Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



         T.C.
      YARGITAY
 HUKUK GENEL KURULU

 E. 1995/18-633
 K. 1995/826
 T. 18.10.1995

	ÖZET: Kamulaştırma bedeline hükmolunacak faiz; bir haksız eylem
 tazminatı değil, temerrüt faizidir. İdare; kamulaştırma amacına uygun kamu
 hizmetinin gerçekleşmesine yönelik olarak taşınmaza fiilen el koymuş, ancak,
 çok süreler geçmesinden sonra bedel artırımı davasına muhatap olmuşsa,
 kamulaştırma bedelinin değerlendirilmesi dava, tarihi, ya da kamulaştırmanın
 tebliği tarihi itibariyle yapılacağından, idarenin el koyma eylemi haksız
 yaralanma veya gasp amacıyla olmadığı içindir ki, artırılan bedel faizinin;
 fiili el koyma tarihinden değil, kamulaştırmanın kesinleştiği ve bu suretle
 mülkiyetin davalı idareye geçtiği tarihten başlatılması gerekmektedir.

	 Taraflar arasındaki "kamulaştırma bedelinin artırılması" davasından
 dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya Asliye 6. Hukuk Mahkemesince
 davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.10.1994 gün ve 1994/355-720 sayılı
 kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay
 18. Hukuk Dairesinin 13.5.1995 gün ve 1995/1793-3002 sayılı ilamıyla; (...
 Mahkemece kararı, kamulaştırma tebliğinin geçersiz sayılması nedeniyle, dava
 tarihindeki esaslara göre yapılan değerlendirme sonucu artırılan bedel
 üzerinden, dava tarihi olan 29.4.1994 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi
 gerekirken çok önceki elatma tarihinden faiz yürütülmesinin doğru olmadığı
 gerekçesiyle bozulmuş ise de, karar düzeltme istemi üzerine yeniden yapılan
 değerlendirmede:
	Kamulaştırma, dayanağı Anayasanın 46. maddesinde yer alan, Devletin ve
 Kamu tüzel Kişilerinin Kamu yararının gerektirdiği hallerde özel mülkiyette
 bulunan taşınmazların edinilme müessesesidir. Kamulaştırmanın bu niteliği
 29.10.1989 gün ve 1988/4-1989/3 sayılı İçtihatların Birleştirilmesi Kararında
 da tanımlanmış ve bundan hareketle, kamulaştırma üzerine açılan bedel
 arttırımı davalarında hüküm altına alınan kamulaştırma bedeline hükmedilecek
 "faizin" bir haksız eylem  tazminatı değil, kamulaştırmanın kesinleşmesiyle
 mülkiyeti kamu idaresine geçen taşınmaz üzerindeki hak, bu suretle bedeli
 olan para alacağına dönüşmüş olmakla bu bedelin tam olarak tediyesine kadar
 ödemesi gereken temerrüt faizi olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenledir ki,
 kamulaştırma bedeline, ancak, kamulaştırmanın kesinleşmesi ve bu suretle
 M.K.nun 633. maddesi hükmü uyarınca kamulaştırılan taşınmaz mülkiyetinin
 idareye geçtiği tarihten itibaren faiz yürütülebileceği benimsenmiştir. Sözü
 edilen İçtihatları Birleştirme Kararında, her ne kadar uygulanacak faiz
 başlangıcına esas alınabilecek diğer olguların (örneğin elatma, ferağ vs.)
 incelenmediği, bunların Tevhidi İçtihat dışında bırakıldığı açıklanmış ise
 de, ilk vazedilmiş, esas itibariyle açılan dava sonunda arttırılmasına karar
 verilen bedel, mülkiyetin idareye geçmesiyle, diğer bir deyişle
 kamulaştırmanın Kamulaştırma Kanununun 14. maddesi uyarınca idari yönden
 kesinleşmesiyle muaccel olacak ve faize bu tarihten itibaren
 hükmedilebilecektir.
	Kanun hükümlerine göre, kamu yararı kararı verilip, kamulaştırılması
 öngörülen taşınmaza takdir komisyonunca bedel takdir edilir. Bu bedel
 taşınmaz maliki adına bir bankaya bloke edildikten ve diğer usul işlemleri
 tamamlandıktan sonra bütün işlemleri belgeleyen evrakın malike noter
 aracılığı ile tebliğe çıkarılması gerekirken, usulüne uygun bir tebligat
 yapılıp, kamulaştırmanın iptali ile ilgili idari dava açılmadıkça 30 gün
 (Kamulaştırma Kanunu madde 14) geçmekle kamulaştırma idari yönden
 kesinleşmekte (bedel arttırımı davası açılmış ta olsa) ve mülkiyet idareye
 geçmektedir.
	Bazı hallerde, değişik nedenlerle (taşınmaz maliklerinin saptanamaması
 ya da tebligatın usulüne uygun yapılamaması vs.) tebligat öngörülen şekilde
 gerçekleştirilememekte, bu suretle kamulaştırmanın idari yönden kesinleşmesi
 ve mülkiyetin idareye geçiş süresi uzamaktadır. Bu gibi durumlarda tebligat
 çıkaramayan ya da tebligatı çıkarmakla beraber usulüne uygun tebligat
 yapılmadığının ayırdında olmayan idare kamulaştırmanın amacına uygun kamu
 hizmetinin gerçekleşmesine yönelik olarak taşınmaza fiilen elkoymak durumunda
 kalmaktadır. Bu durumlarda idare, tebligatın hiç yapılmamış olması ya da
 usulüne uygun yapılmamış bulunması nedeniyle kamulaştırmadan itibaren çok
 uzun süreler geçmesinden  sonra bedel arttırımı davalarına muhatap
 olmaktadır. Bu davalar sonunda hüküm altına alınan arttırımlar için istenmesi
 halinde faize de hükmedilmesi gerekmektedir. Bu faizin başlangıcının hangi
 olaya ya da olguya dayanacağı keyfiyeti konumuzu oluşturan sorundur.
	Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin 13. fıkrası hükmüne göre,
 kamulaştırma işlemi taşınmaz malikine, kamulaştırma kararının
 tamamlanmasından itibaren bir yıl içinde usulüne uygun tebliğ edilememiş
 olursa, açılacak bedel arttırımı davalarında, dava tarihi esas alınarak
 taşınmazın değeri belirlenir. Örneğin 1980 yılında alınmış kamu yararı kararı
 üzerine, Kamulaştırma Kanunun  13. maddesinde belirtilen belge ve bilgileri
 içeren (kamu yararı kararı, takdir komisyonu raporu, paranın bankaya
 yatırıldığına dair banka dekontu, kamulaştırma krokisi, davanın aleyhine
 açılacak idarenin adı vs.) tebligatın çıkarılmamış ya da tebligatı çıkarmakla
 beraber geçersiz kılınmış veya usulüne uygun (Tebligat Kanunu hükümlerine
 göre) yapılmamış ise davacının bu tarihten 15 yıl sonra kamulaştırmaya yeni
 muttali olduğu gerekçesiyle açabileceği bedel arttırım davasında taşınmazın
 değeri, 1995 yılındaki özellikleri ve birim fiatlarına göre belirlenecektir.
 Bu suretle belirlenen değere faiz yürütülmesi gerektiğinden fazin başlangıcı
 ne olacağı önem kazanmaktadır.
	Kamulaştırılan taşınmaza, kamu yararının alındığı tarihte el atılmış
 (örneğin yol yapımı sebebiyle) ya da kamulaştırma gereği taşınmaz, inşaa
 edilen tesis ile bütünleşmiş (baraj kamulaştırmalarında su altında kalmış)
 ise bu olguların gerçekleştiği tarihin, faizin başlangıcı olarak alınmasının
 doğru olmayacağı iki yönden kendini açıkca göstermektedir.
	Herşeyden önce kamulaştırma yasal bir işlem olup, Yasanın öngördüğü
 işlemleri yaptıktan sonra (Kamulaştırma Kanununun 13. maddesinde
 belgelendirilmeleri öngörülen işlemler ve tebligata çıkarma) kamu hizmetinin
 ifası için taşınmaza elkoyan idarenin bu davranışı bir haksız eylem olarak
 nitelendirilemez. Çünkü idare haksız yararlanma ya da gasp amacıyla taşınmaza
 elatmış değildir. Belli yasal işlemlerden sonra bu yola başvurmuştur. Kaldı
 ki idarenin bu davranışı "elatma" haksız eylem olarak nitelendirildiği
 takdirde bir "Kamulaştırma" dan söz edilemez. Böyle hallerde Kamulaştırma
 Kanununun 38. maddesinde tanımlanan kamulaştırmasız elatmadan ancak
 sözedilebilir ki bu konumuz dışında olup, taşınmaz maliki yıllar sonra bu
 olguya değil, kamulaştırma hukuki nedenine dayanarak bedel arttırım davası
 açmıştır. Bu durumda arttırılan bedele haksız eylem tazminatında olduğu gibi
 zararın gerçekleştiği (elatma) tarihin faiz başlangıcına esas alınmasına
 hukuken olanak yoktur.
	Diğer taraftan yukarıda açıklandığı gibi böyle "geç kalmış" bedel
 arttırım davalarında, Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin 13. fıkrası hükmü
 gereği taşınmaz dava tarihindeki kıymet ve niteliklerine (örneğin tarım
 arazisinde net gelir esas alınacağı için dava tarihindeki üretim miktarı veya
 ürünün fiatları -arsalarda dava tarihindeki benzer alım, satımlar) göre
 değerlendirilir. Böylece, 1995 fiatlar ile bulunan değere, sanki bu değer
 1980 yılında gerçekleşmiş gibi bu yıldan itibaren (elatma tarihi) faiz
 yürütülmesi anlamsız ve dayanaksız kalmaktadır. Çünkü, bilinmektedir ki
 haksız eyleme dayalı tazminat davalarında, haksız eylemin gerçekleştiği
 tarihteki zarar dikkate alındığı için bunun karşılığı olan tazminata zararın
 vuku bulduğu bu suretle tazminatın muaccel sayıldığı tarihten itibaren faiz
 yürütülür. O halde kamulaştırma hukuki nedenine dayanılarak açılan bedel
 arttırımı davalarında hükmolunan arttırılmış bedele, kamulaştırma bir haksız
 eylem olmadığı ve Yasa gereği değerlendirmede dava tarihi esas alındığı için
 (elatma) tarihinden geçerli olmak üzere faize hükmedilemeyeceği sonucuna
 varılmalıdır. Bu gibi "gecikmiş davalarda" tebligat yokluğuna, geçersizliğine
 ya da usulsüzlüğüne dayanıldığı için, ıttıla (tebliğ) tarihi (Tebligat Kanunu
 madde 32/son) en geç dava tarihi kabul edilerek bunu izleyen 30 günlük
 sürenin bitiminde kamulaştırma idari yönden kesinleşmiş olacağından, (ve bu
 suretle Medeni Kanunun 633. maddesi uyarınca mülkiyet davalı idareye geçmiş
 olacağından) bu tarih esas alınarak faize hükmedilmelidir. Böylece, daha önce
 el koyma veya işgal mevcut olsa bile tebligat yapılamamış olması nedeniyle
  değerlendirmede Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin 13. fıkrası
 uygulandığı durumlarda faiz başlangıcı yönünden yukarıda sözü edilen
 20.10.1989 tarihli Tevhidi İçtihat Kararıyla paralellik sağlamış olmaktadır.
	Taşınmaz malikinin, kamulaştırma üzerine idarenin elatma tarihi ile
 açtığı dava tarihi arasındaki süre içinde taşınmazdan yararlanmadığı, bu
 hakkın kendisinden alındığı, bu sebeple haksız yere zarara uğradığına dair
 iddiaları kamulaştırma bedelinin arttrılması davası kapsamı dışındadır.
	Değerlendirilmesi gereken bir husus ta şudur: Kamulaştırma benzeri ya
 da "fiili kamulaştırma" olarak tanımlanabilen, Kamulaştırma Kanununun 38.
 maddesi kapsamındaki kamulaştırmasız elatma davalarında 16.5.1956 gün ve
 1956/1-6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı ile Yargıtay uygulamalarına
 göre, malikin taşınmazını elatan idareye bırakması karşılığında alacağın
 tazminat (bedel) taşınmaza ilk elatıldığı tarihteki nitelikleri dikkate
 alınarak dava tarihindeki değerine göre hesaplanmakta ve faiz, taşınmazın
 dava tarihindeki değerine hükmedildiği için bu tarihten başlatılmaktadır.
 Yasal  kamulaştırma olarak kabul edilerek açılan bu davalarda (bedel artırım
 davası) yasal olmayan (kamulaştırmasız elatma) eyleme dayanılarak açılan
 davadakinden daha fazlasına hükmedilemeyeceği açıktır.
	Bu durumda, faize dava tarihi esas alınarak kamulaştırmanın
 kesinleştiği ve bu suretle mülkiyetin davalı idareye geçtiği 29.5.1994
 tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirse de, bozma ilamı davacı yararına
 kazanılmış hak kabul edilerek bu tarihin 29.1.1994 olarak muhafazası gerekir.
	Bu itibarla, karar düzeltme istemi yerinde görülmemiş ise de, bozma
 ilamının açıklanan gerekçelerle kaldırılmasına ve mahkeme kararının bu
 değişik gerekçeyle bozulmasına...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri
 çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda;mahkemece önceki kararda
 direnilmiştir.

	Temyiz Eden: Davalı vekili

	Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
 edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
 görüşüldü:
	Uyuşmazlık, Kamulaştırma yapan idarenin kamulaştırma evrakının
 tamamlanmasından itibaren bir yıl içinde hak sahibine usulüne göre tebligat
 yaptıramamış, ancak taşınmaza el koymuş olması halinde, Kamulaştırma
 Kanununun 15. maddesinin 13. fıkrası hükmü gereği kıymet takdirinin davanın
 açıldığı gün esas tutularak yapıldığı dikkate alınarak, arttırılan bedele
 uygulanacak faizin hangi tarihten başlayacağı konusunda toplanmaktadır.
	Dava konusu olayda, davalı idare 9.12.1981 tarihinde arazi
 niteliğindeki taşınmazın bir bölümünü Kamulaştırmış, takdir edilen bedeli
 bankaya yatırmış, tapuda malik olan kişiye tebligat çıkarmıştır.
	Ancak malikin mirasçılarının 29.4.1994 tarihinde açtıkları bedel
 artırımı davasında, murislerine çıkarılan tebligatın usulen uygun olmadığı
 anlaşılmış, mahkemece, Kamulaştırma Kanunun 15. maddesinin 13. fıkrası hükmü
 dikkate alınarak taşınmazın değeri dava tarihi olan 29.4.1994 tarihi
 itibariyle takdir edilmiş ve bu suretle arttırılan bedele, davalı idarenin
 taşınmaza el attığı 9.12.1981 tarihinden itibaren faize hükmedilmiştir.
	Hukuk Genel Kurulu ve 5. Hukuk Dairesince verilen Kamulaştırma
 parasının artırılması için açılan davalarda, mahkemece artırılan bedele
 idarenin ancak taşınmaza fiilen el koyması halinde faize hükmedilebileceği ve
 faiz başlangıcının bu el atma tarihi olacağına dair kararlarla, tapuda ferağ
 halinde de hukuki el koyma gerçekleşmiş olacağından, ferağ tarihinden de faiz
 yürütülebileceğine dair kararlar arasındaki içtihat aykırılığının,
 giderilmesi konusundaki Yargıtay İçtihatlarını Birleştirme Büyük Genel
 Kurulunun 20.10.1989 gün ve 1988/4-1989/3 sayılı kararında, konunun doğrudan
 doğruya mülkiyet hakkını ilgilendirdiği, mülkiyet hakkı kime ait ise nef'i ve
 hasarın ona ait olacağı genel kuralından hareketle, taşınmaz malikinin
 taşınmaz malla hukuki bağının kesildiği, yani mülkiyetin idareye geçtiği
 andan itibaren nef'i ve hasar idareye  geçeceğinden, mal sahibinin bu andan
 itibaren, taşınmazın kendisine ödenmemiş (arttırılan) bedeline faiz
 isteyebileceği kabul edilerek, bu davalarda bedelin arttırılan bölümü için
 "mülkiyetin idareye geçtiği günden itibaren faiz istenebileceği" sonucuna
 varılmıştır.
	Aynı Tevhidi İçtihat kararında, "... Kamulaştırmanın idari yönden
 kesinleşmesinden önce ... elatma hali İçtihadı Birleştirme Konusunun dışında
 tutulmuştur." ifadesine yer verilmiş olmakla, dava konusu olaydaki
 uyuşmazlığa bir çözüm getirilmemiştir. O halde konunun, faizin niteliği,
 benzer hukuki müesseseler, sözü edilen Tevhidi İçtihat Kararında doğrudan
 doğruya sona etkili gerekçeler ve genel hukuk kuralları yönlerinden
 incelenerek adil bir sonuca varılması gerekir.
	Yukarıda sözü edilen Tevhidi İçtihat Kararına göre "para borçlarında
 faiz, alacaklının cebinde zamanında bulunmayan paradan mahrumiyeti karşılayan
 bir ivazdır." Kararın, sonuca sıkı sıkıya bağlı olan ve bu niteliği ile
 benzer olaylarda bağlayıcılığı kabul edilen gerekçesine göre de, mülkiyet
 hakkı kime ait ise, nef'i ve hasar ona ait olacağından taşınmaz mülkiyetinin
 idareye geçmesi ile hak sahibi de bu tarihte bedelin tamamına (arttırılan
 bölüm) müstehak olacak, bu andan itibaren de ödemede geç kalınan günler için
 faiz isteyebilecektir. Olayımızda Kamulaştırma evrakı tebliğe çıkarılmış ise
 de, tebligatın usulsüz yapıldığı anlaşılmış, Tebligat Kanununun 32.
 maddesinin 2. fıkrası hükmü gereği davacıların beyan ettiği tarih tebliğ
 tarihi sayılmakla, Kamulaştırma Kanununun 14. maddesindeki 30 günlük hak
 düşürücü süre sonunda kamulaştırma kesinleşecek ve bu suretle mülkiyet
 idareye geçeceğinden, mal sahibi ancak bu tarihten itibaren arttırılan
 bedelin faizine müstehak olacaktır.
	Taşınmaza daha önceki bir tarihte idarece elatılmış olması,
 mülkiyetin, dolayısıyla nef'i ve hasarın idareye geçmesi ile
 sonuçlanamayacağından mal sahibi 15. maddenin 13. fıkrası hükmü gereği dava
 tarihi itibariyle belirlenen bedelin faizine elatma tarihinde müstehak olmaz.
 Ancak bu elatma nedeni ile uğramış olabileceği zarar ya da elatma süresi
 içinde taşınmazın mahrum kaldığı geliri varsa, onu koşullarına uygun olarak
 açacağı bir dava ile isteyebilir. Bu ise, ihtilaf konusu sorunun
 değerlendirmesi dışındadır. Böyle bir zararın faizle karşılanması, faizin
 niteliği ile bağdaşmaz.
	Maddi olayda mahkeme, Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin 13.
 fıkrası uyarınca dava tarihi olan 29.4.1994 itibari ile taşınmazın gelirine
 göre hesaplanan değerine hükmetmiş, bu değerin faizini de elatma tarihi olan
 9.12.1981 tarihinden başlatmıştır. Yukarıda sözü edilen esaslardan hareket
 edildiğinde, elatmanın mülkiyetin intikali olarak kabulü mümkün olmadığından
 faizin o tarihten başlatılmasının hukuki dayanağı bulunmadığı gibi, dava
 tarihindeki değerlere göre hesaplanan arttırılan bedelin onun elatma
 tarihinde muaccel olan bedeli olarak kabulü, hayatın olağan  akışı ve genel
 mantık kuralları ile bağdaşmaz.
	Böyle bir işlem, davacının haksız zenginleşmesine de yol açacaktır.
 Çünkü, taşınmaza elatma süresi içinde davalının bu elatma sebebi ile uğramış
 olabileceği gerçek zararı, ancak işgal edilen taşınmazın net geliri ile
 sınırlıdır. Taşınmaz, değerlendirme tarihinde (dava tarihi) geçerli verilere
 göre saptanan net gelire kapitalizasyon faizi uygulanmak suretiyle
 değerlendirildiğinden, uygulanan kapitalizasyon faiz oranı dikkate
 alındığında (5.5) dava tarihindeki yıllık getirinin yaklaşık 18 katına (net
 gelir x 100 -kapitalizasyon faizi) hükmedilmekte olup, cari 30 faiz ile
 malik, elatma tarihinden itibaren taşınmazın, mahrum kaldığı yıllık gelirinin
 yaklaşık 6 katını, her yıl (gelirin ait olduğu yıl yerine, değerlendirme
 yılındaki geliri olarak) elde edecektir. Böylece, davacının haksız
 zenginleşmesine yol açacak uygulamaya gidilmesi ve bunun devamında ısrar
 edilmesi kabul edilemez.
	Diğer taraftan 16.5.1956 gün ve 1956/1-6 sayılı Tevhidi İçtihat Kararı
 kapsamında haksız eylem olarak nitelendirilebilecek olan Kamulaştırmasız
 elatma sebebiyle idare aleyhine açılan bedel davalarında, taşınmazın dava
 tarihindeki değerine hükmedildiği için faizin de bu tarihten başlatılmakta
 olduğuna dair uygulama dikkate alındığında yasal bir işlem olan Kamulaştırma
 hukuki sebebine dayalı bedel arttırım davalarında dava tarihi gözönünde
 bulundurularak değer belirlendiğinde, aynı kuralın uygulanmaması için geçerli
 bir gerekçe bulunmayacağı da açıktır.
	Bu itibarla Kamulaştırma Kanununun 15.maddesinin 13. fıkrasındaki
 hüküm gereği değerlendirmenin dava tarihi ya da Kamulaştırmanın tebliği
 tarihi itibariyle yapıldığı hallerde, artırılan bedel faizinin
 Kamulaştırmanın kesinleştiği ve bu suretle mülkiyetin davalı idareye geçtiği
 tarihten başlatılması gerekli olup, Hukuk Genel Kurulu'nca da aynen
 benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda
 direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

	S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
 kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden
 dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz
 peşin harcının geri verilmesine, 18.10.1995 gününde bozmada oybirliği
 sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.

Birinci Başkanvekili   13.H.D.Bşk.    6.H.D.Bşk.    15.H.D.Bşk.
İ.Teoman PAMİR	       A.İ.Arslan     Ö.N.Doğan     M.S.Aykonu

18.H.D.Bşk.            7.H.D.Bşk.     11.H.D.Bşk.   14.H.D.Bşk.
S.Rezaki               H.Örmeci       G.Eriş        E.Özdenerol

16.H.D.Bşk.            12.H.D.Bşk.    E.Taylan      S.Tükenmez
O.Arslan               C.Sanin

C.Çetiner	       N.Turhan    Ş.D.Kabukçuoğlu  M.Çetin

İ.Ulusoy               8.H.D.Bşk.V.   O.Uzgören	    N.Akman
	               S.Sapanoğlu

M.H.Surlu	       S.G.Erçoklu    S.Sezen	    N.Sucu

O.İzgiey               U.Araslı       10.H.D.Bşk.V. 5.H.D.Bşk.V.
                                      Ş.Abik        C.Dikmen

M.Kaşıkçı	       V.Canbilen     N.Ertuğrul    9.H.D.Bşk.V.
                                                    O.G.Çankaya

H.A.Bengü              Z.Sağdur       S.Doğu        B.Doğan

O.Özgürel              İ.Erdemir      S.Özyörük     A.Nazlıoğlu
Değişik Bozma

İ.N.Erdal              Y.Yasun        L.Gürün       F.Ulusoy

Y.Büken	               Y.Acun         S.Tekin
                                      Değişik bozma
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini