 henüz zararın gerçekleşmediği gerekçesiyle reddedildiğini, şimdi ise
 başkasına satıldığını, tahliye edildiğini, zararının oluştuğunu beyanla
 zararı 30.000.000 TL.nın faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini
 istemiştir.
	Davalılardan Alptekin Gürson, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini
 beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuş, dava diğer davalıların
 yokluğunda yürütülmüştür.
	Mahkemece, davalı Alptekin Gürson aleyhindeki davanın husumet
 nedeniyle reddine, 60.000 TL. satım bedelinin diğer davalılardan tahsiline,
 fazla istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz
 edilmiştir.
	1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun
 gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik
 bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer
 temyiz itirazlarının reddi gerekir.
	2- Tapulu taşınmazların, Tapu Sicil Müdürü veya Memuru tarafından
 düzenlenmeyen senetlerle (haricen yapılan satım akti ile) satımı şekil
 noksanı ile geçersizdir. Taşınmaz satımının resmi şekilde yapılması
 gereklidir. (B.K. Md. 213, M.K. Md. 634, Tapu Kanunu Md. 26, Noterlik Kanunu
 Md. 60.) Yasada öngörülen şekil şartlarına uyulmadan yapılan sözleşmeler
 kural olarak batıldır. (B.K. Md. 11/2).
	Şekle aykırılık, hukuki işlemin, herhangi bir hüküm ve borç
 doğurmasına olanak vermez. Geçersiz sözleşme ile borç altına giren taraf,
 yükümlendiği edimi ifa etmekten kaçınabilir. Ne var ki, bazen şekil
 noksanlığının ileri sürülmesi, hakkın kötüye kullanılması sayılıp, aktin
 batıl olduğu savı gözardı edilerek bu aktin ifa edilmemesi dolayısıyle
 uğranılan zararın giderilmesi istenebilir. Dahası, Yurdumuzda açıkça
 sürdürülen somut olaylar ile gerçekler, halin diğer icapları birlikte
 değerlendirildiğinde, adalet duygularının bir gereği olarak buna önem atfetme
 zorunluluğu kendini gösterebilir. Sözü edilen yasal kural, M.K.un 2.
 maddesinde yazılı dürüstlük kuralına aykırı düşecek tarzda kullanılmamalıdır.
 İşte böyle bir durumda butlan etkisiz kalabilir. Gerçekten de, hukukun her
 alanında uygulama niteliğine sahip olan "Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı"
 şekle aykırılığı ileri sürme hakkı yönünden de bir sınır oluşturur. Hakime,
 özel ve çok ayrık durumlarda da olsa, adalete uygun düşecek şekilde hüküm
 verme olanağını sağlar. Buyurucu niteliği itibariyle de doğrudan gözetilmesi
 gerekir. (25.1.1984 gün 3/1 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel
 Kurul Kararı). Hemen yeri gelmişken önemle vurgulayalım ki, butlan sonucunu
 bu şekilde etkisiz bırakmakta, hassas ve titiz davranmalı, özellikle Borçlar
 Hukukuna ilişkin borç sözleşmelerinde ve çok sınırlı olaylarda
 uygulanabileceği hiç bir zaman unutulmamalıdır. Bunun yanında her somut
 olayda, butlan iddiasının ileri sürüldüğü hal ve şartlara bakılmalı ve hakkın
 kötüye kullanılmasına ilişkin adalet duygularını rahatsız edici çok açık
 unsurların varlığı esas alınmalı, tarafların sözleşme öncesi, sözleşme
 yapılırken ve daha sonraki davranış ve tutumları da dahil olmak üzere tüm
 özellikleri gözardı edilmemelidir. Şekil noksanı nedeniyle bir sözleşme henüz
 ifa edilmiş olmasa dahi, butlan iddiasının aşağıda belirtilen hal ve şartlar
 altında bir hakkın kötüye kullanılması sayıldığı kabul edilebilmektedir.
