 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Altıncı Hukuk Dairesi
E. 1995/12044
K. 1996/1068
T. 6.2.1996
* ŞUFALI PAYIN SATIŞI
* OBJEKTİF İYİNİYET
ÖZET : Şufalı payın ilişkin olduğu taşınmaz, paydaşlarca özel olarak taksim
edilip, herbir paydaş belirli bir kısmı kullanırken, bunlardan biri
kendisinin tasarrufundaki yeri ve ona tekabül eden payı bir üçüncü şahsa
satarsa, satıcı zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının, tapuda pay
satışı şeklinde yapılan işlem nedeniyle şuf'a hakkını kullanması MK.nun 2.
maddesinde yer alan objektif iyiniyet kuralı ile bağdaşamaz. Kötüye
kullanılan bu hak kanunen himaye görmez. 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı
İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu hususun davanın her aşamasında ileri
sürülmesi, hatta mahkemenin kendiliğinden gözönüne alması gerekir. Savunmanın
genişletilmesi (tevsii) bu gibi durumlarda sözkonusu değildir.
(743. s. MK. m. 2, 659) (YİBK., 14.2.1951 gün ve E: 1949/17, K: 1951/1 s.)
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şufa davasına dair kararın temyiz
incelemesi duruşmalı olarak davalı - müdahil tarafından süresi içinde
istenilmekle; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, şufalı payın iptal ve tescili isteğine ilişkindir. Mahkeme, davayı kabul
etmiş; hükmü, davalı ile müdahil davacı temyiz etmiştir.
1- Dosya kapsamına, toplanan delillere hükmün dayandığı gerekçelere, müdahil
davacının duruşmalara gelmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar
verilmesinde bir usulsüzlük olmamasına göre, müdahil davacının temyiz
itirazları yerinde değildir.
2- Davalının temyiz itirazına gelince:
Şufalı payın ilişkin olduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak taksim edilip,
herbir paydaş belirli bir kısmı kullanırken, bunlardan biri kendisinin
tasarrufundaki yeri ve ona tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı
zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının, tapuda pay satışı şeklinde
yapılan işlem nedeniyle şufa hakkını kullanması MK.nun 2. maddesinde yer alan
objektif iyiniyet kuralı ile bağdaşmaz. Kötüye kullanılan bu hak kanunen
himaye görmez. 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı
uyarınca bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi, hatta mahkemenin
kendiliğinden nazara alması gerekir. Savunmanın tevsii bu gibi durumlarda
sözkonusu değildir. Davanın bu bakımdan reddi gerekir.
Olayımızda; davacı şufalı payın ilişkin olduğu 1242 ve 1243 parsel nolu
taşınmazlarda paydaş olduğunu, paydaşlardan Hüseyin'in paylarını davalıya
29.7.1994 tarihinde sattığını ileri sürerek 23.8.1994 tarihinde süresinde
açtığı işbu dava ile şufalı payların iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı; şufalı payların ilişkin bulunduğu taşınmazlar ile bunlara bitişik 732,
858, 860 parsellerin paydaşlarınca bir bütün olarak kabul edilip taksim
edildiğini, kendisine satanın kullandığı 1242 parselin güney kısma tekabül
eden müstakil bölümü satın aldığını, bu durumda şufa cereyan etmeyeceğini
beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme dava konusu her müstakil parselde tüm paydaşlarca kullanılan bölümler
olmadığından geçerli bir taksimden bahsedilemeyeceği gerekçesi ile davayı
kabul etmiştir. Savunma doğrultusunda mahallinde yapılan keşifte dinlenen
tanık beyanlarından ve bilirkişi krokisinden dava konusu 1242 parselin
davalıya satışı ve Turgut arasında taksim edilerek güneye düşen bölümün
davalının bayiince 5 parça taşınmazdaki hisselerine karşılık kullanıldığı ve
davalıya satıldığı bu parselin geri kalan kuzey kısmının Turgut tarafından
kullanıldığı, dava konusu 1243 parsel ile diğer parsellerde aynı şekilde
taksim edilerek eylemli olarak kullanılageldiği anlaşılmaktadır.
Fiili taksimin kabulü için mahkemenin gerekçesinde belirtildiği gibi her
paydaşın aynı parselde belli ve muayyen bir yer kullanması şart değildir.
Davacının da 5 parça taşınmazdaki hisselerini belli bir yere hasrettiği
anlaşılmaktadır. Hukuken geçerli olmasa bile şufalı payın ilişkin olduğu
taşınmazlarda paydaşlar arasında fiili bir kullanımın var olduğuna göre
davacının tapudaki müşterekliğe dayanılarak şufa hakkı kullanması iyiniyet
kuralı ile bağdaşmaz. Bu nedenle davanın reddine karar vermek gerekirken
yazılı gerekçe ile kabulü isabetsiz olmuştur. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
S o n u ç : Yukarıda 1. bentte yazılı nedenle müdahil davacının temyiz
itirazlarının reddi ile davanın açılmamış sayılmasına ilişkin hüküm kısmının
(ONANMASINA), ikinci bentte yazılı nedenle şufa davasının kabulüne ilişkin
kısmının temyiz eden davalı yararına (BOZULMASINA), davalı yararına takdir
edilen 750.000- lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz eden davalıya iadesine,
6.2.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|