 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
S A Y I
Esas Karar Tebliğname
1995/2-44 1995/75 2/80195
Y A R G I T A Y K A R A R I
Bozma kararı veren
Yargıtay Dairesi : 2.Ceza Dairesi
Mahkemesi : Aksaray Sulh Ceza
Günü : 15.7.1994
Sayısı : 483/790
Davacı : K.H.
Sanık : Adil Çakır vekili Av. Refik Karabatak
Davaya Katılan : -
Gıda Maddeleri Tüzüğüne aykırı davranışta bulunmak suçundan sanık Adil
Çakır'ın TCK.nun 398 ve 647 Sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca sonuçta
550.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, 3 ay süreyle vasıta
kıldığı meslek ve sanattan tatiline, 7 gün işyerinin kapatılmasına ve karar
özetinin gazetede ilan edilmesine ilişkin Aksaray Sulh Ceza Mahkemesince
verilen 1.12.1993 gün ve 141/1481 Sayılı hükmün sanık vekili tarafından
temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesi 21.4.1994 gün ve
3859/3712 sayı ile;
"Sanığın ürettiği ve Gıda Maddeleri Tüzüğünün 272. maddesinde
tanımlanan ekstra- ekstra una tekabül eden tip buğday ununun yapılan
tahlilinde kül miktarının 65 olarak tesbit edildiği, bu durumun Gıda
Maddeleri Tüzüğüne aykırılık teşkil etmeyip uyulması mecburi TS. 4500'e
aykırılık oluşturduğu cihetle sanığın eyleminin TCK.nun 526. maddesinde
değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizliğinden
kararı bozmuştur.
Yerel Mahkeme ise 15.7.1994 gün ve 483/790 sayı ile;
Sanığın ürettiği unun yapılan tahlilinde kül miktarının 65 olduğu
saptanmıştır. 60dan fazla küllü un sağlığa zararlı değilsede TS. 4500 Sayılı
Standarda ve Gıda Maddeleri Tüzüğünün 273. maddesine aykırı olup aynı tüzüğün
295/B. maddesine göre taklit ve tağşiş edilmiş sayılır. Yargıtay Ceza Genel
Kurulunun 17.10.1960 günlü kararı ile 2. Ceza Dairesinin 26.5.1993 gün ve
26.8.1988 günlü kararları da bu yöndedir. Bu nedenle TCK.nun 398 ve 402.
maddeleriyle yapılan uygulama yerindedir." biçimindeki açıklamalarla önceki
hükümde direnmiştir.
Bu hüküm de sanık vekili ve C.Savcısı tarafından süresinde temyiz
edildiğinden dosya C.Başsavcılığının 10.2.1995 gün ve 80195 sayılı
tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca
okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre;
CYUY.nın 251. maddesinin 2. fıkrasında; "... en son söz sanığındır."
3. fıkrasında; "sanık namına müdafii tarafından müdafaada bulunulsa dahi
müdafaaya ilave edecek başka birşey olup olmadığı sanığa sorulur." hükümleri
yeralmaktadır. Bu hükümler uyarınca duruşma mutlaka sanığın son sözü ile
bitecektir. Sanığa son söz verildikten sonra başkaca işlemler yapıldığı
takdirde yeniden sanıktan son sözü sorulmalıdır. Savunma hakkı ile ilgili
bulunan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak
aykırılık oluşturur.
İlk kez hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" zorunluluğu
bozmadan sonra başlayan ve gerek uyma, gerekse direnme (ısrar) kararıyla sona
eren aşamada da aynen geçerlidir. Zira kamu davasının en önemli ilkelerinden
birisi kesintisizlik ve sürekliliktir. Bu ilkeye göre Yargıtay incelemesi
sonunda bozma kararı verildiği takdirde önceki hüküm tamamen ortadan kalkar
ve hukuki sonuç doğurma özelliğini yitirir. Bu nedenle bozmadan sonraki
yargılamada direnme kararı verildiği takdirde bozulan önceki karara yollamada
(atıf) bulunmakla yenitinilemez. CYUY.nın 253, 260, 261 ve 406. maddeleri
uyarınca yeniden hüküm kurulmalıdır.
Hal böyle olunca bozmadan sonra dava sonuçlandığına ve yargılama devam
ettiğine göre bozmadan önceki yargılamadaki uygulanan usul kuralları bozmadan
sonra da aynen uygulanmalıdır. Bozmadan sonra direnme kararı verilse dahi
yargılamanın bu aşaması son soruşturmanın bir parçasıdır. Bu nedenle devam
eden yargılama sanığın son sözü ile bitirilmelidir. Buyurucu nitelikte olan
bu usul kuralının bozmadan önceki aşamada geçerli, bozmadan sonraki aşamada
(direnme kararı verilse dahi) uygulanmasına gerek bulunmadığı biçimindeki bir
ayrımın yasal ve hukuksal hiçbir dayanağı bulunmamaktadır. Çünkü, bozma
kararıyla önceki hüküm tüm sonuçlarıyla ortadan kalkmış ve son soruşturma
aşamasına yeniden dönülmüştür. Son soruşturmanın sanığın son sözü ile
sonuçlandırılması usul zorunluluk olduğundan, bu usul kuralına uyulmaması
yasaya mutlak aykırılık oluşturur.
İncelenen dosyada yargılamanın sonuçlandırıldığı 15.7.1994 günlü
oturumda sanık müdafiinden sonra hazır bulunan sanıktan müdafaaya ilave
edecek bir şeyi olup olmadığı sorulmadan, dolayısıyla en son söz sanığa
verilmeden hüküm kurulduğu saptandığından, sair yönleri incelenmeyen hükmün
öncelikle bu usuli nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Sair yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme direnme hükmünün
öncelikle yukarıda açıklanan usuli nedenle BOZULMASINA, 20.3.1995 günü
oybirliğiyle karar verildi.
Birinci Başkanvekili 4.C.D.Bşk. 7.C.D.Bşk. 5.C.D.Bşk.
Mehmet UYGUN S.SELÇUK S.GENÇAY H.KOÇULU
2.C.D.Bşk. 3.C.D.Bşk. 6.C.D.Bşk. M.N.ÜNVER
M.ONAN S.N.DEDA N.MUTİŞ
C.ÖZDİKİŞ K.BAŞAL Ş.GÜNGÖR V.SAVAŞ
M.KABAN G.KINIK A.ÖNCÜL T.ÜNERİ
H.ÖĞÜTCÜ S.Ö.ÇETİNKOL H.DEMİRÖRS Y.TURAN
İ.YÜCEL E.I.KOÇHİSARLIOĞLU S.ERKAN İ.KÜRÜMOĞLU
S.YETKİN A.İSAOĞLU
|