	Bir kimsenin :
        a) Şeklin gerçekleşmesine kendi yararı için veya yanıltıcı
 hareketlerle engel olduğu, 
        b) Sözleşmenin sonradan kendi yararına olmadığını görünce ondan
 kurtulmak istemesi ahlaki duyguları rencide ediyorsa veya şeklin koruyucu
 etkisinden yoksun kaldığı için değil, aksine sırf kendi borçlarını yerine
 getirmekten kaçınmak amacıyla şekilsizliği bir sebep olarak kullandığı
 anlaşılıyorsa, (BGE 104 II 99=JDT 1979 I. 16; BGM 84 II 636=JDT 1959 I 369;
 BGE 78 II 221=JDT 1953 I 232
        c)Yine taahhütlerini mutlaka ifa edeceğini, sözleşmenin yapılmasından
 sonra teyit etmiş ve diğer tarafın sözleşmeye karşı beslediği güveni sebepsiz
 ve haksız olarak kuvvetlendirmişse, artık sözleşmenin şekil yönünden
 geçersizliğini ileri sürmesi hakkın kötüye kullanılması anlamını taşır ve bu
 savunma yasal korunmadan yoksun kalır. (HGK. 6.6.1979 T. 1978/4-190799;
 Yargıtay 4. H.D. 5.5.1958 T. 3355-2984; Andreas Yontuhr Borçlar Hukukunun
 Umumi Kısmı I. cilt, Cevat Edege tercümesi İst. 1952 sh. 245; Haluk Tandoğan
 Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri cilt I/I. Ankara 1985, Sh. 238 vd.
 Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt I, beşinci bası İst. 1985,
 Sh.140-142.)
	Somut olayda, iddia savunma ve toplanan delillerden davalıların
 mahkeme kabulünde de, olduğu gibi 13.8.1974 tarihli haricen düzenlenen
 senetle dava  konusu  daireyi davacıya satıp teslim ettikleri, takside
 bağlanan satış bedelini kabul edip aldıkları, hatta birara bakiye bedel
 ödendiğinde tapuyu verecekleri konusunda davacıya tam bir güven verdikleri,
 bu davaya kadar, geçersiz bulunan sözleşmeyi benimseyerek davacı aleyhinde
 hiç bir yasal girişimde bulunmadıkları, davacı tarafından Ankara 9. Asliye
 Hukuk Mahkemesine 1989/341 esasında kayıtlı davanın açılmasından ve
 belirtilen gerekçeyle reddedilip kesinleşmesinden sonra 15.1.1991 tarihinde
 taşınmazı kayden bir başkasına sattıkları, böylece davacıda aktin ifa
 edileceği fikrini uyandırarak geçersiz akti yapmaya yönelttikleri,
 sözleşmedeki taahhütlerini yerine getireceklerine dair davacıda tam bir güven
 yarattıkları, zaman içinde de bu güveni sürdürüp devam ettirdikleri
 taşınmazın sonradan değer artışından yararlanmak sözleşmeyi imkansız hale
 getirerek ondan kurtulmak istedikleri anlaşılmaktadır. İşte subut bulan bu
 olgulardan sonra davalıların satım sözleşmesinin şekil noksanlığı nedeni ile
 geçersizliğini ileri sürmeleri M.K.un 2. maddesinde ifadesini bulan iyi niyet
 kurallarıyla bağdaşmaz. Hakkın kötüye kullanılması niteliğini taşır. Bu
 durumda taşınmazın temlikine ilişkin edim ifa edilmeksizin ferağın imkansız
 hale getirilmesi B.K.nun 41/2 maddesi hükmüne uygun ahlaka aykırı tazmini
 gerektirir bir fiil olarak kabul edilmesinde duraksamaya da yer olmamalıdır.
 Böyle hallerde, sözleşmenin şekle aykırılığa rağmen geçerli olarak kurulmuş
 olduğu kabul edilmeli ifa menfaatının (olumlu zararın) tazmini imkanı
 tanınmalıdır. (M.K. Md. 2; B.K. Md. 41/2) Tazmini istenilecek olumlu zarar
 ise, ifanın imkansız hale getirildiği, değişik bir anlatımla taşınmazın 3.
 kişiye temlik edildiği 15.1.1991 tarihindeki değeridir.
	Öyle ise mahkemece; satım konusu dairenin 15.1.1991 tarihi itibariyle,
 konusunda uzman bilirkişi marifetiyle keşfen gerçek değeri tesbit edilmeli,
 istekle bağlı kalınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir.
	Mahkemenin somut bu olayın özelliklerini değerlendirmede yanılgıya
 düşerek yazılı gerekçe ile sadece satım bedelinin tahsiline karar vermesi
 usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.
	SONUÇ: 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının diğer temyiz
 itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan
 kararın davacı yararına BOZULMASINA, istek halinde peşin harcın iadesine,
 24.3.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan        Üye          Üye          Üye        Üye
A.İ.Arslan    M.S.Atalay   K.Kadıoğlu   M.Yüksel   A.E.Baççıoğlu
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini