Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



     T.C
Y A R G I T A Y
18.HUKUK DAİRESİ

  ESAS          KARAR
1995/1278     1995/2869

	 	Y A R G I T A Y  İ L A M I

	Davacı Ali Aslangiray  ile davalı DSİ Genel Müdürlüğü  aralarındaki
 kamulaştırma bedelinin arttırılması davasına dair Baskil  Asliye Hukuk
 Mahkemesinden verilen 2.12.1993  günlü ve 1993/227-404  sayılı hükmün
 bozulması hakkında dairece verilen 6.10.1994 günlü ve 1994/10814-11819 sayılı
 ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
	Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki
 bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

	 	Y A R G I T A Y  K A R A R I

	Mahkeme kararı, yasa hükümlerine uygun bir kamulaştırma bulunmadığı bu
 nedenle davaya kamulaştırma bedelinin arttırılması davası olarak
 bakılamıyacağı gerekçesi ile bozulmuş isede, karar düzeltme istemi üzerine
 yeniden yapılan inceleme sonunda dava konusu taşınmazla ilgili (parsel
 numarası belirtilerek) kamu yararı kararı alınmış olmasına, buna dayanılarak
 taşınmazın kıymet takdiri yapılmış, takdir edilen bedel davacı adına da
 olmasa o tarihte malik bilinen kişiler adına bankaya yatırılmış ve
 kayıtlardaki maliklere tebligat yapılmasına tevessül edilmiş bulunmasına göre
 davanın kamulaştırma bedelinin arttırılması davası olarak nitelendirilip ona
 görede tahkikatın ikmali doğru olup, taşınmazın tarım arazisi niteliğinde
 kabulü ile olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri dikkate
 alınarak bilimsel yöntemle değerinin tesbitinde ve buna göre kamulaştırma
 parasının arttırılmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
	Ancak:
	Kamulaştırma, dayanağı Anayasanın 46. maddesinde yeralan, Devletin ve
 Kamu Tüzel kişilerinin kamu yararının gerektirdiği hallerde özel mülkiyette
 bulunan taşınmazların edinilmesi müessesesidir. Kamulaştırmanın bu niteliği
 29.10.1989 gün ve 1988/4-1989/3 sayılı İçtihatların Birleştirilmesi Kararında
 da tanımlanmış ve bundan hareketle, kamulaştırma üzerine açılan bedel
 arttırımı davalarında hüküm altına alınan kamulaştırma bedeline hükmedilecek
 "faizin" bir haksız eylem tazminatı değil, kamulaştırmanın kesinleşmesiyle
 mülkiyeti kamu idaresine geçen taşınmaz üzerindeki hak, bu suretle bedeli
 olan para alacağına dönüşmüş olmakla bu bedelin tam olarak tediyesine kadar,
 ödemesi gereken temerrüt faizi olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenledir ki,
 kamulaştırma bedeline, ancak kamulaştırmanın kesinleşmesi ve bu suretle
 M.K.nun 633. maddesi hükmü uyarınca kamulaştırılan  taşınmaz mülkiyetinin
 idareye geçtiği tarihten itibaren faiz yürütülebileceği benimsenmiştir. Sözü
 edilen içtihatları birleştirme kararında, hernekadar uygulanacak faiz
 başlangıcına esas alınabilecek diğer olguların (örneğin elatma, ferağ vs.)
 incelenmediği, bunların Tevhidi İçtihat dışında bırakıldığı açıklanmış isede,
 ilke vazedilmiş, esas itibariyle açılan dava sonunda arttırılmasına karar
 verilen bedel, mülkiyetin idareye geçmesiyle, diğer bir deyimle
 kamulaştırmanın Kamulaştırma Kanununun 14. maddesi uyarınca idari yönden
 kesinleşmesiyle muaccel olacak ve faize bu tarihten itibaren
 hükmedilebilecektir. 
	Kanun hükümlerine göre, kamu yararı kararı verilip, kamulaştırılması
 öngörülen taşınmaza takdir komisyonunca bedel takdir edilir. Bu bedel
 taşınmaz maliki adına bir bankaya bloke edildikten ve diğer usul işlemleri
 tamamlandıktan sonra bütün işlemleri belgeleyen evrakın malike noter
 aracılığı ile tebliğe çıkarılması gerekir. Usulüne uygun bir tebligat
 yapılıp, kamulaştırmanın iptali ile ilgili idari dava açılmadıkça 30 gün
 (Kamulaştırma Kanunu madde 14) geçmekle kamulaştırma idari yönden
 kesinleşmekte (bedel arttırımı davası açılmış da olsa) ve mülkiyet idareye
 geçmektedir. 
	Bazı hallerde, değişik nedenlerle (taşınmaz maliklerinin saptanamaması
 yada tebligatın usulüne uygun yapılamaması vs.) tebligat öngörülen şekilde
 gerçekleştirilememekte, bu suretle kamulaştırmanın idari yönden kesinleşmesi
 ve mülkiyetin idareye geçiş  süreci uzamaktadır. Bu gibi durumlarda tebligat
 çıkaramayan yada tebligatı çıkarmakla beraber usulüne uygun tebligat
 yapılmadığının ayırdında olmayan idare kamulaştırmanın amacına uygun kamu
 hizmetinin gerçekleşmesine yönelik olarak taşınmaza fiilen elkoymak durumunda
 kalmaktadır. Bu durumlarda idare, tebligatın hiç yapılmamış olması yada
 usulüne uygun yapılmamış bulunması nedeniyle kamulaştırmadan itibaren çok
 uzun süreler geçmesinden sonra bedel arttırımı davalarına muhatap olmaktadır.
 Bu davalar sonunda hüküm altına alınan arttırımlar için istenmesi halinde
 faize de hükmedilmesi gerekmektedir. Bu faizin başlangıcının hangi olaya yada
 olguya dayanacağı keyfiyeti konumuzu oluşturan sorundur. 
	Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin 13. fıkrası hükmüne göre,
 kamulaştırma işlemi taşınmaz malikine, kamulaştırma kararının
 tamamlanmasından itibaren bir yıl içinde usülüne göre tebliğ edilememiş
 olursa, açılacak bedel arttırımı davalarında, dava tarihi esas alınarak
 taşınmazın değeri belirlenir. Örneğin 1980 yılında alınmış kamu yararı kararı
 üzerine, Kamulaştırma Kanununun 13. maddesinde belirtilen belge ve bilgileri
 içeren (kamu yararı kararı, takdir komisyonu raporu, paranın bankaya
 yatırıldığına dair banka dekontu, kamulaştırma  krokisi, davanın aleyhine
 açılacak idarenin adı vs.) tebligatın çıkarılmamış yada tebligatı çıkarmakla
 beraber geçersiz kılınmış veya usulüne uygun (Tebligat Kanunu hükümlerine
 göre) yapılmamış ise davacının bu tarihten 15 yıl sonra kamulaştırmaya yeni
 muttali olduğu gerekçesiyle açabileceği bedel arttırım davasında taşınmazın
 değeri, 1995 yılındaki özellikleri ve birim fiatlarına göre belirlenecektir.
 Bu suretle belirlenen değere faiz yürütülmesi gerektiğinden faizin başlangıcı
 ne olacağı önem  kazanmaktadır. 
	Kamulaştırılan taşınmaza, kamu yararının alındığı tarihte el atılmış
 (örneğin yol yapımı sebebiyle) yada kamulaştırma gereği taşınmaz, inşaa
 edilen tesis ile bütünleşmiş (baraj kamulaştırmalarında su altında kalmış)
 ise bu olguların gerçekleştiği tarihin, faizin başlangıcı olarak alınmasının
 doğru olmayacağı iki yönden kendini açıkca göstermektedir.
	Herşeyden önce kamulaştırma yasal bir işlem olup, Yasanın öngördüğü
 işlemleri yaptıktan sonra (Kamulaştırma Kanununun 13. maddesinde
 belgelendirilmeleri öngörülen işlemler ve tebligata çıkarma) kamu hizmetinin
 ifası için taşınmaza el koyan idarenin bu davranışı bir haksız eylem olarak
 nitelendirilemez. Çünkü, idare haksız yararlanma yada gasp amacıyla taşınmaza
 el atmış değildir. Belli yasal işlemlerden sonra  bu yola başvurmuştur.
 Kaldıki idarenin bu davranışı "elatma" haksız eylem olarak nitelendirildiği
 takdirde bir "kamulaştırma"dan söz edilemez. Böyle hallerde Kamulaştırma
 Kanununun 38. maddesinde tanımlanan kamulaştırmasız el atmadan ancak
 sözedilebilir ki bu konumuz dışında olup, taşınmaz maliki yıllar sonra bu
 olguya değil, kamulaştırma hukuki nedenine dayanarak bedel arttırım davası
 açmıştır. Bu durumda arttırılan bedele haksız eylem tazminatında olduğu gibi
 zararın gerçekleştiği (elatma) tarihin faiz başlangıcına esas alınmasına
 hukuken olanak yoktur. 
	Diğer taraftan yukarıda açıklandığı gibi böyle "geç kalmış" bedel
 arttırım davalarında, Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin 13. fıkrası hükmü
 gereği  taşınmaz dava tarihindeki kıymet ve niteliklerine (örneğin tarım
 arazisinde net gelir esas alınacağı için dava tarihindeki üretim miktarı ve
 ürünün fiatları- arsalarda dava tarihindeki benzer alım-satımlar) göre
 değerlendirilir. Böylece, 1995 fiatları ile bulunan değere, sanki bu değer
 1980 yılında gerçekleşmiş gibi bu yıldan itibaren (elatma tarihi)  faiz
 yürütülmesi anlamsız ve dayanaksız kalmaktadır. Çünkü, bilinmektedir ki
 haksız eyleme dayalı tazminat davalarında, haksız eylemin gerçekleştiği
 tarihteki zarar dikkate alındığı için bunun karşılığı olan tazminata zararın
 vuku bulduğu bu suretle tazminatın muaccel sayıldığı tarihten itibaren faiz
 yürütülür. O halde kamulaştırma hukuki nedenine dayanılarak açılan bedel
 arttırımı davalarında hükmolunan arttırılmış bedele, kamulaştırma bir haksız
 eylem olmadığı ve yasa gereği değerlendirmede dava tarihi esas alındığı için
 (elatma) tarihinden geçerli olmak üzere faize hükmedilemiyeceği sonucuna
 varılmalıdır. Bu gibi "geçikmiş" davalarda, tebligat yokluğuna,
 geçersizliğine yada usülsüzlüğüne dayanıldığı için, ıttıla (tebliğ) tarihi
 (Tebligat Kanunu madde 32/son) en geç dava tarihi kabul edilerek bunu izleyen
 30 günlük sürenin bitiminde kamulaştırma idari yönden keşinleşmiş
 olacağından, (ve bu suretle Medeni Kanunun 633. maddesi uyarınca  mülkiyet
 davalı idareye geçmiş olacağından) bu tarih esas alınarak faize
 hükmedilmelidir. Böylece daha önce el koyma veya işgal mevcut olsa bile
 tebligat yapılamamış olması nedeniyle değerlendirmede Kamulaştırma Kanununun
 15. maddesinin 13. fıkrası uygulandığı durumlarda faiz başlangıcı yönünden
 yukarıda sözü edilen 20.10.1989 tarihli Tevhidi İçtihat Kararıyla parelellik
 sağlamış olmaktadır.
	Taşınmaz malikinin, kamulaştırma üzerine idarenin elatma tarihi ile
 açtığı dava tarihi arasındaki süre içinde taşınmazdan yararlanmadığı, bu
 hakkın kendisinden alındığı, bu sebeple haksız yere zarara uğradığına dair
 iddiaları kamulaştırma bedelinin arttırılması davası kapsamı dışındadır.
	Değerlendirilmesi gereken bir hususta şudur; Kamulaştırma benzeri yada
 "fiili kamulaştırma" olarak tanımlanabilen, Kamulaştırma Kanununun 38.
 maddesi kapsamındaki kamulaştırmasız elatma davalarında, 16.5.1956 gün ve
 1956/1-6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı ile Yargıtay uygulamalarına
 göre, malikin taşınmazını elatan idareye bırakması karşılığında alacağı
 tazminat (bedel) taşınmaza ilk elatıldığı  tarihteki  nitelikleri  dikkate
 alınarak, dava tarihindeki değerine göre hesaplanmakta ve faiz, taşınmazın
 dava tarihindeki değerine hükmedildiği için bu tarihten başlatılmaktadır.
 Yasal kamulaştırma olarak kabul edilerek açılan bu davalarda (bedel arttırım
 davası) yasal olmayan (kamulaştırmasız elatma) eyleme dayanılarak açılan
 davadakinden daha fazlasına hükmedilemeyeceği açıktır.
	Bu itibarla Dairenin, davaya kamulaştırma bedelinin artırılması davası
 olarak bakılamayacağına, kamulaştırmasız elatma davası olarak
 nitelendirilebileceğine dair bozma yönünden karar düzeltme isteminin kabulü
 ile Dairenin buna ilişkin kararının kaldırılmasına, ancak yukardaki
 açıklamalar karşısında, faize kamulaştırmanın idari yönden kesinleşip
  taşınmaz mülkiyetinin davalı idareye geçtiği 19.8.1993 tarihinden itibaren
 hükmedilmesi gerektiği halde, taşınmazın baraj gölü su seviyesinin kendisine
 ulaştığı (elatma) 16.11.1986 tarihinden başlatılarak hüküm kurulması doğru
 görülmediğinden, mahkeme kararının bu gerekçeyle BOZULMASINA, karar düzeltme
 harcının istek halinde düzeltme isteyene iadesine, 7.3.1995 gününde
 oybirliğiyle karar verildi.

   Başkan         Üye           Üye        Üye          Üye
 Sait Rezaki   M.A.Selçuk    S.Erçoklu    M.Tutar   A.Nazlıoğlu
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini